6- Derin Harikalar Diyarında

712 22 0
                                    

Daha ne olduğunu anlamadan da beni yere yatırdı ve üzerime çıkmaya başladı. Sarhoşluktan olsa gerek kendimi salıvermiştim doğrusu akışına bırakmıştım her şeyi. Ara sıra kadere boyun eğmenin, hayata orta parmak sallamak kadar rahatlatıcı olduğuna dair tespitlerim vardı. Şöyle yani, hayatımın aşkı olduğunu hissettiğim adamın ikiziyle mecburen sevgili olmak zorunda kalmıştım. Ve şimdi de annemin sevgilisinin kaslı oğlu, bir şansımız olabileceğine dair şeyler vızıldanıp boynumu sömürmeye çalışıyordu. Hayatta benim bu olanlara "Zalim hayat herkese adil davranmıyorsun! ühühüü " diye isyan etmemi bekliyordu.

Yanılıyordu...

*.*

Ayılıp sonra yine sarhoş olmamdan olsa gerek tekrar ayıldığımda farklı bir evdeydim. Daha önce hiç içinde bulunmadığım bir evde. Bir günde bir insan evladı kaç kez sarhoş olabilir acaba diye düşünürken üzerimi yoklamak amacıyla siyah parlak çarşafı araladığımda dün ki hoş elbiseme uygun siyah dantelli iç çamaşırlarımla karşılaştım. Dün hakkında pek bir şey hatırlamıyordum sadece Berkay'la öpüşm- hasiktir!

Üzerimdeki çarşafı hızla ittirdim ve ayağa kalkıp yatağın kenarına düzgün bir şekilde katlanıp bırakılmış siyah kapşonluyu fermuarını kapatmadan üzerime geçirdim ve kahve kıvrımlı dünden kalma saçlarımı kavrayıp kapşonun üzerine bıraktım. Çok erkeksi kokuyordu. Kollarını sıvama zahmetine girmemiştim. Ceketin kollarından çıkan parmakalrımı beyaz merdivenin korkuluklarına sürüyerek bir yandan diğer elimle gözümü ovuşturarak aşağı iniyordum. O az önce tanıştığım keskin erkek parfümünü ve kulağa çok hoş bir melodi salgılayan ıslık sesini takip ettiğimde mutfağa gelmiştim. Kahvaltı masası harika görünüyordu Berkay böyle kahvaltı hazırlamayı nereden öğrenmişti? Dur biraz, Berkay'ın gözleri yeşil değildi ki.. Berk!

"Günaydın ufaklık" dedi ve üzerime oldukça bol gelen, fermuarı kapatmadığım için ceketin arasından gözüken vücudumun üst kısmını süzdükten sonra, kilodumun bi kaç santim aşağısında biten ceketten daha aşağı inerek sütun bacaklarımı süzdü. Bu işi her ne kadar belli etmemeye çalışarak gözlerini kaçırarak yapsa da bariz ortadaydı. O beni öyle yer gibi süzerken benim de gözlerim boş durmamış, çıplak bedenindeki göğüslerinin altından sırıtarak beni yee! diye bağıran (Derin Harikalar Diyarında) üçlü sütunlar halinde sağlı sollu dizilmiş baklavalarını tabağa koymuş, çatal bıçak kullanmadan kabaca ısırıyordum (hayalimde tabi) Adonisleri için de bir ziyafet düşünürken tişörtünün neden üzerinde olmadığına dair birkaç soru cümlesi yerleşmişti beynimin en ücra köşesine, dün gece neler olmuştu?

"Gü-naydın?" ne yani tanımadığım bir evde yarı çıplak uyanıyordum ve aşağı inip Berk'i de yarı çıplak bir şekilde bulduktan sonra sadece 'günaydın' ve ezikleyici bir 'ufaklık' kelimesi mi?

Gözlerini zorda olsa üzerimden çektiğinde masaya oturdu ve benim de oturmam gerektiğini söyleyen o sikici bakışlarını bir tokat misali geçirdi yüzüme. Sadece 'otursana' demesi yeterliydi ama ağzını açmamıştı. Bende onu daha fazla sinirlendirmemeye özen göstererek kibarca sandalyemi çektim, kibarca yerleştim, kibarca çatal ve bıçağımı elime aldıktan sonra bunlarla Berk'e yapabileceğim işkencelerin aklıma hücum etmesiyle şu Kibarlık denilen illet dakkasına terk etti bu bedeni!

"Oyalanıp durmada çabuk zıkkımlan! (Ne? Ben kibar davranmaya çalışıyordum ama o bunu oyalanmak olarak mı algılıyordu? TAM.BİR.AH-MAK!) Ayrıca şu ceketi de düzelt! Evimde böyle yarı çıplak dolaşarak kendini siktirmeye çalışma!" Şimdilik karşılık vermeyecektim. Derin bir nefes alıp kahvaltıma baktım.

Tamam. Dün geceyi nasıl soracaktım?

Çatalın ucundaki peyniri ağzıma götürüp çatalı tabağın kenarına kibarca yerleştirdikten sonra usulca Berk'e seslendim. Kafasını tabağın üzerinden ayırmadan bir 'hıı' sesi çıkardı. " Biz, dün gece.. Biz dün gece birlikte mi olduk?"

| DERİN |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin