11

95 7 3
                                    

Kasım 2019
Bugün öğleden sonra iş aramaya çıktım. Artık öğrenci değilim, bu yüzden günlük hayatımda yapmam gereken şeyler de değişmişti. En başta artık para kazanmak zorundaydım. Bu beklentiyi uzun vadede bir yol çizip planlasaydım, mesela okuyarak veya işimi kurarak, çok daha kolaylıkla başarabilirdim ve hepsi daha az zor gelirdi bana. Daha birkaç gün oldu iş aramaya başlayalı ama şimdiden yorulmuştum. Ben daha öğrenci olmadığım gerçeğini sindirememiştim. Bir devletin gözünde bunların pek önemi yoktu. Onların kendi kurdukları eğitim binalarının dışına çıkan bir öğrenci artık öğrencilikten çıkıyordu. Devletin sisteminde ben sadece okulu bırakan kişiler listesinde bir artıydım. Ha tabi bir de iş araması gereken kişilerin listesinde bir artıydım. Başka hiç bir şeydim. İş aradığımı söylediğim ve girip çıktığım mağazaların, fırınların ve restoranların sayısını hatırlamıyorum. Tek bildiğim şey bugünlük iş aramaya son vermem gerektiğiydi. Ayaklarımda hissettiğim yorgunluk ve ayakkabılarımın verdiği acı daha fazla yürümeme engel oluyordu. Bir köşede soluklandıktan sonra metroya bindim. Oturacak bir yer bulduktan sonra iş aramak için girdiğim dükkanları düşünmeye başladım. Kimisi yüzüme bakmadan iş arama kağıdımı alıp birikmiş kağıtların arasına sıkıştırıyordu. Kimisi ise kaç dil konuştuğumu soruyordu. Konuşmam gereken ve işime yarayabilecek tüm dilleri biliyordum. Flemenkçe, Fransızca, İngilizce ve Türkçe. Bunları belirttikten sonra kimisinin yüzünde 'bu eleman işime yarar' gülümsemesi beliriyordu. Bunu hatırladıktan sonra yorgun halimle ben de gülümsedim. Beni işe alabileceklerine inandığım için, ya da kendimi beni işe alabileceklerine inandırdığım için gülümsüyordum. Eve varır varmaz üzerimi değiştirmeden yatağa bıraktım kendimi. Biraz uzandıktan sonra üzerimi değiştiririm diye mırıldanırken çoktan uykuya dalıyordum.

(Akşamüstü)
Telefonuma tanımadığım bir numaradan mesaj geldi. "Merhaba Esma. Telefon numaranı bulmakta bir hayli zorlandım, bu yüzden sana anca şimdi ulaşabildim. Okulu bıraktığını duydum. Bunun için eminim bir nedenin vardır ama şunu da belirtmek isterim; unutma ki bu sektörde diplomanın büyük bir önemi yok, edindiğin tecrübe ve yetenek daha önemli. Sen bunu yapabiliyorsun, hepimiz gördük. İlerleyeceğin yolda sana başarılar diliyorum. Sammy." Mesajı sonuna kadar okuduktan sonra çok karışık duygular içindeydim. Kendisinden çok şey öğrendiğim öğretmenimden böylesine özel bir mesaj almak gurur vericiydi ama benim okulu bırakmamı beklemediğini, onu hayal kırıklığına uğratmış olma ihtimalini hissetmekse içimde buruk bir his bıraktı. Aklımda takılan bir cümleyi tekrarladım kendime; sinema veya hikaye anlatma dünyasında önemli olan diploma değil, edindiğin tecrübe ve yetenektir. Örnek aldığım birinin bana bunu söylemesi bunu kabullenmemi daha da kolaylaştırıyordu. Evet, demek ki gelecek kaygısı ile kendimi hırpalamama gerek yokmuş. Benim kendime güvenim yokken öğretmenim bana güveniyordu ve bu bana güç veriyordu. Evet, birgün istediğim yere varacağım.
Masamın köşesinde bulunan mumu yaktıktan sonra pencereyi açtım. Sokaktaki gece lambaları da odamdaki karanlığı bir nebze azaltıyordu. Gecenin havasını içime çekiyordum. Gelecek kaygısının verdiği huzursuzluk belki de çözmem gereken bir sorun değildi. Belki de gelecek kaygısını sonuna kadar hissetmem gerekiyordu. Her sabah uyandığımda hissettiğim ve beni hafifçe sarsan o iç sızısını, her uyku vaktinde kaslarımı zayıflatan o gerginliği hissetmemeye çalışmak yerine kabul etmeliydim bunu belki de. Hayatımın tam ortasında bulunan bu kocaman soru işaretleri anlamam gereken şeyler değildi. Bunların hepsi yaşamam gereken birer gerçekti.

hayalimin peşinden gitmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin