Yolda evime dönerken okulu bıraktığımı haber vermediğim öğretmenlerim geldi aklıma. Eve varmadan birkaç durak önce inip onların bana öğrettikleri değerli şeyler için küçük bir teşekkür hediyesi almak istedim. Değer verdiğim, aklımdan geçen üç öğretmen vardı. Sevgili Sammy, bana kamera tekniği ve montaj ile alakalı çok şey öğretmişti. Sevgili Christian, sınıfta kalıp dersleri geçememiş olmama rağmen bana kaydımı yenilemem için yardımcı olmuştu. Bir de sevgili Geert, hikaye anlatma sanatı ile alakalı harika sözler paylaşırdı. "Sinema yedinci sanattır. Bu bütün sanatları birleştirir. Unutmayın ki en büyük özelliği görsel olmasıdır. Bu nedenle bir film hikayesi anlatılmaz, gösterilir! Bir filmi seyirciler izlemeye gelirler, hissetmeye gelirler. Sinema sadece diyalogları dinlenen pasif bir şey değildir. Senaryo yazarken sadece ekranda görmek istenilenler yazılır. Bir kitapta ise her şey yazılır çünkü o sadece harflerden ibarettir. Bu yüzden bir kitap yazınca önemli olan bütün bilgileri vermek zorundasınızdır. Bir filmde ise kelimelerle anlatabileceğiniz bilgiyi bir müzik, bir bakış veya bir hareket ile de anlatabilirsiniz. İlk başta dediklerime dönüyorum. Hepiniz benimle birlikte tekrarlayın; anlatmıyoruz, gösteriyoruz!" Girdiğim Faslı dükkanında Türk ürünleri reyonuna yaklaşırken bunları hatırladığım için yüzümde bir gülümseme oluştu. Sonra birden tüylerim diken diken oldu ve boğazım düğümlendi. Film okulunu bıraktım, bunu ben istedim. Benim kararım ama bütün bunlara rağmen bir bilinmezlik hissi kapladı içimi. Ne yapacağım ben şimdi? Seneye ne okuyacağım? Birden içimi saran gelecek kaygımı durduramadım. Reyonda elimde fıstıklı lokumları tutarken bedenim donmuştu, gözlerim ise dolmuştu. Bedenim dükkandaydı ama ben adeta bir boşlukta sallanıyordum. Ayaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Arkamdan çalışanlar gelip geçerken bakışlarımı daldığım köşeden çektim. Daha sonra kasaya doğru yöneldim. Ödemeyi halledip dükkandan çıkınca içimde harekete geçen kaygılarımı tramvay ve araba sesleri az da olsa bastırıyordu. Okulu bırakma nedenimi bilmeme rağmen hissettiğim bu üzüntü ve aniden bastıran gelecek kaygısı endişelendirdi beni. Bütün bunlar bugün olduğu için böyle bir endişeye düşmüş olmalıydım. Her şey daha çok tazeydi. Boğazımdaki bu düğümü çözmem gerekiyordu. Ağlama isteğimi birazdan odamda giderecektim. Kendimi bu konuda iyi tanıyordum. Bir süredir yere bakarak yürüdüğümü farkettiğim an başımı yerden kaldırdım. Havadaki turuncu bulutlar her zaman görülmeyen bir gün batımı manzarası oluşturmuştu. Tam da kuşlar uçarken bakışlarımı havaya çevirmiş olmam bir mesaj mıydı? « Ümit var. » mı diyordu bana? Ümit nedir? İnsan gerçekleşmesini istediği bir şey için ümit eder. Ben bugün gelecek kaygısına düşerek en özgür hissetmem gereken anımı mahvetmiştim. Geleceği düşünmek istemiyorum. Bir an önce odama girip ilk günün getirdiği bilinmezlik kaygısını kendi içimde sindirmek istiyordum.
(Akşam üstü)
Uykumdan ter içinde uyandım. Başımı hafifçe çevirdiğimde sağ yanağımda soğukluk hissettim. Yastığa yattığım taraf göz yaşlarımdan ıslanmıştı. Yorganı açınca dışarıdan geldiğim kıyafetlerle uyuduğumu farkettim. Uyuşuk bir şekilde ayağa kalktığımda aynadaki halime baktım. Akmış makyajımı, şiş gözlerimi farkettim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra rahat bir şeyler giydim. Terleyen kısa saçlarım henüz topuz yapacak kadar uzamamışlardı. Omuzlarımın hizasında bir şekilde lastik ile bağladım ve odamdan çıktım. Mutfağa girdiğimde burnuma gelen kahve kokusu ile uyku sersemliğimden sıyrıldım. Melisa arkasını dönüp beni görünce, "Aa, günaydın!", dedi. Arka planda çalan nostaljik müziğin sesini hafifçe kıstı. "İyi akşamlar Melisa. Uyuya kalmışım ben..."
"Evet yorgun gözüküyorsun." dedi ve dolaptan karışık kuruyemiş çıkardı. "Sen de bir kahve ister misin?"
"Hmm... Olabilir." dedim. "Bu sefer benimki de siyah olsun." Bugün sütlü kahve içmek istemiyordum. Sek kahvenin tadını sonuna kadar çıkarmak istiyordum. Melisa kahveleri hazırlarken ben mutfak masasının sandalyesine oturdum. Arkadamdaki camdan gelen soğuk hava beni çok karışık hislere sürüklemişti. Hem havadaki temiz koku, hem okul bahçesinde bulunan ağacın kokusu, hem de arka planda çalan nostaljik Türk müziği bulanık düşüncelerimi adeta üfleyip uzaklaştırıyordu zihnimden. Melisa kahve bardağında kaşığı şıkırdatırken, bugün Fas dükkanında hissettiklerimi hatırladım. Kafesinin kapısı açık bekleyen bir kuş gibi hissediyordum. Aslında beni bunaltan o kafesin kilidi her zaman elimdeydi ve sonunda o kilidi açmıştım. Geriye kafesten çıkıp özgür olmak kalmıştı ama bu beni tedirgin ediyordu. Bu benim için çok yeniydi. Başlangıçlar çok istesek bile hep zordu. Hayalimin peşinden gidebilmek için öncelikle düşüncelerimi dinlendirip sakinleşmeliydim. Daha sonra da üniversite eğitiminin dışında beni destekleyecek bir yol aramalıydım. Bunun için bir sene vaktim vardı. Bu bir sene içerisinde öğrendiklerimle hayalimin peşinden gideceğim rotam belirlenecekti. Yazarlık veya yönetmenlik hayalimi gerçekleştirmek için okuyacak bir bölüm bulacaktım veya kısa kurslar takip edip hayalim ile daha erken yaşta ilgilenmeye başlayacaktım. Bütün bunlar olurken hiçbir şey için acele etmemem gerektiğini de kendime sık sık hatırlatmam gerekecekti. Melisa kahve bardaklarını masaya koyduğu an düşüncelerimden sıyrıldım. Önümde bulunan fincandan gelen kahve kokusu mest ediyordu. Kahvelerimizi içtikten sonra odama geçtim ve bilgisayarımın üzerine yapıştırdığım notları fark ettim. "Okulu bırakınca halletmen gerekenler listesi". Bu listenin en üstünde bir an önce iş aramam gerektiğini not etmişim. Devlet, okulu bırakır bırakmaz çalışmamızı istiyor. Mantık devlete bir faydanın olabilmesi üzerine kurulu. Bunun için de ya öğrenci olman gerekiyor ya da çalışman. Benim bir sene molaya ihtiyacım varmış kimin umrunda ki! En azından istemediğim derslere çalışarak halden hale girmektense bir işe girip para kazanmak kulağa daha mantıklı geliyordu. İş arayanlara yardım etmek için devletin sosyal bir kurumuna kaydoldum ve randevu aldım. Anladım ki öğrencilerin "bir sene mola vereceğim" dedikleri şey "bir sene ders çalışmayacağım ama onun yerine iş arayacağım veya bir işe girip para kazanacağım" demekmiş. İş aramak için başvuru işlemlerini halettikten sonra bilgisayarımı kapattım. Hediye paketlerini, makasımı, bantımı ve bugün aldığım fıstıklı lokumları çıkardım. Birkaç beyaz kağıt ve bir kalem alıp salona gittim. Öğretmenlerime vereceğim küçük teşekkür hediyesi ile birlikte birer not yazmak istiyordum. Okul hayatıma ara vereli henüz bir gün olmamıştı ve ben bu taze ve samimi hislerimle onlara yazabilirdim.
Sevgili Sammy, Geert ve Christian...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayalimin peşinden gitmek
Saggistica- #2 belçika [14/05/2022] - #1 düşünce [15/03/2023 - 23/03/2023] - #1 nostaljik [29/01/2024]