6

176 16 4
                                    

Geç kaldığım derse girdikten kısa bir zaman sonra mola vakti gelmişti. Sınıftan çıkınca pratik dersimiz için kullanacağımız kameraları dışarı taşıdık. Bu ders için hoca bizi gruplara ayırdı. Her grupta bir yeni öğrenci ve sınıfta kalmış, yani tecrübeli bir öğrenci olmalıydı. Böylece çekimde yapılan küçük hatalara daha kolay çözüm bulunabilirdi. Çekime başlarken ikinci sınıf öğrencilerinin de dışarıda pratik yaptıklarını fark ettim. Eski sınıf arkadaşlarıma bakarken, öğretmenim "Nasıl gidiyor, Esma?", diye sordu. Yanıma geldiğini fark etmemiştim. "Gördüğünüz gibi bildiğim şeyleri tekrar ediyorum." diyerek video kamerasının ayarlarını karıştırıyordum. Dersi sıkıcı bulduğumu bu kadar belirtmek istememiştim. "Belgeselini izledim." dedi. Yüzümü hocaya çevirdim. "Geçen sene bu belgeselini bir kısa film ile birlikte sunabilseydin sınıfı kesinlikle geçerdin. Ben gerçekten çok beğendim, Esma!" Yıllar sonra hayalimin peşinden giderek yaptığım şeyde iyi olduğumu söyleyen bir öğretmen vardı karşımda ve bu beni çok mutlu etmişti. Ama mutlulukla birlikte bir burukluk da vardı. Başarılı bir proje gerçekleştirmiştim ama bu projemin sınıfımı geçebilmemde faydası olmamıştı. Okul dışında bir başarıydı, ama okul içinde bir anlamı yoktu. Bu durumda başarının anlamı neydi? Başarının ne olduğuna okul mu karar veriyordu? Ben bunları düşünürken öğretmenim konuşmaya devam etti, "Sen bu yolda bir şeyler başaracaksın. Hangi yöntem ile ilerlersin bilmiyorum ama pes etme." Uzun bir zaman sonra ilk kez gülümsemiştim. Bence bu sefer bir palyaço'ya benzemiyordum. Gülümsemekten gözlerimin küçüldüğünü hissediyordum . "Teşekkür ederim, hocam." dedim. O diğer gruplara bakmak için yanımdan ayrıldı ama ben arkasından bakakaldım. Bu sabah okula girmeden aldığım kararı düşündüm. Hocamın projeme ettiği iltifat sayesinde geçirdiğim gün artık anlamsız değildi. İçimde sönen mumu biri tekrar yakmış gibi hissediyordum. Ama o an fark etmediğim şey o mumun zaten yarısına kadar tükenmiş olduğuydu. Bu ateş onu en fazla birkaç saat daha yakardı, sonra mum zaten bitmiş olacaktı. Öğretmenimin söyledikleri bu yolda pes etmemem için hatırlayacağım bir iltifat olabilir. Ama o yolda okuduğum bu bölüm, yol arkadaşım olmaya devam edecek mi?

(Bir hafta sonra)
Film okulunda kalmaya kendimi ikna etmeye çalıştığım günlerde dersleri ekmeden okula gidiyordum. Bugün pratik dersinden sonra öğretmen bir ödev vermişti. Evime dönünce bilgisayarımı açtım. Bir an önce üç tane oyuncu bulmalıydım ve çekim için bir yer ayarlamalıydım. Mesaj attığım oyunculardan ikisi saatler sonra olumlu dönüş yapmıştı ama diğer bir oyuncu aynı günde müsait değildi. Onları bir araya getirebilmek için birinin gününü değiştirsem diğerleri gelemeyecekti. Başka bir oyuncu daha bulmuştum ama o da bunu gönüllü olarak yapmak istemiyordu. "Ne sanıyor bu kendini? Ben yapımcı değilim, öğrenciyim altı üstü!" diye söylendim kendi kendime. Bilgisayarımın ekranını indirip yatağa uzandım. Boş duvara bakarken odanın sessizliğinde hızla atan kalbimi duyuyordum. Gerginlikten kalp atışım kulaklarıma da vuruyordu ve hızlıca ilerleyen bir baş ağrısı hissediyordum. Yaşadığım stresi vücudum sadece karın ağrısına çevirmiyordu. Artık migrene benzeyen baş ağrıları yaşıyordum. "Hadi bakalım. Bir bu eksikti zaten..."

(Akşam üstü)
Uykumdan telefonumun titremesi ile uyandım. "Bana yeni bir teklif geldi. Kusura bakmayın projenize katılamayacağım. Bol şans dilerim!" Olumlu dönüş yapan iki oyuncunun biri geri çekildi. Artık elimde sadece bir oyuncu vardı. Henüz çekim için bir yer bile bulamamıştım. Geçen sene yaptıklarımı tekrarlamanın bıkkınlığını şimdiden hissetmeye başlıyordum. Bu projemi ilk senemde başarmıştım ama sınıfta kalınca hepsini tekrarlamam gerekiyordu. Amaçları keşke öğrencilere yardım etmek olsaydı. Yaptıklarımı anlamsız bir şekilde tekrarlamak enerjimi sömürmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Yavaş yavaş bir hafta önceki halime dönüyordum. "Okul başlayalı henüz bir ay oldu. Bütün sene böyle devam edebilir miyim? Bilemiyorum..." Oyuncunun birinden de olumsuz bir haber aldıktan sonra, hafifleyen baş ağrım yeniden güçleniyordu. Uykum da kaçmıştı. Geçen hafta hocamın projeme söylediklerini hatırladım ve "Her okulu bırakmak istediğimde o sözleri düşünmek anlamsız gelmeye başlıyor. Eninde sonunda... Off...". Elimi yüzümü yıkamaya kalktığımda çok ağır bir baş dönmesi hissedince kalktığım gibi tekrar oturdum. Bir yere gözlerimi diktim ve gördüklerim yerinden oynamayı bırakınca yavaşça geri kalkmayı denedim. Hala başım dönüyordu. Daha önce kendimi bu kadar halsiz ve hasta hissetmemiştim. Telefonum yeniden titremeye başladı. Gözlerimde hissettiğim ağırlıktan dolayı kimin aradığına bakmadan telefonu açtım."Alo, kızım, nasılsın?"
"Alo? Baba... Biraz rahatsızım. Sen nasılsın?"
"İyiyim. Neyin var?"
"Başım ağrıyor ve gözlerime de vuruyor..."
Hasta vücudumla umursamaz bir ruh hali sarmıştı beni. Birden söyleyemediğimi söylemek istemiştim. İçimde şiddetli bir 'ya şimdi ya da hiç' sesi duyar gibiydim. Nedense o an neler olacağını düşünmek istemedim. O an sadece gerçek 'ben'le konuşmak istedim.
"Şey... Baba... Okul ile alakalı... Ben artık okumak istemiyorum."
"Ney?"
"Yani... Pardon. Hmm... Ben okulu bırakmak istiyorum. Belki seneye başka ..."
"Kızım neden böyle düşünüyorsun?"
"Mola vermek istiyorum artık. Yapamıyorum. Olmuyor."
"Eve geldiğinde bu konuyu konuşalım."
"Yok... Aslında bu kararı uzun bir zaman önce almıştım... Artık sana da haber vermem gerektiğini düşündüm."
"Esma!"
"Kendimi iyi hissetmiyorum. Görüşürüz baba."
Telefonu kapattım ve sessize aldım. Yatağımın yanında bulunan çekmeceye zor bir şekilde uzanarak bir ağrı kesici çıkardım. Onu yuttuktan sonra sadece birinin ağrımı geçirmeyeceğini düşünerek bir tane daha içtim. Tam da o sırada kızlardan biri kapıyı tıklattı, "Esma, akşam yemeği yaptık. Gelir misin?"
"Ben daha sonra yiyeceğim, teşekkür ederim."
"Müsait misin?"
"Evet, buyur."
Kapımı açarak odama girdi ve "Bir şeyin mi var?" diye sordu. "Başım ağrıyor. Biraz dinlendikten sonra gelirim." dedim. "Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa söylersin."
"Tamam, teşekkür ederim." dedim. Yorganı üzerime çekerek yüzümü kapattım. Az önce boğazımda duran düğümü sonunda çözmüştüm. Önümde hayat kitabımı yeniden görmüşçesine, yarından itibaren sayfaların yeni bir bölüme ait olacağını hissettim. Kendimi daha fazla yormadan sağ elimi yastığımın alt soğuk kısmına koydum ve tekrar uyudum.

hayalimin peşinden gitmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin