Ekim 2019
İnsan hayatında büyük değişiklikler yaşayacağını bazen hissedebiliyor. Bu his alınamayan kararları bastırdığı için ve birgün onları elbet gerçekleştireceğini bildiği için mi hissedilir, bilmiyorum. Aynada kendime bakınca bu düşünceler arasında ne ara bu kadar mutsuz olduğumu düşünüyordum. Önümde hayat kitabımı görürcesine eski sayfaları açıp gülümseyebildiğim günlere bakıyordum. Aynada dudaklarıma baktım ve gülümsemeyi denedim. Bir palyaçoya benziyordum. Ağzım gülüyordu, yanaklarım yükselmişti ve şişmişti ama gözlerimde itici ve soğuk bir ifade bulunuyordu. Gözlerim gülmüyordu. Bir gün bunu yapabilmenin bu kadar zor olacağı aklıma hiç gelmezdi. Kitapta bugünlere geri gelmiş gibi şimdinin sayfasını boş gördüm. Yeni bir gün, yeni bir sayfa, yeni bir şans diye düşünüyordum. Maskaramı alıp gözüme sürerken, "Ne şansı? Saçmalama. Anca film okulunu okuduktan sonra istediğin yere gelebilirsin. Kendine gel." diye mırıldandım. "Diploması olan sokakta dilenecek hale düşebiliyor, sen kendini ne sanıyorsun?" diye devam ettim. Korktuğum için okuyordum, istediğim için değil. Zorunda olduğum için kendimi yabancı hissettiğim ortamda bulunuyordum, hayalimin peşinden gitmek istedigim için değil. Arkadaşlarımla konuşunca film okulunu bırakma konusu geri açıldığında kararsız davrandığımı fark etmiş olmalılar ki "Esma, artık iyi görünmüyorsun. Arkadaşımsın diye söylüyorum, okuldan her eve geldiğinde, gün geçtikçe daha kötü gözüküyorsun." demişti Melisa. Okul ile alakalı kararsızlığımı hatırladıkça karnıma bu erken saatte ağrı giriyordu. Düşüncelerimi dağıtmak için şarkı açıp hazırlanıyordum. Çantama kitaplarımı koyunca kulaklıklarımı almayı neredeyse unutuyordum. Çantanın küçük cebini kulaklıklarımı koymak için açınca geçenlerde çöpe atmadığım gazeteyi o küçük cebe sıkıştırılmış şekilde buldum. Bunun burda hala ne işi vardı? İkinci alarmım çalmaya başladı ve artık çıkmam gerekiyordu. Çantamı kapattım ve giyinip çıktım. Sokağın köşesindeki aynada kendimi görünce giydiğim kıyafetler üzerinde koyu renkli saçımın bu kadar açık bir renk olarak gözükeceğini düşünmemiştim. Sanırım hayatımda bugünkü kadar siyah giyinmemiştim. Bastırdığım ve görmek istemediklerimi bir sokak aynası gözüme sokarak göstermişti. Binmem gereken tramvay yanımdan geçiyordu ve ona yetişmeye çalışan insanlar koşuyorlardı ama ben aynadaki görünüşüme takılmıştım. Etrafımdaki herşey yavaşlamaya başlamıştı. Aynaya bakışımı yavaşça çevirip yürümeye devam ettim. Tramvayı kaçırmıştım ve daha sonra binmem gereken otobüse de yetişemeyecektim. Bakışlarımı yerden kaldırdım ve etrafımdaki insanların kıyafetlerine bakmaya başladım. Giyilen kıyafetler ile insanların ne oldukları veya ne hissettikleri belirlenmez diye kendimi avutuyordum. Evet, sadece kıyafet ile belirlenmez bu ama seçtiğim kıyafetlerin renginde ve kombinasyonunda da bir gerçek vardı. Bu sırada başka bir tramvay gelmişti. Biner binmez kendime bir yer bulup dışarıyı izlemeye koyuldum. Dalgınlığımdan tramvayın iyice kalabalıklaşmasıyla sıyrıldım. Çantamdan kulaklığımı çıkarayım derken aklıma çöpe atamadığım o buruşuk gazete geldi. Neymiş bu gazetede görüp atamadığım şey diyerek açıp okumaya başladım. Bütün büyük haberleri okuduğumu hatırladım. Okumadığım kısımlardan biri ünlülerin haber kısmıydı. Gazetenin en arka sayfalarını açarak dedikodu kısmını üstten okudum. Son sayfalarda film dünyası haberleri arasında James Cameron ile alakalı bir köşe vardı: "Ben bir kamyon şoförüydüm. Boş zamanlarımda yeni fikirler düşünür ve yazardım. USC kütüphanesine gidip..."
"Hmm... Film okulundan mezun olmadan yönetmen olan başka biri daha. Ama burası Belçika. No American Dream." diye mırıldanıp kapattım gazeteyi. "Bu muydu yani seni çöpe atmama nedenim?" diyerek indiğim otobüs durağında köşede bulunan çöp kutusuna attım gazeteyi. Gerçekten okumadan nasıl yazar veya yönetmen olmuşlardı? Bu yolda yürüyen kaç kişi vardı? Denemeye değer miydi? Telefonumu alıp meraktan araştırmaya başladım. Okuduğum şeyler beni çok şaşırtmıştı. Bilinen yönetmenlerin çoğu film okuluna bile gitmemişlerdi! Tam da o sırada otobüsüm geldi. Bindikten sonra etrafa baktım ama oturacak yer yoktu. Ben de telefonumdan araştırmaya ayakta dikilerek devam ettim. Evet, çoğu eğitim almadan yönetmenlik yapmışlar ama hepsi de o noktaya gelmeden önce birçok şey denemişler. Kimisi başka bir bölümden mezun olarak film dünyasına atılmış, kimisi de hiç okumadan. Belçika gibi bir ülkede ikinci seçeneğin bana uygun bir yol olabileceğini düşünmüyorum.
Otobüsten inince etrafımda tanıdığım başka bir öğrenci görmemiştim çünkü bugün geç kalmıştım. Okula yaklaştıkça ondan uzaklaşıyormuşum hissine kapılıyordum. Ağaçların arasından okula doğru yürürken beni etkileyebileceğini düşünmediğim bir gazete parçası çoktan büyük şeyler düşündürmeye başlamıştı. Bugün yaşayacağım şeyleri değerlendirerek bu okul konusuna karar verecektim. Film okuluna verebileceğim son şansı veriyordum. Sevgili okul, her zamanki gibi monoton bir gün yaşatırsan bana, seni son kez göreceğim. Okulu bırakıp kendime bir sene izin vereceğim. O arada neler yaparım, seneye ne okurum, hangi kararlar alırım bilmiyorum. Tek bildiğim böyle devam ederse buraya geri gelmek istemiyor olduğum. Hayatımı artık yapmak istediklerimi bastırarak, kendimi durdurarak yaşamak istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayalimin peşinden gitmek
Non-Fiction- #2 belçika [14/05/2022] - #1 düşünce [15/03/2023 - 23/03/2023] - #1 nostaljik [29/01/2024]