21

34 2 0
                                    

08 Haziran 2020

Geçen hafta senarist derslerine yazıldıktan sonra neredeyse üç ay sürecek olan bu kursa başlayabilmek için yapmam gereken tek şey kurs kitabımın gelmesini beklemekti. Bu sabah posta kutumu kontrol edince benim adıma bir kağıt parçası bırakıldığını gördüm. Hemen postaneye gittim ve çalışanlara bu kağıt parçasını verdim, sonra elime bir paket verdiler. Paketin üzerinde bulunan bilgilere bakınca sonunda senarist kurslarına başlayacağımı anladım. Bu beni çok heyecanlandırdı. Şu yaşadığım mahalle, etrafta sürekli gezinen mahalle sakinleri, dükkanlara girip çıkan aynı müşteriler... hiçbiri iki senedir beni bu kadar mutlu görmemiştir herhalde. Postaneden çıkıp kolumda tuttuğum bu kurs kitabı ile evime doğru kocaman bir gülümsemeyle koşarcasına yürüdüm. Yerde bulunan küflü ekmek parçaları yiyen kuşların arasından koşup tramvay yolu üzerinde sürekli kornaya basan arabaların önlerinden geçip ve sokakların köşesindeki kafelerin arasından eve doğru gidiyordum. Seneler sonra ilk kez gülümsemekten yanaklarım ağrımıştı. Sokak köşelerindeki kafelerin birinde oturan ve birasını sigara eşliğinde içen yalnız ve yaşlı adamın biri, bu kızın hali ne böyle dercesine bir bakış attı. Dışarıdan da farkedilir sevincimle eve doğru hızlıca gittim. Eve girer girmez paketimi açtım ve içinden bembeyaz bir dosya içerisinde hazırlanmış senarist kursunu elime aldım. Dosyayı açıp kağıtların arasında elimi gezdirdiğimde kalbim bir an hızla atmaya başladı. Bir sürü kağıdı bir arada tutup baş parmağımı kaydırdım ve çıkan kağıt kokusunu içime çektim. Başımı dosyaya yasladım ve gülmeye başladım, kendimi durduramıyordum. Bir anda burnum akmaya başladı, hemen yerimden kalktım. Sanırım mutluluğu farklı ve tuhaf bir şekilde yaşıyordum ama bundan hiç şikayetçi değildim. Bir peçete ile burnumu temizledim ve kendime sallama çay demlemek için mutfağa gittim. Su ısıtıcısına doldurduğum suyun kaynamasını beklemek ilk kez bu kadar uzun sürmüştü. Gözüm salondaki masanın üzerinde bulunan senarist kursu dosyasındaydı. Sanırım ona başlamak için çok sabırsızlanmıştım. Çayımı alarak salona döndüm ve dosyayı açtığım gibi ilk sayfaları okumaya başladım. İçerisinde üç ay süren kursun sonunda dersi geçebilmem için bir senaryo yazıp öğretmenime yollamam gerektiği yazıyordu. Yazdığım senaryodan 100 üzerinden en az 60 almam gerekiyordu ve bu benim bu kursu geçip geçemeyeceğimi belirleyecekti. Ve alacağım puan aynı zamanda bunca yıldır içimdeki yazarlık hevesime ya özgüven katacaktı ya da içimdeki her şeyi tamamen tüketecekti.

09 Haziran 2020

Bilgisayarımda hikaye anlatma sanatı ile alakalı bir video izlerken başvurduğum İngilizce Felsefe bölümünün giriş sınavının kabul kurumundan bir mail geldi. Hemen klavyemin boşluk tuşuna basarak videoyu durdurdum ve heyecanlı bir şekilde ekranımın sağ alt köşesindeki bildirime baktım. Bu giriş sınavına İngilizcesi benden daha iyi olan arkadaşımın yardımı ile başvurmuştum. Düşüncelerimden ekranıma tekrar döndüm ve daha fazla bekleyemeyerek maili açtım.

"Sevgili Esma, Kabul Kurulu, Ingilizce Felsefe Lisansı için olan başvurunuzu inceledi. Ne yazık ki, Flemenkçe değil de İngilizce eğitime başvurmanız için net bir neden göremediğimizi size iletiyoruz. Ne de olsa Flemenkçe Felsefe diploması, İngilizce Felsefe diploması kadar uluslararası tanınırlığa sahip. Bu nedenle, üniversite düzeyinde Felsefe okumak istiyorsanız, Flemenkçe Felsefe öğretilen programa kaydolmanızın daha iyi olacağını düşünüyoruz.

Size başarılar dileriz,
Saygılarla."

Kabul edilmediğimi ilk cümleyi okuduktan sonra anlamış olmama rağmen bu maili yüzümde kocaman dalga geçici bir gülümseme ile okumaya devam ettim. Ne onlar anlayabilmiş benim neden İngilizce Felsefe bölümüne kaydolmak istediğimi, ne de ben anlamıştım onların bana verdikleri bu cevabı. Elimden geleni yaptığım bu başvuruda anlamlı olan bir cevap verselerdi üzüleceğimi düşünüyorum ama ben bu prestijli üniversiteye başvuran yüzlerce kişiden bence anlamsız bir sebeple elenenlerden oldum. Olsun, bu önemli değildi çünkü benim ikinci bir planım vardı. Doğduğum ve içinde büyüdüğüm bu şehirde bir üniversiteye kaydolacaktım. Brüksel'de, evimde okuyacağımdan içim rahattı ve şu an zihnimde ve kalbimde bu üniversiteye kabul edilmediğim için hiç bir rahatsızlık hissetmiyordum. Bundan sonra artık akışına bırakma vakti gelmişti. 

hayalimin peşinden gitmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin