2🏝️🌊

75 15 12
                                    

Instagram: adayaesaret

Merhabalar

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 😊

Keyifli okumalar dilerim😘

Bölüm Şarkısı: Mor ve Ötesi- Bir Derdim Var

🏝️🌊2.BÖLÜM🏝️🌊

Ertuğ amcaya teklifini kabul ettiğimi söylememin ardından çok geçmeden Fırat ağabey aramış ve geldiklerini söylemişti. Bunun üzerine birlikte dedemin odasından çıkıp Ertuğ amcamın oteline gitmek üzere yola çıktık.

Onun oteliyle bizim otelin arasında çok uzun bir mesafe olmadığı için varmamız çok sürmemişti. Resepsiyondaki görevli olan Defne, Ertuğ amcamın odasında beklediklerini söylediğinde merdivenlere yöneldik. Otellerin şekli hemen hemen birbirini anımsatıyordu ve Ertuğ amcamın odası da dedeminki gibi üçüncü, yani en üst kattaydı. İkinci katın merdivenlerine henüz yeni ulaşmıştık ki aklıma gelen soruyla Ertuğ amcamın koluna dokundum.

"Senin bu torununun herhangi bir kariyer geçmişi var mı Ertuğ amca?"

"Hiç bilmiyorum ki Ada. Haytayı en son gördüğümde el kadar bir şeydi. Şimdi sana ne söylesem yalan olur ama o kerkenez kılıklının sorumluluk alıp da çalıştığını hiç sanmıyorum," dediğinde kabul ettiğim için şimdiden pişmanlık duymaya başlamıştım. Bilmeden neyin altına girmiştim ben böyle?

Odasının önüne geldiğimizde Ertuğ amca kapıyı açarak içeri girdiğinde bende derin bir nefes alarak onu takip edip içeri girdim. Gözlerim, içeri girer girmez ikili koltukta oturan orta yaşlı, takım elbiseli adamı bulduğunda bu adamın Fırat ağabey olduğunu anlamam çok sürmemişti. Yüz hatları Ertuğ amcanın gençliğini anımsatıyordu. Gözlerinin maviliği ise aynı, Ertuğ amcanın rahmetli eşi Gülnur teyzeninki gibiydi. Yüzündeki her bir kırışıklık yılların yorgunluğunu barındırıyordu sanki.

Ertuğ amca "Oğlum," diyerek Fırat ağabeye kollarını açtığında anında kollarının içi doldu. Onların bu sarılışını buruk bir tebessümle izlerken Ertuğ amca için gerçekten mutlu olmuştum. Oğluna yıllardır hasret kalmıştı ve birbirlerini son görüşlerinden itibaren geçen zaman baba-oğul arasında telafisi yapılamayacak bir uçuruma sebep olmuştu. Zavallı Ertuğ amcam fark etmediğimizi sansa da evinin önüne yanaşan her arabadan Fırat ağabeyin inmesini beklediğini daha doğrusu umduğunu elbette biliyorduk.

Gözlerim odanın içinde Fırat ağabeyin oğlunu, yani bu hikâyenin asıl kahramanını ve babasının yolunu yıllar sonra yeniden Bozcaada'ya çeviren adamı ararken burada olmayışı daha ilk dakikadan gözümdeki imajını çizdirmesine sebep olmuştu. Anlaşılan bu Poyraz efendiden çekeceğimiz vardı.

Fırat ağabey, Ertuğ amcadan ayrıldıktan sonra beni fark edince babasına döndü.

"Baba, bu güzel kız da kim böyle?" diye sorunca Ertuğ amcanın gür kahkahası odada yankılandı.

"Bizim Ada, Akif'in torunu."

Fırat ağabey duyduğuna inanmıyormuş gibi birkaç kez beni baştan aşağı süzdüğünde rahatsızca yerimde kıpırdandım. Birilerinin beni süzmesinden nefret ediyordum.

"Hadi canım! Şaka yapıyorsun değil mi?" Ertuğ amca başını olumsuz anlamda iki yana salladığında bu anlamsız sessizliğime bir son verip elimi tokalaşmak için uzattım.

"Hoş geldin Fırat ağabey." Bir uzattığım elime bir yüzüme baktıktan sonra gülerek beni kendine çekip sarıldı.

"Gel kız cadı buraya. Kocaman, güzeller güzeli bir kız olmuşsun. En son gördüğümde çok küçüktün. Kusura bakma, tanıyamadım."

ADA'YA ESARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin