Bozcaada'nın begonvillerle bezenmiş sokaklarında filizlenecek bir aşka şahit olmaya hazır mısınız?😍
Ada Sönmez, Bozcaada'da doğup büyüyen genç bir iş kadınıdır. Dedesinin yıllar önce kurduğu oteli işleten, sorumsuzluğa asla göz yummayan, fazlasıyla...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🏝️🌊4.BÖLÜM 🏝️🌊
"Yasemin, hadi be kızım! Düğüne gidiyoruz demedim ki. Alt tarafı bağ evine gideceğiz, ne bu süslenme aşkı anlamadım!"
Homurdanmalarıma karşılık olarak koridorun ucundan kafama gelen terlikten ani manevramla sıyrılırken gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım. Zaten gün boyu yaşadıklarım yetmiyormuş gibi bir de Yasemin'in hazırlanmasını bekliyordum. Bir gün daha ne kadar kötü olabilirdi acaba?
Evden çıktıktan sonra telefonumu tamamen kapatıp bahçe kapısının altına bırakarak Yasemin'in evine gelmiştim. Hanımefendi geldiğimde hazırlanma tenezzülünde bile bulunmadığı için yerinden zorla sürükleyerek kaldırıp hazırlanması için odasına gönderme görevi de tabi ki bana düşmüştü. Ve yaklaşık yirmi dakikadır burada, onun salonunda, hazırlanmasını bekliyordum.
Koridordan gelen topuklu ayakkabı sesiyle başımı gayriihtiyari ona çevirdiğimde yüzündeki makyaja abartılı bir şekilde tepki vermek için dudaklarımı oynattığımı sandım fakat bunu yapacak kadar kendimde olduğumu sanmıyordum. Bu kız boya kovasının içine mi düşmüştü?
"Yaseminciğim, bebeğim bu ne hâl böyle?" diyerek tutamadığım kahkahamı koyuverdiğimde yüzünde ilginç bir ifade oluştu. Sanki yüzü boyadan görünmeyen o değil de benmişim gibi bakıyordu.
"Ne varmış hâlimde be? Asıl sen kendine bak, bu ne basitlik!"
"Ben, "Emir gelmeyecek," dedim diye bu vaziyette olmadığını söyle bana, lütfen." Gözleri odanın içinde turlarken benim yüzüme bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu ve bunu anlamamak için kör olmak gerekirdi. Emir yoksa Yasemin için özgürlük çanları çalıyor demekti ve bu durum bizim felaket senaryomuzun yalnızca ön gösterimiydi.
Yasemin'in cevap vermeyeceğini anladığımda umutsuzlukla başımı iki yana sallayıp "Daha fazla oyalanmadan çıkalım artık. Zaten iyice geciktik," diyerek kapıya yöneldim. Adanın dar sokaklarından yürüyerek bağ evine ulaşmak yalnızca on dakikamızı alıyordu fakat Yasemin'in uyuşukluğu ile bir saatte bile varmamız mümkündü. Doğarken bile doktorun verdiği günden tam beş gün sonra doğmuş olduğunu söylüyordu annesi Ela teyze. Yani bu uyuşukluğu ta doğmadan öncesine dayanıyordu.
"Dur, bekle! Son bir rujumu tazeleseydim," dediğinde gözlerimi belerterek iki elimi belime koyup yüzüne baktım. Bu kız iflah olmayacaktı!
"Ben gidiyorum. İster gel ister gelme. Sokağın başında da Lokum'la karşılaştığında çığlık ata ata peşimden gelirsen külahları değişiriz." Tehdidimi savurduktan sonra arkama bile bakmadan evden çıktığımda, ardımdan gelen ayak sesleri bunun işe yaramış olduğunu gösteriyordu. Bir eliyle çantasının kulpundan tutarken diğer eliyle de anında kolumu yakalamıştı. Hızlı hızlı nefes alıp verişinden anladığım kadarıyla yine kendimi kaptırıp hızlı yürümüş olmalıydım.