Ⅰ
Beş yaşından itibaren burada olduğu için Sakura'nın böyle terimlere aşinalığı yoktu, "Ney hastası dedin?"
"CIPA. Fiziksel acıyı hissedememesine sebep olan bir hastalık işte," diye tekrar açıkladı Neji.
"Yani ne olursa olsun asla hissetmez mi?"
"Evet."
"Kolu kopsa bile mi?" Sakura anlamsız sorular sorsa da Neji usanmadan aynı cevabı verdi, "Evet."
Yedi yaşında olduğu için bir çocuk bu hastalığı çok farklı tanımlardı, "Bu çok havalı," diye yanıtladı o yüzden küçük kız, "Canı hiç yanmıyor."
Neji, bu yanıtı alacağını tahmin etmişti; "Hiç de değil," dedi kollarını önünde birleştirerek, "Birçok kişi bu hastalığın çok havalı olduğunu düşünse de en kötü hastalık olduğunu söyleyebilirim. İçinde bir saatli bomba taşıdığını düşün. Bu insanlar vücutlarındaki hasarlardan haberdar olmuyorlar. Sıcağı, soğuğu ve acıyı hissedemedikleri için vücutlarında meydana gelen hasarlara karşı uyarı alamıyorlar. Bu yüzden kan kaybetseler bile bunu anlamayacakları için ölebilirler."
Bu kısa açıklama Sakura'yı biraz aydınlatınca Neji devam etti; "Bu kollarındaki kesikleri görüyor musun? Bunları Sasuke'ye zorbalık eden çocuklar yapmış. Uzun bir süredir kan kaybediyormuş ama Sasuke bunu fark etmediği için kan kaybından bayıldı. Başına güneş geçtiğinde bile hissedemediği için defalarca burnu kanayarak hastalandı."
"Ah, hiç bu yönden düşünmemiştim..." Sakura gerçekten üzülmüştü. Özellikle köle kampında ağır işlerde çalıştığı için Sasuke birçok zorlukla mücadele ediyor olmalıydı.
Kendini konuşmaya o kadar kaptırmıştı ki hücreye yemek götürdüğünü unutmuştu. Ancak o zaman hücre arkadaşları aklına gelebilmişti. Aç aç ondan yemek bekleyen, zavallı hücre arkadaşları.
"Ah, yemek!" O sırada tüm suyu döktüğü aklına geldi, "Kahretsin..." Arkadaşlarının rızkını harcamıştı. Hücrede açlık içinde can çekişen ve ondan yemek bekleyen çocukları yarı yolda bırakmıştı. Bunun sorumluluğunu nasıl taşıyacaktı?
Önceden de belirtildiği gibi, Sakura hassastı, her açıdan. Küçük, daracık omuzları titreyerek ağlamaya başladığında elleriyle yüzünü örttü. Bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayan kıza karşı Neji şaşkınlıkla, "Ne oldu?" diye sordu.
Başından beri neredeyse hiç konuşmayan ve donuk gözlerle bakan Sasuke, etrafına ışık saçan kızın ağladığını görünce bakışlarını kaldırıp, "Ağlıyor," dedi Neji'nin kolunu tutarak.
"Hücredeki arkadaşlarımın hakkını yedim," Sakura hıçkırıkmaktan zor konuşuyordu, "Suyun hepsini yere döktüm. Ne yapacağım ben şimdi?"
Bunun üzerine Neji ayağa kalkarak, "Bekle beni, hemen geleceğim," dedi ve sonra Sasuke'ye baktı, "Sen de öyle, ben gelene kadar kıpırdama." Ardından koşarak yanlarından uzaklaştı.
Sakura yaşlı gözlerle arkasından bakaladı, "Nereye gidiyor?" diye sorduğunda yanıt almayı beklemiyordu. Daha sonra elinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Neji'yi bekleyecekti.
"Yerde oturma, şuraya otur," dedi Sasuke'ye kaldırım kenarını göstererek.
"Olmaz," Sasuke'nin bu cevabı kızı şaşırtmıştı, "Neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anesthesia | sasusaku
FanfictionDünyadaki cehennemi yansıtan bir köle kampında büyümüş çocukların, hayatlarının özeti olan iki kelime; acı ve zorluk. Acı, içlerinden biri için bir anlam ifade etmese de bazılarında derin bir anlamı vardı. Ama zorluk, hepsi için aynıydı. ➴ • sasus...