Ⅰ
Bugün güneş ayrı bir yakıcıydı. Kan ter içinde çalışan çocukların en büyük düşmanı gibiydi. Günün bu saatlerinde birçok çocuk iş ortasında bayılır kalırdı, çünkü kafalarını güneşten koruyacak bir şapkaları yoktu.
İmkanı olan çocuklar küçük bir kumaş parçası bulabiliyorlardı. Bunu başlarına bağlayarak az da olsa güneş geçmesini önlüyorlardı. Sakura da bunu yapan birkaç şanslı çocuktan biriydi.
Bugün taş taşıma günü değildi. Kazı yapıyorlardı. Minicik elleri kürek kabzalarını kavramış, toprağı alıp öbür yana atıyorlardı. Bu Sakura'ya göre taş taşımaktan daha iyi bir işti. En azından gece yatarken kolları ve ve beli daha az ağrıyordu.
"Sakura, şuna bak," dedi yanında çalışan İno. Sakura başını kaldırıp onun gösterdiği yere baktığında bir sıra çocuğun buraya geldiğini gördü.
"Kaçıncı mıntıka bunlar?" İno'nun sorusunu Sakura da bilmediği için küreğe devam etti. Çok da umurunda değildi.
"12 olmalı," Shikamaru'nun bu lafından sonra kız tekrar başını kaldırdı ve gelenlere baktı. On iki, dün tanıştığı çocukların mıntıkası değil miydi?
Sakura'nın bakışlarını fark eden bir gardiyan, "Neye bakıyorsun sen!?" Diyerek ayak bilereklerine bir kamçı vurdu, "İşine dön!"
Acıyla birlikte yüzü kırışan Sakura hemen başını eğdi ve işine devam etti.
Bir saattir çalışıyorlardı ve güneş artık Sakura'nın üstüne vurmuyordu. Yakınında bir gardiyan olmamasını fırsat bilerek başını kaldırdı ve diğer mıntıkadan çocukları izlemeye başladı. Aradığı kişiyi bir türlü bulamamıştı. Ta ki gözleri en arkaya takılana kadar.
Sasuke, diğerlerinin iki katı çelimsiz bir çocuk olduğu için varlığı neredeyse hiç belli olmuyordu. İncecik kolları zar zor küreği kaldırabiliyordu. Üstelik güneş hala onun tarafına vurmaya da devam ediyordu.
Sakura bir kez daha etrafını kontrol edip yakında gardiyan olup olmadığına baktı. Fırsatını bulduğunda ise ayak bileğine zincirlerle bağlı demir topu sürükleyerek o tarafa doğru gitti.
"Hey, Sakura!" diye fısıltıyla arkasından seslendi İno. Dehşetle bir ona birde gardiyanların nerede olduğuna bakıyordu.
Sasuke başını yerden hiç kaldırmayarak kürek sallamaya devam ediyordu. Birinin gölgesi önüne düştüğünde kafasını kaldırdı.
Pembe saçlı ve yeşil gözlü kız, aceleci bir tavırla başına bağladığı kumaş parçasını çözdü, "Başına güneş geçse farkına varmayacaksın değil mi?" Ardından kumaşı çocuğun başına koyarak çenesinin altından bağlamaya başladı, "İşte, bu seni güneşten biraz koruyacaktır. En azından bayılmazsın."
Sasuke şaşkın şaşkın başına bağlanan şeye dokundu. Ardından tekrar kıza baktı. Sakura ondan bir şey söylemesini zaten beklemiyordu. Bu yüzden yalnızca gülümsedi ve arkasını dönüp demiri sürükleye sürükleye yerine gitti.
"Ne yaptın sen?" dedi İno kızgınlıkla, "O senin tek kumaş parçandı!"
"Ama artık buraya güneş vurmuyor ki."
"Aptal, ya yarın ne olacak?" İno hem konuşuyor hem de gardiyanları kontrol ediyordu, "Kimdi o çocuk? Tanıyor musun?"
"Dün tanıştık." Sakura'nın bu cevabı İno'yu daha da kızdırdı, "Yani dün tanıştığın bir çocuğa kumaşını mı verdin?"
Daha fazla konuşamamışlardı çünkü gardiyanlar ellerinde kırbaçlarla gelip hepsinin sırtına birer fiske vurdu. Bunu belli aralıklarla çocukların hızlanmaları için yaparlardı. Tıpkı koşmakta olan bir ata yaptıkları gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anesthesia | sasusaku
FanfictionDünyadaki cehennemi yansıtan bir köle kampında büyümüş çocukların, hayatlarının özeti olan iki kelime; acı ve zorluk. Acı, içlerinden biri için bir anlam ifade etmese de bazılarında derin bir anlamı vardı. Ama zorluk, hepsi için aynıydı. ➴ • sasus...