thirty

36 8 1
                                    

Kantinin boş olmasını fırsat bilip favori gofretimden almaya gitmek son zamanlarda hep yaptığım bir şeydi, "Nasıl gidiyor Yuna abla?" diye sordum ilk olarak, "İyi gidiyor tatlım, senden nasıl?"

"Yuvarlanıp gidiyoruz işte, benim sevdiğim beyaz çikolatalı gofretten verir misin bir tane?"

"Yeni bittiler kuzum."

Hayat size boş bir kantin şansı verdiyse favori çikolatanızı bitirerek söke söke geri almasını da bilirdi.

"Çikolatalısından alayım madem beş tane, iki tane de su, poşete gerek yok."

"Çevreciyiz bakıyorum da?"
Arkamdan sinsi sinsi yaklaşıp konuşan Jungkook ile olduğum yerde sıçradım, "Öyleyimdir, neden derste değilsin?"

Omuzlarını silkti, "Antrenman yapmam lazım, sen neden değilsin?"

Sırıttım, "Ders boş."

"Pekala... O zaman.. kapışalım mı?"

Gözlerimi alayla kıstım, "Yenilince ağlama ama?"

"Kendinden eminsin yani?"

"Ne sandın? Bekle burada sınıfa gidip geliyorum."

Vay be dercesine bakıp kafasını salladı, ben de zaten bu katta olan sınıfa gittim, içeride ne yapıyorlardı da dışarıya bu kadar ses geliyordu acaba?

Sınıfa aniden girip herkesi şakaladıktan sonra bizimkilerin yanına gittim, Min-Ji elindeki telefonunun kamerasına bir şeyler söylüyordu, "Hadi yine iyisiniz ablanız size çikolata aldı, al bu da senin suyun." dedim Min-Ji'ye suyunu uzatırken.

"Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi canım arkadaşım Eun-sun bana su alıp getirmiş, teşekkür ederim Eun-sun. Bu arada suyun linkini aşağıya bırakmıyorum kıymetimi bilin."

Onu kendi haline bırakmanın en iyi tercih olacağını düşünüp poşeti bana en yakın olan Dong-min'e uzattım, yüzünü buruşturdu.
"Ne bu, ucuz çikolata. Yemem."

"Senin ağzına sıçarım çocuk, yiyeceksin." dedim ve kafasına vurdum, tam bir huysuzdu.

"Sen yeme oğlum ben seninkini de yerim."

"Adamsın Min Joon, al ye." dedim ve "Gidiyorum ben." diye devam ettim.

"Nereye?" diye sordu Jung Woo, "Savaşa gidiyorum dostlarım, ya tarih olacağım.. ya da tarih yazacağım."

Kendimi açıklamama gerek duymadılar, yine boş bir işle uğraşıyordur diye düşündüler eminim ki. E haksız da sayılmazlardı.

Kantinde beni bekleyen Jungkook'a "Let's go bitch." dedikten sonra spor salonuna gittik.

"Minik askerler yok mu?"

"Ne minik askeri?" diye sordu kafasını bana çevirip.

"Takımdakiler işte."

Ağzından "Ha." diye bir nida çıktı, "Yoklar."

"Pekala, yenilgini izlemek için burada olamayacaklar, şanslısın."

Sadece tebessüm etmekle yetindi, "Üzerini değiştirmeyecek misin?" diye sordu, kafamı iki yana salladım. "Seni yenmem o kadar uzun sürmeyecek."

...

"Hile yapıyorsun?"

"En çok basketi atan kazanır dedik." dedim nefes nefese, boş olan iki dersin tamamını burada geçirmiştim ve öğle arası da bitmek üzereydi, aramızdaki bu saçma rekabet bitmemişti.

"Topu kucağına alıp koşuşturuyorsun."

Omuzlarımı silktim, "Savaşta her şey mübahtır asker!"

"Öyle mi?" dedi bana birkaç adım yaklaşıp dibimde dururken, ne olduğunu anlayamadan top onun eline geçmişti bile.

Hırsla gülüp onu kovalamaya başladım, kendi ayağıma takılıp düşmeseydim her şey daha normal ilerleyebilirdi.

Jungkook adım seslerimin durmasındaki garipliği fark etmiş olacaktı ki arkasını dönüp yerde bir seksen (bir altmış bir) uzanan beni görmesiyle kahkahasını bastırmaya çalıştı ama dayanamadı, "Ne gülüyorsun ya? Canım acıyor." dedim ağlamaklı ses tonumla.

Aklı sonunda yerine gelmiş olacaktı ki topu kenara fırlatıp bana elini uzattı, üzgünüm Jungkook ama dediğim gibi, savaşta her şey mübahtır.

Elinden tutup onu yere çekerken çeviklikle ayağa kalktım ve kenara attığı topu elime alıp potaya doğru koştum, uzun uğraşlar sonucu bir basket atabildiğimde yumruğumu havaya kaldırdım.

Arkamı döndüğümde ise ayağa kalkmaya tenezzül etmemiş, oturarak beni izleyen Jungkook'u gördüm.

"Ne dedim? Kazanırım demedim mi?"

Kıkırdadı, "Dedin."

Ona doğru ilerleyip elimi uzattım, fakat benim yaptığımı bana yapmasını beklememiştim.

Beygir gücüyle beni çekip yere oturtmuştu, "Dinlen."

"Çok dincim ben, üzerimi değiştirmeye gidiyorum."

"Pekala, ben de değiştireceğim."

İkimiz de ayağa kalktık ve sahadan çıktık, birimiz giriş kapısının sağ diğerimiz sol tarafına gidip soyunma odalarına girdik ve üzerimizi değiştirdik, günün geri kalanında eşofmanla dolaşmak eğlenceli olacaktı.

Sınıflarımıza gitmeden ise el sıkışmış, yakında yapacağımız bir rövanş maçı için sözleşmiştik.

afterglow ~yarı texting~ jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin