thirty seven

33 7 1
                                    

Hissettiğim şey yoğun bir baş ağrısından başka bir şey değildi, saat kaçtı?
Yatağımda ters yatıyordum ve hatırladığım kadarıyla dün gece buraya kendi başıma gelebilecek halde değildim.

Oflayarak telefonumu aradım, altta kalmış olmalıydı.

Bir an önce ayyaş gibi hissetmeme neden olan bu halden kurtulmak adına dişlerimi fırçalayıp duşa girdim, kesinlikle daha iyi hissediyorum.

Dün geceye dair hatırladığım kesitler vardı, ışıkları kapatıp dans etmeye çalışmamız, her seferinde yere düşmemiz ve deli gibi şarkı söylememiz... Jung Woo ilk başlarda içmemek için ısrarcı olsa da şirinliğime kıyamamış içmişti işte, sonuç olarak dört genç kendini kaybetmişti.

Saçlarımı kurutup alt kata indiğimde tam bir rezalet olduğunu gördüm, temizlik takıntım nüksederken her biri farklı bir koltuğa serilmiş olan arkadaşlarıma baktım, mışıl mışıl uyuyorlardı.

Saat öğleden sonra bire geliyordu, yeterince uyuduklarını düşündüm ve salonun ortasına geçip onlara seslendim, "Pişt! Uyanın temizlik yapmamız lazım!"

Hiçbiri beni duymadı veya umurlarında olmadı, "Babamın gelmesine iki saat var aptallar burayı böyle görürse ne olur biliyor musunuz?"

Babam her ne kadar onlarla kalmamı sorun etmese de içki içtiğimizi öğrense sakin kalabilir miydi bilmiyordum.

Nasıl başardım bilmiyordum ama yarım saat içinde hepsini uyandırıp banyoya gönderdim, Min Joon başım ağrıyor deyip ağrı kesici arayışına geçmişken Jung Woo ise içki içip dağıtan kafamı sikeyim diye homurdanmıştı.

Dong-min sessizdi, paşa paşa banyoya girmiş, duşunu almış ve çıkmıştı.

Ben ise salonu baştan aşağıya temizlemeye başlamış, camları açmıştım.

Üçü de banyodan çıkıp yanıma geldiklerinde ellerimi belime koydum, "Temizlikten kaytaramazsınız biliyorsunuz değil mi?"

Min Joon umrunda dahi değilmiş gibi kendini koltuğa attı, "Kılımı kıpırdatmam."

"Al benden de o kadar." Dong-min de ona uyunca Jung Woo ve ben karşı karşıya kaldık, "Hangi bezi alayım?"

Sırıttım, müthiş biriydi cidden. Onun gibi bir arkadaşı hak edecek ne yapmıştım bilmiyordum.

"Ben süpüreceğim, sen şuradaki toz beziyle sehpanın üzerini silsen fena olmaz."

Kafasını sallayıp işe koyuldu, çok sürmeden mutfağı da temizlemiş, oturma odasına kurulmuştuk.

"Soju içme fikrini ortaya attığım için kahvaltıyı ben hazırlayacağım." diyerek ayağa kalktım, Dong-min de beni takip etti.

O su ısıtıcıya su koyarken ben de yumurta çırpmaya başladım, evren bir şekilde yine beni mutfağa sokmuştu.

Omletleri hazırlayıp kahvaltılıkları çıkardım ve Dong-min'in yaptığı kahveleri masaya koymasını izledim, hep beraber masaya oturduğumuzda sessizliği bozan Min Joon oldu.

"Kabul edelim eğlenceliydi." Bu cümle ilk olarak benim ve zincirleme olarak hepimizin kahkaha atmasına neden olmuştu.

"Min-Ji bize çok sinirlenecek." dedi Dong-min, "Canımıza okuyacak ne diyorsun?" diye onayladı onu Jung Woo.

"Baban ne zamana gelir?" diye sordu Min Joon, dudaklarımı büzdüm bilmiyorum anlamında, büyük ihtimalle gece gelirdi.

"Baş ağrınız geçtiyse son kalan konulara çalışacağız." dedim ve homurdanmalarını dinledim, sanırım bundan zevk alıyordum.

Masadan kalktığımızda bu sefer bulaşıkları Min Joon halletti, regl olduğumu bildiğinden daha fazla temizlik yapamama içi ek vermemişti galiba.

Mutfaktan kalkıp oturma odasına geçtiğimizde dünden kalan kitapları elime alıp koltuğa oturdum, daha fazla masada oturmak istememiştim.

İki yanıma geldiklerinde ise anlatmaya başladım ve konuların üzerinden geçtik, saat kaça gelmişti bilmiyordum ama akşama doğru olduğu kesindi.

"Eve gideyim artık." dedi Jung Woo, kafamı salladım. Onun ardından diğerleri de ayaklanıp kıyafetlerini getirdikleri çantalarını aldılar ve kapıya ilerlediler.

"Beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim." dedim ilk olarak Min Joon'a sarılırken.

"Ne teşekkürü yavrum görevimiz." dedi Dong-min, ona da sarıldıktan sonra Jung Woo'ya döndüm, ilk önce saçlarımı karıştırdı ve sonra kucaklaştık. "Böyle şeyler için teşekkür etme."

Hepsi kapıdan çıkmadan beni baştan aşağıya süzüp "Ayaklarına çorap giyin." dedi ve üçü beraber bahçeden çıktılar, ben ise hiç elime almadığım telefonumu sehpanın üzerimden alıp odama çıktım, bildirimlerim fazlaydı.



jungkook: kime neyi kanıtlamaya çalışıyorsun eun-sun?

arkadaşlarının yeterince güvenilir olduğunu falan mı?

söylediğim şey anladığın şey değildi

ve nedense inadıma yapmışsın gibi hissediyorum

eline ne geçti?

şuna bak öğlen oldu mesajıma bakmamışsın bile

her neyse, karanfil varsa karanfil çayı yapıp içersin

arkadaşların ile birlikte

zoe: neden birden yükseldin anlayamadım?

içki içmemin neden seninle bir ilgisi olsun?

ayrıca neden böyle bir şey yapmak isteyeyim

jungkook: neden yükseldim?

içmem dedin, içmemen konusunda seni uyardım ve attığın saçma sapan hikayeleri gördüm

bariz belli ediyorsun

arkadaşların hakkında kötü bir şey söylemedim

sadece iyiliğini ve güvende olmanı istemiştim

çünkü içkili bir erkeğin yapabileceği her türlü şeye şahit oldum eun-sun.

afterglow ~yarı texting~ jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin