thirty five

33 5 0
                                    

"Ya tamam kardeşim anladık en Alman sensin kes artık."

Min Joon'un kafasına bir tane geçirdim, "Sanata saygın olsun pezevenk."

"Ne dedin ne dedin?" dedi elini enseme atarak, "Bak oğlum belanı mimletme bana çek ellerini."

Elbette bunu yapmadı, beni kurtaran şey çalan kapı oldu, "Yazık oldu ölü bedenini bulacaklar." diye konuştu ve sandalyemi geriye doğru itti, fakat elinin ayarı olmadığından sandalyeyle beraber yere kapaklanmıştım.

"Ah! Salak seni ne yapıyorsun içim dışıma çıktı, şikayet edeceğim lan seni babana."

"Yol al yavrum." deyip kapıyı açmaya gitti, ben ise yerde yatmaya devam ettim.

"Öhöm, yerde ne yapıyorsun?"
Tahminen Jungkook gelmişti, "Burası daha eğlenceli." dedim ve ayağa kalktım, "Hoşgeldin."

"Hoşbuldum." diyerek çantasını koltuğa bıraktı, "Sokağın başına kadar gelen ses size aitti galiba?"

Min Joon mutfaktan "Eun-sun salağı soprano sese sahip olduğunu sanıyor onu duymuşsundur."

"Sen atlama ordan, hem ne yiyorsun?" diyerek sinirimi ona yönelttim, sesten de cips paketlerime dadandığı anlaşılıyordu zaten.

"Sanane ne istersem yerim." diye seslendi ve tahminimce yemeye devam etti, omuzlarımı silkip Jungkook'a döndüm, "Naber?"

Gözleriyle etrafı inceliyor gibiydi, "İyi, senden?"
"Fena sayılmaz, otursana." dedim ve koltuğu gösterdim.

Min ji, Dong-min ve Jung Woo gelmediğinden beklemedeydik, ben dün gece onlara Jungkook'un geleceğine dair haber vermiştim. Kitaplar da masanın üzerinde hazır olduğundan yapacak hiçbir şey yoktu, enerjimizi atmak dışında tabii.

"Neden yerdeydin?"
"Bir aptal sandalyemi itti de ondan." Gülümsedi, "Siz sürekli böyle misiniz?"

Kafamı salladım, "Öyle denebilir."

Min Joon içeri girdi, "O cipslerin tarihi geçmişti yalnız?" dedim onu korkutmak adına, ama istifini bozmadı, "Yapacak bir şey yok."

"Midesiz hayvan." dedim ve Jungkook'a döndüm, "Aç mısın? Yemek koyabilirim?"

"Kahvaltı yaptım sağol."

"Şerefsiz bana hiç sormadın aç mısın değil misin diye?!"

"Evi kendi evin gibi kullandığın için olabilir mi salak?" deyip arkamdaki yastığı ona fırlattım, kapı tekrar çaldı.

Bu sefer açmaya ben gittim, "Evet arkadaşlar Eun-sun'un evine gelmiş bulunuyoruz, selam Eun-sun!"

Jung Woo ile birlikte gelmişlerdi, her saniye bizi çekmesini sevmesem de komik oluyordu ve sonradan izlemesi eğlenceliydi.

Kameraya el salladım ve onların içeri aldım, geriye sadece astsolistimiz Dong-min kalmıştı.

Jungkook ile selamlaştıktan sonra onlar da koltuklarına oturdular, saat erken olduğundan enerjik göründüklerini söyleyemezdim.

"Canlanın hadi, birazdan derse başlayacağız uyuklamayın." dedim kalkıp onları dürterken.

"Her an uykuya dalabilirim."
Jung Woo kafasını koltukta geriye yaslarken Min-Ji hâlâ kameraya doğru bir şeyler söylüyordu, "Jungkook gel sen de vloguma dahil ol." dedikten sonra kalkıp benim yerime, Jungkook'un yanına oturdu ve kamerayı doğrulttu. Zavallı Jungkook ne söylemesi gerektiğini bilmeden kaskatı kesilmişti.

"Jung Woo seni döverim uyursan."
Tabiki bu tehtidimi umursamadı, kısa bir süre içinde Dong-min'in de gelmesi ile kollarından sürükleyerek masaya oturttum onları.

afterglow ~yarı texting~ jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin