twenty three

37 8 0
                                    

"Beden derslerinden nefret ediyorum."

"Al benden de o kadar, Jung Woo'ya bak çita gibi koşuyor anasını." diyerek Min-Ji'ye hak verdim, üstelik beden öğretmenine de sinir olmuştum, madem bizim dersimiz vardı neden basket takımı sahada antrenman yapıyordu?!

"Haydi kızlar geride kalmayın!" eliyle alkış tutarak bizi yüreklendirmesine gözlerimi devirmemek için zor duruyordum.

"Dalağım şişti anasını satayım." diye sessizce söylendim ve koşmaya devam ettim, ta ki benden daha ağır olan bir basket topu tam kafama çarpana kadar, birkaç saniye kadar başım döndü. "Sizin topunuzu sikeyim." dedim içime doğru, hoca duyarsa sıkıntı çıkabilirdi.

"Kanka iyi misin?" dedi Min-Ji yanımda dururken, bu sırada basket takımından bir çocuk da sanırsam kafamdan seken ve arkaya giden topu almak üzere buraya doğru gelmeye başladı, "O topu sana monte ederim." dedim sinirle, kaç beyin hücreme mâl olduğu hakkında en ufak bir fikri var mıydı?

Kafamı tuttuğumu gören bizim çocuklar da deli danalar gibi koşmayı bırakıp yanımıza geldiler ve Min Joon saniyesinde topu geri götüren çocuğa ters bir bakış attı ve "Yazdım oğlum seni bir kenara." dedi, bu maganda haline kıkırdamadan edemedim, Jung Woo kafamı elleri arasına alıp kendince kontrol ettikten sonra "Bir şeyin var mı?" diye sormuştu.

"Yok, dersten çıkmak için bahane oldu işte."

"Kanka bir sıkıntı çıkaracağını düşünmüyorum nasılsa beynin yok."

"İki dakika insan ol." diyerek susturdu onu Jung Woo, bu çocuk bana gönderilmiş bir nimetti aga.

"Bizimkilerden biri kafana top atmış sanırım?" nefes nefese kalmış Jungkook'a bakıp kafamı salladım, "Sorun yok."

"Niye özür dilemedi lan?" Min Joon Jungkook'a atar yaparken Jungkook kendini bozmamış, "Sizden korkmuş."

"Gördün mü salak? İnsanlara magandalık yapıyorsun işte." dedim Min Joon'un koluna vurarak, "Ne yapsaydım kızım, teşekkür mü etseydim. Ben de olmasam ezecekler seni solucan gibi."

Ben cevap verecekken Jungkook boğazını temizleyip sokak serserisi ağzıyla konuşan arkadaşıma döndü, "Senden korkmamış yalnız?"

"Nasıl lan, kimden korkacak benden başka?"

"Sence?"

Bakışlarım Jung Woo'ya döndü, biraz fazla şeydi... Korumacı?

"Duruşunla bile düşmanları titreyiyorsun kardo."

"Düşman değil yalnız, okuldan biri." deyip kollarımı birbirine bağladım.

"Ne oluyor burada gençler?" Pekala, kafasına top çarpan bendim ama bizimkilerin azar yemesine de izin veremezdim, oyunculuğumu konuşturma zamanı!

"Ah!" diye inleyip kafamı tuttum beden hocasının yanımıza varmasıyla.

"Ne oldu evladım?"

Bizimkilere ve Jungkook'a 'ben oyalarken siz tüyün." bakışlarımı attıktan sonra Oscarlık oyunculuğuma devam ettim.

"Kafama top attılar da hocam, beyin sarsıntısı geçiriyorum galiba."

Anlık gözleri büyüse de elini gözlerimin önüne getirdi, "Bu kaç?"

"Dört."

"Aferin. İyisin iyi bir şeyin yok, koşmaya devam." dedi ve iki kere koluma vurup düdüğünü çaldı.

Ben içimden düdüğünü içeren küfürler üretirken Jungkook ile göz göze gelmiştik, sırıtıyordu.

afterglow ~yarı texting~ jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin