sixteen

54 9 0
                                    

"Keşke bir koca yürekli bana kantinden su alıp gelse." diye iç çektim, fakat bunu o kadar sesli yapmıştım ki biriniz bana su alıp gelin diye bas bas bağırıyordu resmen.

Pek sevimli arkadaşlarımın hiçbiri yerinden oynamadı, "Sınav zamanı konu anlat diye yanıma gelirsiniz siz benim." dedim ve triple önüme döndüm, "Kopya verirsen alırım." dedi Min Joon, "Bok veririm otur çalış."

"Kahpesin lan sen, insan arkadaşına kopya vermez mi?"

"Ya salak seni, sınavlardan iki hafta önce hepinizi zorla ders çalıştırıyorum konu anlatıyorum soru çözüyorum daha ne yapayım?"

Homurdandı, "Basiti var işte kopya ver."

"Nah veririm, çalışacaksın lan yoksa annene şikayet ederim."

Elini saçıma attı ama çekmedi, "Ne dedin? Hain köpek hani burada olan burada kalırdı?"

"Bırak saçımı salak, bunu da anlatacağım."
Anlatmayacağımı biliyordu, saçımı çekmediği de ortadaydı, ama Jung Woo yine de "Bırak saçını." diye onu uyardıktan sonra bırakmıştı.

"Al iç." bana uzattığı suyla şaşırmıştım, Min Joon ile tartışmaya kendimi o kadar kaptırmıştım ki kalkıp gittiğini görmemiştim bile.

"Sen var ya.. sen çok başka bir boyutsun." dedim ve suyu elinden aldım.

"Versene bir yudum ben de içeyim." Min Joon beni sinir etmek adına şansını dener gibi yapıyordu sadece, onu kaale almayıp suyumun kapağını kapadım ve onlara döndüm, "Haftasonu ne yapıyoruz?"

"Fark etmez."

Dördünün de aynı anda söylediği şey ile gözlerimi devirdim, "Piknik yapalım, biraz temiz hava almak istiyorum."

"Mangal yaparız offf müthiş olur." diyerek sırıtan Dong-min'e gülmeden edemedim, yemek onun kırmızı çizgisiydi.

"Bence ne yapalım biliyor musunuz?" hepimiz Min-Ji'ye döndük. "Sahile gidelim, orada yapalım pikniği, fileyi kaldırmamışlardı en son gittiğimizde voleybol oynarız."

"Bir an yüzeriz diyeceksin sandım." Jung Woo'nun kıkırdamasıyla "Aslında ilk öyle düşündüm ama havalar hâlâ tam olarak ısınmadı."

"Isınınca yüzmeye gideriz." dedim çenemi ellerime yaslarken, "İyi de sen plajda yüzmeyi sevmezsin ki?" dedi Min Joon.

Omuzlarımı silktim, "Siz seviyorsunuz."
"Yüzdükten sonra geçen seneki gibi bisiklet de sürer miyiz?"

Min-Ji tekrar konuşunca toplu şekilde "Hayır." dedik, "Neden ama ya!" deyip kollarını birbirine bağladı.

"Islakken rüzgar vuruyor beşimiz de vebalı gibi dolanıyoruz okulda sonra." dedi Min Joon, tabir şekli cidden komikti.

"Öf iyi tamam, sürmeyiz."

Biz konuşmaya ve planlamaya devam ederken hoca içeri gelmiş ve ilk olarak yoklamayı almıştı, konu anlatmaya başlayınca doğal olarak sesimizi kesmek zorunda kalmıştık.

Teneffüs olunca hep birlikte bahçeye inip okulun etrafını turladık, beş kişi olduğumuzdan diğerlerine nazaran sürü gibi görünsek de üç yıldır böyle olduğumuzdan okul sakinlerinin de bu duruma alıştıklarını düşünüyordum.

On dakika ne ara bitti anlayamadan tekrar sınıfa geri dönmek zorunda kalmıştık, peki Jungkook neden bizim sınıftaydı?

Beni görünce elindeki poşeti kaldırdı ve gülümsedi, alnının bitip saçının başladığı yere pansuman yapılmış ve yara bandı yapıştırılmıştı.

"Bu niye burada?" Dong-min gözlerini kısıp bakınca Jungkook da kendini açıklama gereği duymuştu tabii.

"Kurabiyelerin kabını getirmiştim, tekrardan sağol."

Ona rica ederim diyemeden elime tutuşturduğu poşet ile sırama oturtulmuş ve derin bir sorguya kendimi hazırlamıştım ki o andan itibaren favori öğretmenim olan fizik öğretmenimiz içeriye giriş yaptı.

afterglow ~yarı texting~ jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin