Ep16-Yeni Biri

1.7K 101 22
                                    


Dün gece yeni evimde kalmıştım.Jeonguk gittikten sonra babam o evin bende travma yarattığını söyleyip yeni bir ev almıştı.Sabahın erken saatlerinde kapım çalınınca uyanmamla başımın şiddetli ağrısını hissetmiştim .Merdivenlerden uykulu uykulu inerken zarzor açabilmiştim kapıyı .Kapıyı açtığımda kimseyi görememiştim.Yere baktığımda yüzlerce gülden oluşmuş bir buket vardı.Gülleri çok sevdiğim doğruydu.Ancak bu manyak her kimse,neleri sevip sevmediğimi biliyordu.Bu durumun beni korkutmadığını söyleyemezdim ancak şimdiye kadar bir zarar vermemişti.

Kahvaltı hazırlamadan önce Telefonuma bir göz atayım demiştim ama gelen bildirimleri görünce şaşırmıştım.Jimin'den 6,Seojoon'dan 10 mesaj ve iki arama görmüştüm.Sanırım Seojoon'a geri dönüş yapmam gerekiyordu.

"Alo!Ne oldu Seo sabahın köründe?" Seojoon'un sesi şaşkın geliyordu.
"Sabahın köründe mi?Saatten haberin yok galiba?" Saate baktığımda öğlen olmuştu.İşte geç uyursam böyle olurdu.Onları da tamamen unutmuştum.Diyecek bir şey bulamadığımda devam etti. "Kahvaltı için söz vermiştin Taehyung ama gerek kalmadı yaptık biz"
Sanırım çok kızmıştı.Ama haklıydı nasıl da unutmuştum.Gönlünü almalıydım.
"Ahh! Özür dilerim Seo uyuyakalmışım.Gece geç uyudum" Evet son günlerde yine uykusuzluk çekmeye başlamıştım.Uykuya geç dalınca da geç uyanıyordum haliyle.En son Jeonguk'un gittiği ilk aylarda böyleydim.Anak atlatmıştım.Şimdi tekrar uyku sorunum baş göstermişti.

Tüm bunları düşünürken:
"Alo!Tae?Orda mısın?" Seojoon'u unutmuştum.Ona haksızlık ettiğimi düşünüyordum.Ona bunu yapmaya hakkım yoktu.Görmezden gelinmeyi haketmiyordu.Jeonguk'un aksine,yalan söylemiyor,kırmıyor ve üzülmemem için elinden ne geliyorsa yapıyordu.Ona bir şans vermeliydim.Enazından denemeliydim.Kalbimle hareket ettiğim sürece kaybedecektim anlaşılan.

Hem o sevilmeyecek biri değildi.Reddedilmeyi de haketmiyordu.Kalbimi okşuyordu sözleri.Jeonguk'u unutmama yetmezdi belki ama hiç değilse önüme bakacak hayata odaklanacaktım.

Seojoon ve Jeonguk zıt kutuplarda yaşıyordu sanki.Çok farklı çok ayrılardı.Jeonguk'un gözlerine her baktığımda acaba doğru mu söylüyor diye tereddüt ederken,Seojoon'a baktığımda bir gram şüphe duymuyordum.Korkmuyordum gözlerinden,gözlerine bakmaktan,her an terk edeceği düşüncesinden korkmuyordum.

Ancak yine de biraz daha zamana ihtiyacım vardı.
Tek düşüncem,gönlümde solan güllere,Seojoon hayat verebilecek miydi?
"Ah efendim?Dalmışım!Bak affet beni tamam mı telefi edeceğim" Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Peki Tae sorun değil.Ee geliyor musun akşam?" Doğru ya birde o vardı.
"Geleceğim elbette" Rahat bir nefes verdi. "Bu arada.Seni ben alırsam affederim" hah!.İstediği bu muydu gerçekten?O kadar masum duyguları vardı ki.Çabucak affediyordu.Tıpkı eski halim gibi.Eskiden ben de herkesi affederdim.Ancak artık öyle değilim.Jeonguk'tan aldığım yaralar kalbimi ve kişiliğimi güçlendirmişti.Daha sert ve daha istikrarlıydım.Gidişi bana bir çok şey bahşetti diyebilirdim.

"Tamam tamam görüşürüz hadi" dedim ve kapattım.Önce güzel bir kahvaltı yapmalıydım.Ancak uzun süredir uğramadığım için evde yiyecek doğru düzgün birşey yoktu.Tek çare şimdilik omlet gibi duruyordu.Omletimi pişirip yedikten sonra.Banyoda rutin işlerimi yapmıştım.

Biraz televizyon izledikten sonra artık vakit gelmişti giyinmeliydim derken Seojoon aradı ve bir saat sonra hazır olmamı söyledi.Aslında bir saat bile çoktu.Fazla süslenmenin bir anlamı yoktu.Sade bir şekilde gidecektim.Biraz eğlenip kafamı dağıtmam gerekiyordu.Yoksa kesinlikle o yılışık Jackson'ın doğum gününe gitmezdim.Üzerime kahverengi.Çoğunluk kare desenleri olan bir hırka ve altına gömlek giymiştim.Onlara uygun da bir pantolon.Daha fazlasına gerek yoktu zaten .

You Know I'm The One(Vkook) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin