Necla ise sadece gülümsüyordu. Poyraz'ın bu şaşkın hali onu keyiflendiriyordu. Kontağı çevirdi ve motor çalıştı. Bu sesle kendine gelmeye çalışan Poyraz büyük bir hayranlıkla Necla'ya bakmaya devam ediyordu. Necla ise yavaş yavaş arabayı kaldırmış yola bakarak gülümsüyordu. Necla konuşmaya başladı:
"Hoşuna gitti mi genç çocuk?"
"Be.... Benn... Evet, ben hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım."
Necla büyük bir kahkaha patlattı. Poyraz'ın yüzünü okşadı ve:"Desene genç çocuk beni hiç unutmayacaksın."
Poyraz hemen itiraz etti:
"Unutmak isteyen de kim?"
Necla daha büyük bir kahkaha patlattı ve:
"Senin Çiçek'ine ne oldu peki?" dedi.
Poyraz birden afalladı. Evet Çiçek vardı. Onu seviyordu. Fakat bu nasıl olabilirdi ki? Şu an Çiçek umrunda bile değildi. Tamamen Necla'yı istiyordu. Onun sürdüğü yerlerde yaşamak istiyordu. Poyraz'ın dengesiz duygu durumu bir kez daha ortaya çıkmıştı. O çok sosyal bir insan olmadığı için bu tür durumlarda ne yapacağını kestiremiyor, ona ilgi gösteren birine çabucak bağlanıyordu. Karar veremiyordu. Madem Çiçek'ten bu kadar kolay vazgeçecekti neden Hakan ile aralarını bozmuştu?
Poyraz Necla'ya cevap veremedi. Ne diyebilirdi ki? Beş dakika önce Çiçek'i sevdiğini anlatırken beş dakika sonra hayır ben seni seviyorum diyebilir miydi?
"Şu an onu düşünmek istemiyorum." diyebildi.
Necla'nın hafif tatlı gülümsemesi yerini ciddiyete aldı. Sadece yola bakıyordu. Poyraz onun bu değişimini fark etti ve ürkek bir şekilde:
"Bir şey mi oldu?" dedi.
Necla'nın az önce kaybolan gülümsemesi tekrar yerine geldi ve:
"Sen ne istediğini bilmiyorsun genç çocuk. Eğer onu gerçekten sevseydin ben seni öperken beni mutlaka iterdin. Ama bu durum senin çok hoşuna gitti. İtiraz bile etmedin."
Poyraz cevap vermedi. Arabada biraz sessizlik oldu ve Poyraz sonunda sessizliği bozarak konuşmaya başladı:"Ben, ben kötü bir çocukluk geçirdim. Kafayı derslere takmış vaziyetteydim. Fakat kimse neden böyle olduğunu sormadı. Bana kimse sen neden bu kadar çok ders çalışıyorsun diye sormadı. Neden herkes gibi değilsin diye sormadı. Ben insanlarla küçüklükten beri dost olmaya çalışıyorum. Ama kimse benden hoşlanmıyordu. Kimse benimle vakit geçirmek istemiyordu. Hal böyle olunca ben de kendimi derslere ve kitaplara verdim. Verdikçe bu durum hoşuma gitmeye başladı ve bunu bir yaşam tarzına dönüştürdüm. Sosyal hayatım yoktu evet ama ben böyle de mutluydum. Ya da kendimi mutlu sanıyordum. Bir ay öncesine kadar öyle zannediyordum. Annem ve babam ölünce bütün alışkanlıklarım, bütün rutinlerim bozuldu. Bu acı bana çok ağır geldi. Fakat ben bu hayatta ders çalışmaktan ve kitap okumaktan başka bir şey bilmiyordum. Ne yapacağıma karar veremiyordum. Ders çalışma isteği gelmeyince bir boşluğa düştüm. Bu boşlukta az sonra yanına gideceğim arkadaşım ve Çiçek ile tanıştım. Arkadaşım bana acılarımın içine girip onu sonuna kadar yaşamam gerektiğini söylüyordu. Fakat bu sadece bir sihirdi. Etkisi birkaç saat süren sihir gibi. İçimdeki boşluk bu tür özlü sözlerle kapanmayacak kadar büyük. Bu boşluğu Çiçek ile doldurmak istedim. Fakat o başkasını seviyordu. Belki de bu durumu kaldıramadım. Onu bir takıntıya dönüştürdüm. Onu gerçekten sevdiğimi sanıyordum. Fakat burada seninle saatlerce öpüşebilirim. Ben kimim? Neyim? Ne istiyorum? Bilmiyorum. Bu soruların hiçbir cevabı yok."
Necla tabakasından bir sigara çıkardı ve içmeye başladı:
"Bu sorulara neden cevap arıyorsun ki? Bu sorular mantıksız. Yaşadıklarımızdan sürekli bir anlam çıkarmak saçmalık. Bir şeyler yaşa ama bunlara anlam yükleme. Sürekli kendini bir kalıbın içine sokma. Ders mi çalışmak istiyorsun çalış. Ama tamamen siyah veya tamamen beyaz olma. Canın ne yapmak istiyorsa onu yap. Bunu sorgulama. Eğer ki sorgulayacağını düşünüyorsan o zaman hiç yapma. Demek istediğim şu Poyraz, bazı şeyleri oluruna bırak. Olan olaylar için üzülme. Anladığım kadarıyla ne yapmak istediğine karar veremiyorsun. Karar verme. Karar vermek zorunda olduğunu kim söylüyor? Bunları düşünmeyi bırak. Sadece yaşa gitsin. Geçmişte yaptıkların veya geçmişte olduğun kişi geride kaldı. Geçmişi düşünmeye devam edersen sen de yaşadıklarınla birlikte geçmişte kaybolup gidersin..."
Poyraz sessiz kaldı. Sadece başını salladı ve kolunu camdan dışarı çıkararak kendisini rüzgara bıraktı. Rüzgar yüzüne vurdukça yaşaran gözleri kuruyordu. Necla şu an bir şey demenin bir anlamı olmayacağını düşündü. Bu tür durumlarda söylenen sözler karşı tarafın duygu yoğunluğundan dolayı anlamsız hale gelirdi.
10 dakika kadar hiç konuşmadan yolculuk devam etti. Necla arabayı durdurdu ve:
"İşte bahsettiğin yer burası, beş dakika kadar yürürsen gölün yanındaki çardakları göreceksin."
Poyraz biraz düşündükten sonra cevap verdi:
"Onunla şu an konuşmanın hiçbir anlamı yok. Konuştukça her şey daha karmaşık bir hale gelecek. Bu yüzden bunun bir anlamı yok."
"Ne yapmak istersin peki?"
"Beni otogara bırakabilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI (Tamamlandı)
Teen FictionSaplantılı bir üniversite öğrencisi ve dünyadaki bütün sisteme karşı bir serserinin dostluk ve düşmanlık arasında yaşanan akıl almaz hikayesi. ''Ben insanların menfaat dolu sözlerini değil, gecenin sesini dinlemek istiyorum. Ben insanların çirkin...