Bölüm 8

56 15 2
                                    

    Poyraz gözlerini yavaş yavaş açmaya başladı. Vücudunun her yeri ağrıyordu. Oda her zamanki sıcaklığından daha bunaltıcı idi. Yüzünü eline götürdüğünde burnunda bir tampon olduğunu anladı. Kolunun bazı bölgelerinde de sargılar vardı. Gözleri Ali'yi aradı. Kapının tam ağzında ölmüş gibi yatıyordu. Bir an kalkıp ona saldırmak istedi ama yapamadı. Vücudunu hareket ettiremiyor, inanılmaz acılar çekiyordu. Sürüne sürüne Ali'nin yanına geldi. Ona daha yakından baktığı zaman onunda burnunda bir tampon olduğunu gördü. Kafası da sargı beziyle sargılıydı. Güçlükle nefes alıyor gibi sesler çıkarıyordu. Poyraz bütün bu anlamsızlığın içinde kafayı yemek üzereydi. Ali'ye sertçe dokundu ve:

- Bizi öldürmek mi istiyorsun? Bunu neden bize yapıyorsun he alçak herif, neden?

Ali bir müddet cevap vermedi. O da güçlükle doğruldu. Poyraz'ın tam gözlerinin içine baktı ve:

+ Artık anne ve babanı düşünmüyorsun değil mi?

Bu sorunun ardından Poyraz biraz afalladı. Gerçekten de kısa bir süreliğine de olsa anne ve babası aklından çıkmıştı.

- Bu neyi ifade eder ki?

+ Çok şeyi ifade eder. İnsanın canının ne kadar tatlı olduğunu gösterir. Bazı duygularımızın sadece kendimizi şartladığımız bir takım yalanlar olduğunu anlatır. Daha saymamı ister misin?

Poyraz yine afalladı. Ali'nin söyledikleri sanki artık ona mantıklı gelmeye başlamıştı. İnsan acı çektiği zamanda sevdiklerinin acısını hatırlayabilir miydi gerçekten?

- Bak birazcık beni seviyorsan, birazcık bana değer veriyorsan, birazcık bana karşı bir dostluk hissettiysen şu odanın sıcaklığını indir. Ölmek üzereyim lütfen.

+ Bu odanın sıcaklığı asla düşmeyecek. Aksine her geçen gün artacak. Burada belki de bu zamana kadar yaşamadığın bütün fiziki ve ruhsal sorunlarla karşı karşıya geleceksin. Her geçen gün daha da fazla acı çekeceksin. Bir haftanın sonunda buradan çıkacaksın. Ama çıktığın zaman sanki hapishaneden çıkan bir mahkum gibi için neşe ve sevinç dolacak. Tekrar yaşamanın ne mutlu bir şey olduğunun farkına varacaksın. İçtiğin suyun bile tadı değişecek. En önemlisi anne ve babanın ölümünü bile atlatacaksın. Burada bir hafta süren var. İstediğin kadar anne ve babanın acısını yaşayabilirsin. Acıyı hakkıyla yaşamazsan o acının bir anlamı olmaz. Sürekli karşına çıkar. Bastırmaya çalıştıkça seni daha fazla yakalar. Acıyı hakkıyla yaşadıktan sonra hayatına geri döneceksin. Bütün bunlar anne ve babanın acısını tamamen unutacağın anlamına gelmez. Tabii ki aklına gelecek fakat eskisi gibi yürüyen bir ceset olmayacaksın. Ölüm hayatın kaçınılmaz bir parçası. İnan bana sevdiklerin de böyle isterdi.

Poyraz sustu. Cevap vermedi. Şiddetle itiraz etmek istiyordu ama içindeki bir şey onu durduruyor gibiydi. Ali Poyraz'ın cevap vermediğini görünce gülümsedi. Düşüncelerini ona aktarmaya başladığını hissetti.

- Peki bu burnumuzdaki tamponlar neyin nesi? Ne ara dayak yedik de bunları burnumuza taktılar? Şu kafanın haline bak. Hiçbir şey hatırlamıyorum ve çok susadım. Sadece su içmek istiyorum.

+ Tabii ki burnumuza tampon takacaklar, ne yapılması gerekiyorsa onu yapacaklar. Sonuçta burada seni öldürmeyeceğiz. Öyle değil mi? Su meselesine gelince daha çok susuz kalman gerekiyor. Dediğim gibi bu bir hafta senin cehennem haftan olacak.

- Sen gerçek bir delisin. Ama sorun şu ki seni gerçekten seviyorum. İçimde seni çeken bir şeyler var ve bunu sorgulamıyorum.

+ Evet hep öyle söylerler. Buraya girerken kapının önünde bir adam vardı. Hatırlıyor musun?

AYKIRI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin