Bölüm 11

40 7 4
                                    


     Sıcak ve mide bulandırıcı odada bir gece daha geçiren Poyraz uykusuzluktan kafayı yiyecek raddeye gelmişti. O kadar özlemişti ki deliksiz bir uyku çekmeyi, 10 saatlik güzel bir uyku için her şeyini verebilirdi. Gerçi buraya geldiğinden beri birçok şeye hasret kalmıştı. Yemek yemek, su içmek gibi en temel ihtiyaçlar onun için bir hasrete dönüşmüştü. Buradan çıkınca bir doktora gitmeyelim diye düşündü. Oda yine kapkaranlıktı, Ali'nin nefes sesini duymuyordu. Odada tek başına olduğunu anladı. ''Yine beni test edecek galiba.'' diye mırıldandı. Ne olacağını gerçekten kestiremiyordu. Ali'ydi bu; her an her şeyi yapabilirdi. Bu düşünceler içindeyken bir anda ışıklar yandı. Gözleri kamaşan Poyraz kapıya doğru bakmaya çalışıyordu. Ne gelen, ne de giden vardı. Sadece ışıklar yanmıştı. Poyraz merakla kapıya bakmaya devam ediyordu.

''Alii!'' diye seslendi ama cevap veren olmadı. Tam o esnada demir kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Ağır ağır açılan kapı Poyraz'ın anksiyete seviyesinin zirveye çıkmasına neden oluyordu. Kapıdan içeri büyük ve iri bir kaplan girdi. Poyraz kaplanı gördüğünde ne yapacağını bilmez bir vaziyette dona kaldı. Kaplan da Poyraz'a odaklanmış bir şekilde odanın ortasında duruyordu. Poyraz'ın bacak ve dişleri zangır zangır titriyor, ne yapacağını bilmiyor ve hareketsiz bir şekilde duruyordu. Kaplan da durmuş, o da hareket etmiyordu. Ama gözleri tamamıyla Poyraz'ın üstündeydi. Kaplan sanki bir hareket bekliyordu. Poyraz kaplana baktıkça aklına annesi ve babası geliyordu. Yolun sonuna geldiğini düşündü. Bu odadan sağ çıkma ihtimali neredeyse yok denecek kadar azdı. Tamamen kaplanın insafına kalmıştı. Ama bir yandan da Ali'nin böyle bir şey yapmayacağını biliyordu. İnanılmaz gelgitler içerisindeydi. Aynı anda birçok duyguyu, birçok korkuyu yaşıyordu. Kaplan olduğu yerde hareketsiz bir şekilde bekliyordu. Poyraz da ani bir harekette bulunmaktan kaçınıyordu. Tam bu şekilde 10 dakika kadar beklediler. Poyraz'ın korku seviyesinde bir değişim olmamıştı. Hayatının en gergin 10 dakikası olabilirdi bu. Tam o esnada bir zil sesi çaldı. Zil sesini duyan kaplan çıldırmış gibi Poyraz'ın üstüne koştu. Poyraz put gibi hareketsiz kalmış sanki sonun gelmesini bekliyordu. Kaplan, Poyraz'ın üstüne atlamış ve onu altına almıştı. Poyraz gözlerini kapatmış, elleri ile de yüzünü savunmaya çalışıyordu. Yaklaşık otuz saniye kadar dünyanın en korkutucu zamanını geçiren Poyraz hala hayatta olduğunu anlıyor ve gözlerini açıyordu. Kaplan'ın dili dışarıda sanki Poyraz'la oyun oynamak ister gibi onun ayağa kalkmasını bekliyordu. Poyraz kaplana daha dikkatli bakınca pençelerinin olmadığını fark etti. O an sevinçten bir ölüm makinası olan kaplana sarıldı. Kaplan da patileri ile Poyraz'ın kafasını tutmaya çalışıyordu. Bir dakika kadar önce öfke ve korku ile baktığı kaplan, sanki minik ve tatlılık abidesi bir kedi gibi geliyordu artık ona.


O sırada Ali içeriye girdi ve Poyraz'ı alkışlamaya başladı.
+ Bakıyorum da bizim Joni ile tanışmışsın; biraz yaramazdır, seni yorabilir.
- Beni neredeyse korkudan öldürecektin!
+ Bu sınavın, içimizde korkuların ne kadar manasız olduğunu anlatan güzel bir ders niteliğindeydi. Kaplan içeri girdiği anda hiç bir mantık cümlesi seni sakinleştiremez ve korkunu gideremezdi. Oysa benim seni öldürmeyeceğimi bilmene rağmen. Aslında kaplanın içeri girmesi ile yeni bir sınavının da başladığını biliyordun ama korku bütün bu gerçeklerin önüne geçti. Korku kadar insanı yoran ve yıpratan başka bir duygu yoktur. Korkuyu içinde büyütürsen o korkunun kölesi olursun ve er ya da geç onun içine düşersin. O yüzden bundan sonraki hayatında bir şeyden anormal derecede korkarsan bu anı hatırla. Korku, içinde bulunduğun durumu en kötü şekilde algılama durumunun bir yansımasıdır. Senin en büyük korkun öğretmen olamamak değil mi? Ama öğretmen olmadığında belki seni daha iyi bir şey bekliyor öyle değil mi? Tıpkı az önce korkudan bacakların titrerken şimdi sevinçten kaplanla oynaman gibi!


Poyraz hala kaplanla oynuyor, onu sevmeye çalışıyordu.

+ Çok sevdin galiba bizim Joni'yi...
Poyraz, Ali'yi duymuyordu bile...
+ Alooo! Kime diyorum ben!
- Ya kusura bakma hayatımda ilk defa bir kaplanla oynuyorum. Bu her insanın başına gelebilecek bir şey değil. Bu arada onun pençelerine ne oldu?
+ Onu İngiltere'de bir sirkte bulduk. Bulduğumuzda çok ağır işkence görmüştü. Ancak bu kadar toparlanabildi.
- Sana o sirkte ne yaptığını ve bu kaplanı nasıl buraya getirdiğini sormayacağım çünkü artık hiçbir cevabın beni şaşırtmıyor. Sen bu dünyadan değilsin Ali.
+ Hahahahha... bana daha önce de çok şey söylediler ama uzaylı olduğumu ilk defa senden duydum. Neyse artık Joni'nin eve dönme zamanı. Sadece Joni'nin değil bizim de artık dünyaya dönme zamanımız geldi.
Poyraz bir anda ayağa fırladı ve sevinçten delirmiş gibi Ali'ye bakarak:

AYKIRI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin