(3)K.B.S

12K 402 142
                                    

BERİL DEMİRHAN'DAN...

'' Bir; Buraya ne için geldiğinizi unutmayın ve ona göre saygınızı takının, İki; Aksine Aptal değil de daha çok aciz biri olduğunuzu düşünüyorum. Üç; Siz bayım. Birini tanımadan önce önyargıyla yaklaşmamalısınız. Sonra büyük bir vicdan azabıyla size geri döner.''

Dışarda ne söylerlerse söylesinler umurumda olmaz. Ama mesleğime leke atmaya çalışmaları artık beni psikolojik olarak bitiriyordu. Zaten bitiktim. Beni hayatta tutan tek şey mesleğim iken acımasızca elimden almaya çalışıyorlardı.

Son kez Sedat Beyin kontrollerini yapıp odadan dışarı çıktım. Yüzüm ne kadar Mahkeme duvarı gibi görünse de için de insanları kendimden korkutabileceğim Gerçekler, Anılar ve Sırlar vardı. O adama ne kadar kırgın olsam da bunu belli etmeyerek işime geri dönmüş ve son kontrollerini yapmıştım.

Bakışlarım kolumdaki saate kaydığında 11:50 ye doğru gidiyordu. Not aldığım takvime girip son olarak hangi hastalara randevu ve ameliyatım olup olmadığını kontrol ettim.

10 eylül programım.

Akşam saat on da Ahmet Amcaya ameliyatım var.

Akşam saat sekizde Fatma Hanıma randevum var.

Öğleden sonra saat 2 de Emre'nin son kontrollerini yapıp ameliyatın hangi güne alınacağını belirleyeceksin.

Bu gün çok yoğundum. İşim için aldığım not bölümü vardı. Unutmazdım ama alışkanlık haline gelmişti. İş için notlar alırdım, Acı dolu anılarımı da bir videoya çekerdim. Çocukken de hiç arkadaşım olmadığı için derdimi, Acımı telefona anlatırdım. Yalnız olmadığımı düşünmek için çocukken yaptığım bir çaresizlikti. Kim derdini robot gibi bir telefona anlatırdı ki? Ben anlattım. bazen hala anlatıyordum bazen de küçükken çektiğim videolara bakıyordum. Canım çok acıyordu izlerken. Kendimden daha çok nefret etmeme sebep oluyordu.

Hızlı adımlarla odama girip önlüğümü çıkardım. Kısa ceketimi giydiğim gibi anahtarları ve telefonu da alıp dışarı çıktım. Selinin masasına doğru ilerleyip yarım saat sonra geri döneceğime dair haber verdim. Profesörler sorarsa bilgilendirsin diye. hastaneden çıktığım gibi arabama doğru ilerledim. Telefonu cebimden çıkartıp Elizayı aradım.

'' Alo!Kızım! ''

'' Geliyorum! Hastane de misin hala?''

'' Evet ! Seni bekliyoruz canım kızım! Hemen gel olur mu! ''

'' Yanında kim var!''

'' Bende seni çok seviyorum canım kızım! Merak etme endişelenecek bir şey yok!''

'' Lanet olası kadın neler oluyor?''

'' Baban mı? Ah benim düşünceli kızım benim. Babana ne kadar düşkün olduğunu biliyorum ama benden daha çok onu sevmen sizi kıskanmama neden oluyor!''

'' Ruh hastası. Nefret ediyorum sizden! Geberip giderseniz dünya sizin gibi pisliklerden kurtulmuş olur!''

'' Hadi görüşürüz bebeğim. Merak etme baban iyi. Öpüyorum!''

'' Allah belanı versin!''

Telefonu kapattığım gibi arabayı çalıştırmam bir olmuştu. Ne saçmalıyordu bu kadın?

Niye baba kelimesine bu kadar vurgu yapıyordu?

Neden bu kadar sevgi cümleleri kullanıyordu? Amacı neydi bu kadının?

Kafamın içi soru cümleleri doldururken zihnimi susturmak için radyoyu açtım. Gelişi güzel bir şarkı çalmıştı. Şarkı dinlemeyi sevmezdim, kendimi sevmediğim gibi. Sesim güzeldi ama sesim güzel olduğu için yine kendimden nefret ediyordum. Eğer sesim güzel olmasaydı o bana dokunmazdı, Sesimin güzel olduğunu söylemezdi, Sesimi sevdiğini söylemezdi. Söylemezdi değil mi? Bana zorla dokunmazdı! Daha sekiz yaşındaki birine zorla dokunmazdı! Zorla öpmezdi! Zorlamazdı. Zorlamazdı değil mi?

Katil Beni Seçti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin