Yazım yanlışı olan yerlere emoji koyarsanız sevinirim.
BERİL DEMİRHAN'DAN...
Hayat insanlara sürprizlerle gelirdi değil mi? Bana hangi sürprizlerle geliyordu peki? Hayat bana sürpriz olarak öz baba vermişti. Yirmi altı yıldır kendimden nefret etmemi sağlayan babamın öz babam olmadığını öğrendim. Ne büyük sürpriz ama! Onca acıya rağmen hala böyle dimdik durmam beni bile bozguna uğratırken çevremdeki insanların gözünde nasıl bir görüntü yansıttığımı çok merak ediyordum. Görüntüye bazı insanlar gibi önem vermezdim. Ama konu acılarımı görme ihtimalleri zihnime dank edince dışarıya güçlü görünmek için bin bir türlü maske takardım. Böyle alışmıştım çünkü. Alıştırılmıştım. Hayır pişman değilim. İyi ki bana böyle güzel bir şeyi öğretmişlerdi. Fevri kararlar veren biri değilimdir. Eskiden dokunsanız ağlayacak gibi bir kız iken şimdi denizlerimde kuraklık hakimdi. Hakimiyetini sürdürüyordu. Hani bir şarkı da diyordu ya ' Göz yaşlarım anlatır' . Ağlasam anlarlardı. Çünkü denizlerimde kuraklık hakim iken birden bir damla su o kuraklığa damlatılırsa artık bir okyanustan farksız olurdu. Ve eğer denizlerimde okyanus dalgaları hakim olursa bu benim yıkımım olurdu.
Hayat böyleydi işte. Bazen yaşadığın bütün acıya rağmen şükredersin, bazen de ölmeyi dileyecek kadar Allah'a dua edersin. Bazı insanlar mutluluğun kıymetini hiç bilmiyordu. Acılar olmasaydı mutluluğun kıymeti bilinmezdi. benim dünyam da mutluluğa yer var mıydı bilinmez. Ama acıya her zaman yer vardır. Bunu daha küçükken öğrenmiştim. İnsan öğreniyordu bir şekilde işte. Önemli olan her şeye rağmen gülümsemektir. Gülmek cesaret ister bizim gibiler için. Yürek ister, sevgi ister ve en önemlisi güven isterdi. Bunların hepsini yansıtmam yıllarımı almıştı. Ama sonunda başarmıştım işte. Her acıya rağmen bizler ayakta dimdik durabiliyorsak bizi kimsenin yıkamayacağını da bilmemiz gerekirdi. Geçmişinizi değiştiremezsiniz ama geleceğinizin mimarı olabilirsiniz. Geleceğimi değiştirmiştim ben. İlk hayalim doktor olmaktı başardım, ikinci hayalim sokak çocuklarına bağış yapmaktı bunu da başarmıştım. Hiç kimse bilmese bile.
Şuan an saat gece yarısını geçmek üzereydi. Üst üste ameliyatlarım olmuştu. Çok yorgundum. Mirzanı gördükten sonra ne kadar neden burada olduğunu merak etsem de sessizliğimi korumuştum. Girdiğim her ameliyata girmiş gözünü bir an olsun benden ayırmamıştı. Son ameliyatı beş dakika önce sonlandırmıştık. Neyin yorgunluğuydu bilmiyorum ama hareket edecek halim dahi yoktu. Zar zor İlayda'dan izin istemiş ve onu ekmiştim. Konuşmamız gereken bir çok konu vardı. Ama ikimizde daha tam vakit bulamamıştık. Üzerimdeki ameliyat önlüklerinden kurtulmuştum. Normal kıyafetlerimi giyerken bu günü düşündüm detaylıca.
O evde onca adam ve koruma neden vardı? iyi işleri olmayan biri miydi? Töre demişti Elzem ile konuşurken. Yani ağa oğlu veya ağaydı. Ya da beni kandırmak için öyle söylemişti. Eğer beni kandırmak için söylemiş olsa bile bu düşünce bana çok saçma geliyordu. İnsan neden nefret ettiği kadının kızını kandırmaya çalışsın ki! Hele ki ona cehennemi yaşatacağım dediyse! Sözünün eri olan bir adam olduğu uzaktan belli oluyordu. Sırf o kadının kızıyım diye bana eziyet mi edecekti? Sırf beni doğuran o diye dünyayı bana dar mı edecekti? Hastanede bana iğreniyormuş gibi bakmıştı! Bu kadar mı nefret ediyordu benden? Hiç tanımadığın birine nefret beslemezsin değil mi? Peki Mirzan beni ne kadar tanıyordu da benden nefret ediyordu? Hem de her zerresine kadar! Hiç bir insan bir kişi hakkında bir şeyler öğrenmeden ona hiç bir duygu belirtmezdi. Ya internetteki paylaşımlardan yola çıkmış ve beni o paragöz olarak nitelendiren kadın olarak biliyordu. Ya da Elzem ona hiç yaşanmamış veya yaşanmış olayları çarpıtarak anlatmıştı! Bu fikir bana daha çok mantıklı geliyordu. Telefonda konuşurken de Mirzanı delirtmek için baba kelimesine vurgu yapmıştı o zaman. İyi de eğer o adam bende nefret ediyorsa niye Elzem beni ona karşı silah olarak kullansın? O silahın arasında kalacağıma hissediyordum. Arada kalacağımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Beni Seçti
General FictionKoyu kahverengi gözleri vücudumun her santimini ezberlemek istercesine yoğundu. Arka fonda çalan müziğe eşlik ediyorduk. Elleri beni sıkı bir şekilde sarmıştı. Kahveleri buz mavisi gözlerimdeydi. Gözlerimi gözlerinden ayırmaz iken çalan şarkıyı mırı...