BERİL DEMİRHAN'DAN...
Onca acıyı, kederi, bir o kadarda mutluluğu yaşadığım şehirden beni alıkoymak istiyordu bu adam. Her şeyden nefret ediyor olabilirdim ama bu doğduğum yeri sevmediğim anlamına gelmiyordu ki. İnsan doğduğu yeri sevmezse kendini de sevemezdi. Kimseden sevmeyi de bekleyemezdi. Burada doğduğumu düşünüyordum. Tabi ya o klişe söz. Ben nerde doğmuştum? Ben kimdim? Babam kimdi? Annem kimdi? Herkes bana o kadar yabancı geliyordu ki bambaşka bir evrendeydim sanki. Her şey yapaydı sanki. Sevgileri, kötülükleri, iyilikleri. Her şeyiyle yapay bir evrende gibiydim. Daha dün tanıdığım öz babam gelip seni başka bir hayata sürükleyeceğim diyor. Başka bir hayat, yeni insanlar, tam anlamıyla yeni bir dünya. Bambaşka bir evrende, hiç ait olmadığım yerde, kendimi yabancıda farksız gördüğüm bir yerde, yeni acılara kapı açacağım bir yerde! Benden yaşamamı mı istiyordu bu adam? Bu büyük bir saçmalıktan başka bir şey değildi.
Ortamlarını bile bilmediğim bir şehirden bahsediyordu. Ne yapacağım Allah'ım? Nasıl bir belanın içine düştüm böyle? Nasıl bir ailede büyüdüm? Büyüdüm mü? Fiziksel olarak belki ama ruhsal olarak hala beş yaşındaki bir çocuğum.Duyduğum sözleri idrak edebilmem beş ya da daha fazla dakikamı alırken hala kendime gelebilmiş değildim. Ne demişti bu adam.
Hakkari'ye gidiyoruz güzel kızım!
Ait olduğun yere!
Kaç kez zihnimde bu söz dönüp durdu bilmiyorum ama kanın beynime sıçradığını hissediyordum. Ne saçmalıyordu bu adam! Ne saçmalıyordu!
Uzun bir sessizlikten sonra " Ne saçmalıyorsun!" demiştim. fısıltı gibi çıkan sesimi ben bile tam duymuş değildim. Sesim genzimde takılı kalmıştı sanki. Bir kez daha " Ne saçmalıyorsun!" dedim sesimi biraz daha yükselterek.
" Ne saçmalıyorsun be adam! Ne Hakkari'si! Ne aitliği!"
Benim aksime o çok rahattı. Beni delirtende bu kadar umursamaz ve rahat olmasıydı!
" Doğru duydun. Benimle. Bizimle geliyorsun!"
" Ben hiçbir yere gelmiyorum. Anladın mı beni! Hiç bir yere!"
Emre'yi bırakamazdım! Yardım ettiğim onca çocuğu bırakamazdım! Ailem dediğim yetimhaneyi bırakamazdım! Ben yapamazdım. Bu kadar taş kalpli biri olamazdım. Olmazdım.
" Bu iş çok uzadı! Evine git eşyalarını topla! Akşa.. "
Sözünü keserek "Ben hiç bir yere gelmiyorum! Sen hangi hakla benim hakkımda kararlar veriyorsun?" demiştim bağırarak! Beni zorla oraya götürmeyi planlıyordu.
Sol eli ile burun kemerini hafif sıktı. Derin bir nefes verip " Bağırma! Bağıranlardan hiç haz etmem!" demişti sert sesi ile. Bu adamın tek derdi bağırmam mıydı? Bu adam gerçekten çok değişikti.
" Beni zorla hiç bir yere götüremezsin! Polise ihbar ederim sizi!"
" Hadi git. Git şikayet et! Emin ol oradan öyle bir çıkarım ki o küçük dilini yutarsın. ''
'' Ruh hastası! Kafayı yemişsin sen!''
''Aynen kafayı yedim. Ve bu hale gelmemin ilk sebebi o ahlaksız kadın ve ardından sen. Sen bana cehennemin tanıtımını yaşattın. Ben sana cehennemin ta kendisini yaşatacağım. ''
'' Ne saçmalıyorsun! Ben sana ne yaptım? Varlığından bile haberim yokken sana ne yaptım be adam!''
'' Sen!'' kendini zor tutuyor gibiydi. Sanki söylemek isteyipte söyleyemediği bir şey vardı. '' sen!'' dedi az önce söylediğini tekrar ederek. '' Sen! Nasıl bu kadar iyi rol yapabiliyorsun? Ahlaksız kadının ahlaksız kızı. Görüyor musunuz oğullarım. Varlığımdan haberi yokmuş. Kim sana ezberletti bu lafları. O kadının köpeği olmaktan hiç mi bıkmıyorsun. İnsanın az da olsa kendisine saygısı olmalıydı.'' sözleri o kadar ağırdı ki üzerinde ezildiğimi hissetim. '' Sen insan olmayı bile hak etmiyorsun. Kendisine saygısı olmayan onursuz bir kızdan fazlası değilsin. '' Kalbimin artık bende var olmadığını hissetmiştim. Ve tam şuan aramızda öyle bir duvar örülmüştü ki artık o duvarın değil yıkılmasını sarsılması bile imkansızdı. Zaten doğru değil miydi bir çok sözü. Ben Elzemin köpeği değil miydim? Benden her boku istediği gibi ona vermedim mi? Kendime olan saygımı yitirmemiş miydim? Beni böyle büyüttükleri için bu halde olmam benim suçum muydu gerçekten? Sırf kabuslarımın katili olan odaya girmemek için yaptığı Tehtidlere boyun eğmem benim suçum muydu? Mesleğimle beni Tehtid etti diye benden ne istediyse yapmadım mı? Ben gerçekten insan olmayı hak etmiyordum. Küçüklüğümden beri zaten kendimi suçlamıyor muydum. Şimdi niye bu kadar canım yanıyordu peki? Kendi içimde bunlarla büyümemiş miydim? Neden bu kadar canım yanıyordu? Neden kalbime hançer saplanmış gibi hissediyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Beni Seçti
General FictionKoyu kahverengi gözleri vücudumun her santimini ezberlemek istercesine yoğundu. Arka fonda çalan müziğe eşlik ediyorduk. Elleri beni sıkı bir şekilde sarmıştı. Kahveleri buz mavisi gözlerimdeydi. Gözlerimi gözlerinden ayırmaz iken çalan şarkıyı mırı...