İyi okumalar dilerim hanem...
Beril Demirhan'dan...
Hayat beni nerelere sürüklemişti böyle. Daha bir kaç saat önce beni yerin dibine sokan adamdan yardım istiyordum. Nefret ettiğim adamdan yardım isteyecek kadar düşmüştüm. Bu hale düşeceğimi hiç bilmezdim. Tahmin bile etmezdim. Hayat böyleydi işte ummadığımız anlarda bizlere sürprizler çıkartabiliyordu.
Mirzanla konuşmamızın ardından tam yarım saat geçmişti. Yarım saattir odada volta atıp duruyordum. Ondan yardım istediğim an hiç bir şey söylememiş ve arabasına binerek uzaklaşmıştı konaktan. Hiç bir yanıt vermeden gitmesi beni daha da korkutuyorken Emrenin ne halde olduğunu düşünmek ise beni delirtiyordu. Ona bir şey olamazdı. İzin vermezdim. O bana emanet'ti. Onu bırakmaz'dım. Bırakamazdım.
Zaman gitgide ilerliyordu. Saat yelkovan'ının sesi beni daha da endişelendiriyor'ken ne yapacağımı göç bilmiyordum. Konakta ise ölüm sessizliği hakimdi. Bu sessizlik hayra alamet gibi değildi. Daha fazla dayanamayarak sağ tarafımda duran dolabı açtım. Gizli bölmeyi gözler önüne serip içinden silahımı aldım. Başka çarem yok. Gitmek zorundayım. Kasayı geri yerine koyup gizli bölmeyi kapattım. Dolabı kapattığım gibi hafif morarmış gözüm, patlamış dudağım ve yara bandı ile kaplı kaşım. Bu halde kime neyin hesabını soracaktım! kimle nasıl savaşacaktım! Gerçekten hiç bir fikrim yoktu. Lakin gitmek zorundayım. Her çocuk gibi o da çok korkuyordur. Biliyorum. Hissediyorum o çok korkuyordur.
Siyah kot pantolonu ve beyaz yakası V deseninde olan bluzumu alıp bonyo'ya ilerledim. Kıyafetleri üstüme geçirdiğim gibi odadan hızla çıktım. Merdivenleri ikişer ikişer inerken etrafima bakma gereği bile duymamıştım. Son merdivenlere geldiğimde adımı seslendiklerini duymuştum. Zaman kaybedecek vaktim yoktu. Konağın kapısını yoğun bir güç sarf ederek açıp çıkacakken arabadan inen Mirzanı görmem beni bozguna uğratmış. Arabadan indiği gibi ceketini sakince giymeye başladı. Neler oluyordu? Nasıl bu kadar rahattı? Ona anlattıklarıma inanmamış mıydı yoksa? Bu olabilir miydi? Aptalsın Beril. Çok aptalsın. Senden ölesiye nefret eden birinden nasıl yardım beklersin! Nasıl inanırsın! İnanmasını nasıl beklersin!
Bu gün ona karşı olan ufacık bir duvarı bile yıkmaya çalışmıştım. Nerden bilebilirdim ki o duvar yıkılmak yerine daha da kalınlaşacaktı. Bunu nereden bilebilirdim. Ufacık bir umut. Ufacık bir umuttu benimkisi. Sadece umut. Peki beni neden bu kadar yaralıyordu. Böyle olacağını bilmiyor muydun? Neden bu kadar acıyorsun kalbim. Böyle olacağını biliyordun. Ona rağmen sen inanmayı seçmedin mi! Sen güvenmeye çalışmadın mı! Bu kalp ağrısı da neyin nesi böyle. Kendine gel. Şuan sırası değil. Şuan zamanı değil. Emre'yi bulman gerekiyor. Ona yardım etmen gerekiyor.
Başka bir arabanın gelmesiyle bakışlarımı Mirzandan çektim. Öyle bir bakıyordu ki sanki içinizi okuyor gibiydi. Bal rengi gözleri insanı içine çekiyordu. Az önce gelen arabanın durması ile hiç düşünmeden arabaya doğru ilerledim. Ön koltuğun kapısını açıp hızla indim. Kim olduğuna bakmadan " Sür!" Dedim. Arabanın hala aynı yerde durması ile " Sana sür dedim! " Sesimin tonuna dikkat edemedim. Araba hızla konaktan ayrılırken telefonumu arka cebimden çıkardım. Ellerim titrmeye başlamıştı. Aramalara girdiğim gibi onun ismine tıkladım. Ellerim titreye titreye kulağıma götürüp açmasını bekledim. Birinci çalışta açılan telefon ile kaskatı kesildim. Sakin ol. Sakin ol. O yanında değil. Sakin ol. Sakin ol.
" Alo!" Sesimin titremesine engel olamamıştım. Sanki beni izliyor gibiydi. Heryerde onun gözleri var gibi. Bunu hissetmem normal mi?
" Güzel kızım! Beni arayacağını biliyordum. Beni özledin değil mi? Ah bu zamanı çocuklar." Karşı taraftan gülme sesi işitmiştim. Bu beni daha çok geriyordu. " Babalarınızın kıymetini hiç bilmiyorsunuz. Bizler sizler için herşeyi yapalım ama sizler ufacık bir tripleks gidiverin. Hiç oluyor mu öyle." Dilini damağına vurarak " Tı tı tı olmuyor." Demişti. " Tabiki olmuyor. Beni çok kızdırdın küçük kızım. Çok kızdırdın. Sana bunun hesabını ödeteceğim. Bana tek bir kez bile baba demeyip o piç kurusu olan adama baba demeni sana çok güzel bir cezayla ödeteceğim. " Cam kırıkları sesini tam o anda duymuştum. Tahminimce elinde tuttuğu viskisini yudumlarken fazla güç kullanmış olsa gerek ki karşı taraftan " Allah kahretsin! " İşitmiştim. İnleme sesi ve küfürlerini duyarken dedin derin nefesler almaya başladım. Sakin ol. O yanında değil. O küfürleri sana söylemiyor. Sakin ol. Sakin ol.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Beni Seçti
General FictionKoyu kahverengi gözleri vücudumun her santimini ezberlemek istercesine yoğundu. Arka fonda çalan müziğe eşlik ediyorduk. Elleri beni sıkı bir şekilde sarmıştı. Kahveleri buz mavisi gözlerimdeydi. Gözlerimi gözlerinden ayırmaz iken çalan şarkıyı mırı...