*Aytun'un Ağzından*
Ellerimi önümde birleştirmiş aşk kuşumun gelmesini bekliyordum evimin önünde.
Heyecandan dudaklarımı yemiş bitirmiştim. Ellerim titriyor ve yerimde sallanıyordum.
Rüzgarda usulca savrulan saçlarımı titreyen ellerimle geriye doğru taradım. Kocaman adam olan ben heyecandan çocuk gibi davranıyordum resmen.
Derin nefes al Aytun derin nefes al.
Bunları derken nefesimi tutmuşum derince. Yanaklarım şişmiş, yerimde sallanırken ne kadar salak durduğumu düşünüyordum.
Köşeyi dönen arabayla kendime gelip yanaklarımdaki tüm havayı dışarı salarak duruşumu düzelttim. Titreyen ellerimi ceplerime koyarak saklamaya çalışırken yerimde dikleşip özgüvenli bir görüntü çizmeye çalışıyordum.
Araba tam önümde durduğunda açılan pencereyle belimi bükerek içerdeki yakışıklıma baktım. Her zamanki dikdörtgen gözlüklerini gözüne takmış, hafif uzun olan saçlarını dağıtmıştı. Basit siyah tişört ve bol bir kot geçirmişti üzerine.
Bu günlük hali bile dilimin tutulmasına yetmişken onun sesini duymamla izleme işime son verdim.
"Hayırlı günler, hadi binsene ne bekliyorsun?" Demesiyle kafamla onaylayarak içeri girip kemerimi taktım.
"Hayırlı günler" diyerek aşk kuşuma döndüm. Sesimin titrememesi için elimden geleni yapsam da yine de istediğim gibi çıkmamıştı işte. Neyseki kekelememiştim.
"Nasılsın?"
Arabayı çalıştırmış, seksi bir şekilde süren adamı gözlerimle yerken sorduğu soruya sakinlikle cevap vermek için uğraşıyordum.
Sakin ol Aytun.
"İyiyim hocam siz nasılsınız?"
Daha resmi olsaydın Aytun olmadı böyle.
"İyi bari bu sefer yanmıyorsun" diyerek yarım ağız gülümseyince ister istemez somurtmuştum.
"Özür dilerim" dedim tekrar. Şaka yapmak isterken onu gerçekten çok korkutmuş olmalıydım. Bu bir yandan hoşuma gitmişti aslında, beni önemsediğini daha fazla hisseder olmuştum. Yine de yaptığımın hiçbir elle tutulur tarafı yoktu hele ki önceki günler gerçekten berbat haldeyken.
"Affedeli çok oldu Aytun" dediğinde içten bir gülümseme sunmuştum yanımdaki bedene. Kalbi o kadar güzel bir adamdı ki her seferinde tekrar tekrar aşık oluyordum.
"Ee nereye gidiyoruz" demesiyle hemen gideceğimiz yeri tarif etmiştim. Yaklaşık bir yarım saatlik eğlenceli araba yolculuğunun ardından her zaman içim sıkıldığında geldiğim sığınağıma gelmiştik.
Burası fazla bilinmezdi zaten sevmemin en büyük nedeni de buydu.
İki tane kocaman kayalığın arasındaki masmavi denize bakan küçük bir çay bahçesi vardı burada. Kışın üzerini kapatırlardı, yazınsa tamamen açarlardı etrafını bahçenin. Rengarenk masa ve sandalyeleri kumsala doğru yaydıkları için geniş bir alanı kapsıyordu burası.
"Çok güzel bir yer burası" diyen sevdiğime bakarak gülümsedim.
Hayranlıkla gözlüklerini saçlarına çıkarmış, aralık dudaklarındaki güzel gülümsemesiyle manzarayı izliyordu. Manzara zaten güzeldi bir de sevdiğim eklenince daha da güzelleşmişti.
Şimdiki muhteşemliği ayrı olsa da gün batımında daha güzel gözüken yere özellikle bu saatlerde çağırmıştım.
Elimi uzatarak koluna girip rengarenk boş sandalyelerden birine doğru sürükledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM / GAY / TEXTING
Romance(TAMAMLANDI) Bir İlahiyat Hocası ile öğrencinin ilişkisini konu alır. *Cinsellik, argo ve küfür içerir.