Elimdeki karton bardağı sinirden buruşturmuş ve artık bardak dışında her şeye benzer hale getirmiştim.
Bu işlemi yaparken gözlerim sadece hocamcımın omzunda duran ojeli eldeydi.
Ben daha dün, başka insanların ona bu kadar yaklaşmaması gerektiğini söylemiştim, ne ara unutmuştu ki dediklerimi.
Bak bak ele bak nasıl da okşuyor benim aşk kuşumun omzunu.
Sinirle solurken titreyen ellerimle mesaj kutumu açarak bebeğimin numarasını bulmuştum.
Bilinmeyen Numara: Hocamcım biz daha dün bu konuyu koşmamış mıydık?
Diye gayet usturuplu olduğunu düşündüğüm bir mesaj atmıştım. Bunu yazdıktan sonra kafamı kaldırarak aşk kuşumu süzmeye devam ettim.
Derslere girip çıktığı için her zaman telefonunu sessizde unutuyordu bu nedenle mesajlarımı genellikle telefonunun elinde olduğunu düşündüğüm saatlerde atıyordum.
Şimdi de tahmin ettiğim gibi görmüyordu mesajımı.
Hala düzgün bir dille kıza konuyu anlatsa da kız asla durmuyor ve elini omzunda dolaştırarak yaklaşmaya çalışıyordu. Hocamcım geriye gitse de aldırmadan bu işleme devam ediyordu ve ben buradan bile bebeğimin ne kadar bunalmış olduğunu anlayabiliyordum.
Her zaman daraldığında yaptığı gibi durup durup dikdörtgen gözlüğünü geriye ittiriyor ve tıraş olmuş yanaklarını şişirerek derin nefesler veriyordu.
Ben onun bu halini ısırmak istesem de yanındaki şey buna engel oluyordu.
Bilinmeyen Numara: Aşk kuşum daraldın sen de haydi kov gitsin şunu yanından yoksa az kaldı ben kovacağım.
Cevap alamayacağımı bilsem bile inatla bekliyordum görmesini. Hala aynı şekilde devam ettiklerinde ise artık bende şarteller atmıştı.
Hızla yerimden kalkınca sandalyenin gıcırtısı tüm kafeye yayılmış ve herkesin kafasının bana dönmesine neden olmuştu. Bense sanki bir şey olmamış gibi sakince ilerleyip çöpümü atarak yeni kahve almaya gitmiştim.
İnsanların odakları benden çekilince ise kahvemi alıp ayakta soğumasını bekledikten sonra çıkışın kenarında oturan ikiliye doğru yanaşmıştım. Ne olursa olsun birine zarar vermek istemezdim.
Tamam fazla zarar vermek istemezdim diyelim.
Dışardan bakan biri kahvemi alarak kafeden çıkacağımı sansada ben avını bekleyen aslan gibi görevime odaklanmıştım.
Onların masasına doğru yaklaştığımda ayağım takılmış gibi yaparak tüm kahveyi cilveci şeyin üzerine boca ettim.
Gerçekten muhteşem bir oyunculuk sergilediğime inanıyordum çünkü kız da ben de şok olmuştuk.
Benim şokumun nedeni aşk kuşuma olan bu yakınlığım iken kızın nedeni üzerine dökülen kahveydi.
Kahveyi dökeyim derken masaya fazla abanmış ve hocamcım ile göz göze gelmiştim. Bu anı çok farklı hayal etsem de böyle de kabuldü benim için.
Bir müddet bu şekilde kahverengi gözlerimiz birbirini izlemiş olsa da yanımızdaki kızın cırlamasıyla ayrılmak zorunda kalmıştık.
"Dikkatli olsana be biraz yaktın beni"
"O kahve soğuktu yalnız" diyerek işaret parmağımla üzerini gösterdim.
"Alakası yok yandım ben" dediğinde ise yalanı yüzünü kızartmıştı. Bense bu haline hiç üzülmüş gibi davranmıyordum.
"Kusura bakma ya boş anıma geldi" dediğimde sinirle çantasını alarak kafenin dışına çıktı.
Ben onun bu haline alttan alttan sırıtırken adımı duymamla irkilip arkamı dönmüştüm.
"Aytun?"
Adımı bu ağızdan duymak beni mest etse de götüm tutuştuğu için telaşla elimi sallayarak geri geri gitmeye başladım.
"Hayırlı günler hocamcım. Benim acele bir işim vardı gideyim en iyisi. Görüşürüz" diyerek kafeden çıkıp koşarak izimi kaybettirmiştim.
Şimdi ise salaklığımdan kim olduğum ortaya çıkmıştı işte.
Eh ben boku yemiştim ya.
İlk defa normal bölüm attım çok heyecanlıyım umarım beğenirsiniz.
Seviyorum sizi kuşlarım hatalarım varsa affedin.
Hepinize iyi okumalar ve kucak dolusu sevgiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM / GAY / TEXTING
عاطفية(TAMAMLANDI) Bir İlahiyat Hocası ile öğrencinin ilişkisini konu alır. *Cinsellik, argo ve küfür içerir.