*Aytun'un Ağzından*
Çayımı da koymuş hocam aşkımın gelmesini bekliyordum.
Dün bütün günümü iğrenç öğrenci evimi temizlemek ile geçirmiştim. Gerçi geçen uyduğumuz zaman da görmüştü burayı ama o ara olaylar çok spontane geliştiği için elimden bir şey gelmemişti.
Her şeyin düzgün olduğunu görünce tepsiye bardak altlıklarını ve bardakları dizip mutfak balkonundaki plastik masamızın üzerine koydum ve bugün yaptığım kakaolu kekimi de tabaklara dizerek aynı yere yerleştirdim.
Evimizin arka tarafı bahçe olduğu için balkonu biraz genişçe idi ve güzel bir manzarası vardı. Yani en azından bir iki tane ağaç duruyordu.
Zilin çalınmasıyla kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken ellerim titremeye başlamıştı bile. Heyecanla nefes verip ellerimi alışkanlık olan hareketimi yaparak pantolonuma sildim ve kapıya doğru adımladım.
Elim kulpa gitmişken son kez derin bir nefes verip kapıyı açmış ve sevgilimin o güzel yüzünü görmüştüm.
Gözlüklerini yine saçlarına çıkarmış, dolgun dudaklarında güzel bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Üzerinde basit bir gömlek ve pantolon varken elinde beyaz bir poşet duruyordu.
Hızla elindekileri alıp içeri buyur etmiştim sevdiğim adamı. Bilinçli bir şekilde evimde oluşunu görmem hala heyecan yaptırıyordu bana.
"Hoşgeldin" diyerek kocaman gülümseyip elimdekini ayakkabılığa bırakarak sarıldım karşımdaki bedene.
Kollarımı boynuna dolayıp kocaman bir nefes çekerken o da bana ayak uydurarak ellerini belime sarmış ve yüzünü kollarıma gömmüştü.
"Hoş buldum Aytun" demesiyle yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
Kendimi evli çiftler gibi hissetmiştim lan.
En sonunda ayrılmamız gerektiğini fark edip geri çekildim hafifçe. Gülümseyen yüzüne bakarak onun aksine gergince gülümsemiştim.
"Bu kadar gergin olma ama Aytun" diyerek oyuncu bir tavırla kaşlarını çatmıştı sevgilim. Evet sevgilim.
Bu dediğine gülümseyerek kafamı sallayıp tamamen ayrılmamıza neden oldum. Elleri belimden çekilince bir soğukluk hissetmiş olsam da sesimi çıkarmayıp elimle mutfaktaki balkonu işaret ettim. Hemen beni onaylayıp mutfağa girmişti.
"Yardım edeceğim bir şey var mı?" Diye sorunca kafamı iki yana sallamış ve getirdiği poşetteki meyve sularını yeni sildiğim dolaba yerleştirmiştim.
"Sen masaya geç ben çayı alıp geliyorum"
"Tamamdır"
Kapısı açık olan mutfaktan arka balkona çıkmıştı. Sesimiz duyulabilecek düzeyde olduğu için söylediklerini seçebiliyordum.
"Aytun?"
"Efendim sevgilim?" Desem de dediğim an yanaklarım kızarmış ve kafamı dolabın içine sokmuştum. O ise bunu hiç yadırgamamış gibi soru sormaya devam etmişti.
"Burası öğrenci evine göre çok güzel ya. Nereden buldunuz böyle bir yeri" derken göz ucuyla baktığımda balkona sarkmış bir begonvili okşuyordu.
"Buranın sahibi çok tatlı bir dedeye ait. Bir kaç kere evli çiftlere vermiş ama çocukları mahvetmiş evi sonunda da kimseye vermeme karar almış" duraksayıp çaydanlık ve nihaleyi alarak balkona geçtim. O ise gözlerini çiçekten ayırıp bana doğru dönmüştü ilgiyle. "Biz de o ara beş parasız kalmıştık, ben zaten ailemle ilişkiyi kesmişim param yok, arkadaşımın da maddi durumu kötü işte. Karşı kaldırımda oturduk ağladık ağlayacağız" diyerek durup gülümsedim ve çayları doldurmaya başladım. Sevgilim de karşı sandalyeye oturmuş elini masaya dayayarak beni izliyordu.
"Eee?" Diyince gülüp devam ettim.
"İşte dede de pazardan dönüyormuş o gün, bizi görmüş yolun başında. Sonra yanımıza yaklaşıp ilgiyle sordu; 'ne bu haliniz' diye biz de artık dayanamayıp oturduk anlattık ağlaya ağlaya. Fark etmeden bayağı dolmuşuz ama içli içli dökülüyoruz" yüzü hüzünle kaplansa da bozuntuya vermeden dinlemeye devam etti. "Ne yapsın adamcağız acıdı bize 'gelin evim var benim' dedi, hatta bir müddet para bile almadı bizden 'toparlanana kadar vermenize izin vermiyorum' diyerek. Çok iyi biri, eşi falan arada gelir bize yemek getirir, biz de işlerini falan görürüz onların. Öyle yani" dememle yüzünde az öncekinin aksine güzel bir gülümseme oluşmuştu.
"Güzel olmuş gerçekten. Mahalle de tatlı bir yere benziyor" dediğinde kafamı sallamıştım.
"Hep yerlisi oturuyor burada. Yıllardır hiç göçmemişler herkes birbirini tanır anlayacağın" dediğimde memnun bir ifade yerleşmişti suratına.
"Sevindim bak öyle olmasına. Güvende olman rahat hissettiriyor" dediğinde ben de gülümsemiş ve sandalyemi yanına çekerek oturmuştum.
Hemen dibine oturmama gülmüş ve elini elime atıp parmaklarımı sarmıştı. Onun bu cesareti her seferinde beni daha da heyecanlandırırken gülümseyerek ben de parmaklarımı sarmıştım ona. Ellerimizin uyumu o kadar hoşuma gitmişti ki gözümü çekemiyordum.
Ben heyecandan nefes alamazken o sakince elini çayına atmış bir yudum alarak yerine bırakmıştı.
"Aytun"
"Hmm" diyebilmiştim sadece.
"Ailen ile aran neden bozuk?" Diye sorduğunda yutkunup kafamı kaldırmıştım. Gözlerim yüzünü turlarken o begonvilleri izlemeye devam ediyordu.
Ne kadar söylemek istemesem de bugünün geleceğini bildiğim için aynı onun gibi bahçeye dönerek konuşmaya başladım.
"Eşcinsel olduğumu öğrendiler lisedeyken" dememle gözleri bana dönmüş olsa da ben hala bahçeyi izliyordum. Elini uzatarak yanağıma götürüp kendine çevirdi. Tatlı bir hüzünle gözlerimin içine bakarken baş parmağıyla yanağımı okşamaya başlamıştı.
"Ne olursa olsun artık yanında ben varım biliyorsun değil mi?" Dediğinde gülümsemeye çalıştım. O da bu halime bakarak iç çekip alnıma bir öpücük kondurdu ve kocaman sarıldı.
Onun sarılmasına karşılık verirken burnumu boynuna sürtüyordum. Tatlı bir kıkırdama kulağıma gelince aynı onun gibi ben de gülmüştüm.
Küçük bir hareketi bile moralimi düzeltmeye yetiyordu.
Kafamı kaldırarak yüzüne baktığımda o da bana bakmıştı. Aşağıdan dolgun dudakları daha net gözüktüğü için istemsizce yutkunarak dudaklarımı yalamıştım. Onun da gözleri benim dudaklarımı bulurken aramızdaki çekim gözle görülecek cinstendi.
Yavaş yavaş yaklaşmaya başlamıştı yüzlerimiz. Dolgun dudakları beni kendine çekerken nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Tam sıcak dudakları dudaklarıma değmişken duyduğum ses sinirlerimin hoplamasına neden olmuştu.
Zil çalmıştı ya. Ağlamak istiyordum.
Ben umursamadan yaklaşırken sevdiğim hafifçe geri çekilmişti.
"Aytun zil çalıyor" iki tane dolgun et parçası açılıp kapanırken zil gram umrumda değildi.
"Çalsın hocam" desem de ısrarla çalan zil beni sinir etmişti.
Sevgilimin sıcak kucağından kalkıp kapıya doğru adımladım. Kapıyı açtığımda gördüğüm şeyle bütün sinirim yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
Hamdi abinin kucağında minik ellerini ağzına götürmüş bir tane bebek dururken Hayri abi de arkadan gülümseyerek bakıyordu.
"Merhaba!"
Kestik efenim reklam arası shdjsjd.
Çok böyle sevgi pıtırcığı oldum ya bu bölümde ben nedense aakdjs.
Umarım beğenmişsinizdir, hatalarım varsa affedin beni ve öpüyorum hepinizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM / GAY / TEXTING
Romance(TAMAMLANDI) Bir İlahiyat Hocası ile öğrencinin ilişkisini konu alır. *Cinsellik, argo ve küfür içerir.