1.BÖLÜM 🌼

1.4K 452 377
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR.... ☺️

Şarkıyı açmayı unutmayın.....😉

Hande Ünsal : çok sevmekten....


"Maalesef beynindeki leke biraz daha ilerlemiş durumda Serkan Bey, hemen tedaviye başlamalıyız. Aksi hâlde anneniz için kötü olabilir"

Genç adam odasında oturmuş hem elindeki test sonuçlarına hem de doktorun dediklerini düşünüyordu. Elinde ki annesinin doktoru Celâl Bey'in verdiği test sonuçlarıydı.Sıkıntıyla soludu.

Bugüne kadar elinden ne kaçan ne de uçan kurtulmuştu. Bir çok tehlikeli ihalelere bile girdiğinde bir şekilde sıyrılan kendisi annesinin şartı yüzünden eli kolu bağlıydı. Ne kadar düşünürse düşün ne yol bulabiliyor ne de vazgeçirebiliyordu.


(Neymiş helal süt emmiş bir kız bulup yuva kurarsa öyle tedavi olacakmış)

Kafasını iki yana sallayıp acıyla gülümsedi.Masadan kalkıp penceresinden eşsiz İstanbul manzarasına izledi bir süre. Kafası o kadar karışıktı ki ne yapacağını bilmiyordu. Geçmişin de yaşadığı kötü olaylar onu evlenmek bir yana dursun sevgili yapma isteğini bile bitirmişti. Hiç bir kadına güvenmiyordu. Tabi annesi hariç. Bu hayatta ondan başka limanı yoktu. Derin düşüncelerine dalmıştı ki, masanın üzerinde çalan telefonu son anda fark etti fakat eline almadan kapanmıştı.

Arayana baktığında en yakın arkadaşı olduğunu gördü. Tabi ya! Niye aklına gelmemişti ki Murat, Beyin cerrahıydı. Aklına gelse de bir yıldan fazladır yurt dışında eğitim görüyordu. Yanına gitmeye kalksa annesi gitmezdi. Tam geri arayacağı zaman telefon tekrar çaldı.

"Efendim"diyerek cevapladı arkadaşını.

Sanki sesinde biraz umut vardı. Tek çıkışı Murat'tı. Ya bakacaktı ya çıkacaktı. Başka çaresi yoktu.

"Alo Serkan niye açmıyorsun oğlum sen telefonu, neredesin sen?" diye sordu Murat.

Sesi telaşlı geliyordu. Böyle geç açılan telefonlarda başı mutlaka belada olurdu. Ya da sinirlerini zapt etmek için işine kapanırdı. İçinden inşallah ikincisidir diye geçirmeden edemedi.

Serkan ise arkadaşının telaşına gözlerini kıstı.

"İyiyim merak etme"dedi sakin bir sesle.

Derin nefes alarak başından geçenleri anlattı. Şu bir ayda hayatı tamamen bitmişti.

"Anladım, sen birde bana getir belki ikna ederim Nükhet Sultanı"dedi Murat.

Sesi hem üzgün hem de umut vaad ediyordu. Arkadaşının cümlesi içini bir nebze olsun rahatlamıştı.

" Tamam kardeşim yarın görüşürüz. Bu arada hoş geldin dostum. "diyerek telefonu masanın üzerine attı.

Of çekerek kafasını koltuğun başlığına dayayıp gözlerini kapattı genç adam. Düşünmek insanoğlunu çalışmaktan fazla yoruyordu. Kendi iç dünyasında öyle bir savaşa başlamıştı ki kapısının çaldığını yeni fark etti. Üzerine çeki düzen verdikten sonra "Gel" dedi sert sesiyle.

Gelen asistanıydı. Bir kaç evrak imzalattı. Asistanına bütün toplantılarını ileri ki bir güne ertelemesini söyledi. Rahatsız edilmek istemediğini de üstüne basarak tembihledi. Birkaç kere öyle bir patavatsızlık yaptığı için işini sağlama alıyordu. Bu günü kendisine ayıracaktı yoksa kafayı yemesi an meselesiydi.

Ceketini giyip masadan telefonunu aldığı sırada asistanının gitmediğini gördü. Kaşlarını "ne var"dercesine havaya kaldırdı genç adam.

" Şey efendim "diyerek sustu asistanı. Göz bebekleri korkudan titriyordu.

"Ne var Ayşenur ne söyleyeceksen söyle çıkacağım"dedi genç adam sabırsızca.

"Ben haftaya işten ayrılıyorum biliyorsunuz yani tekrardan hatırlatayım dedim. Siz hatırlatta ona göre başımın çaresine bakayım demiştiniz de bende ondan şey ettim rahatsız evet rahatsız ettim efendim" Korkuyla ne kadar uzun bir cümle kurduğunun bile farkında değildi.

Serkan'ın ise en nefret ettiği diğer konuda iki kelimelik lafı beş satıra sığdırılmasıydı. Ayşenur ise patronundan çok korkuyordu. Hem çapkınlığından hem de yardım severliliginden söz ettiren Serkan Çetiner iş hayatı içine girince terminatör kesiliyordu.

Serkan ise içinde sabır çekiyordu. Başka derdi yokmuş gibi asistan işi de vardı.

"Tamam ilan verin bir iki gün içinde uygun birini bulun. Bak bir iki gün diyorum, çünkü iş düzenimi disiplinliğimi ve çalışma saatleri yani ne gerekliyse hepsini öğretmen gerekiyor anladın mı?" diye sert sesiyle sordu Serkan.

Ayşenur ise biran önce cevabı verip odadan çıkmak istiyordu.

"Ta_tabi Serkan Bey " dedi kekeleyerek.

Serkan arabasına atladığı gibi villasının yolunu tuttu. Hem sinirden hem de bir parça olsun mutluluktan elleri direksiyon da tempo tutuyordu. Sinirliydi. Çünkü kaç yıllık asistanı evlenip başka şehire taşınacağı için için işten ayrılıyordu.

Ayşenur, işini iyi bildiği için çoğu iş seyahatlerine gittiğinde arkasına bakmazken şimdi bilmeyen biri için nasıl olacağı muammaydı. Diğer yandan Murat'a güveniyordu. Kesinlikle annesinin tedavisinde çok faydalı olacaktı. İnşallah olurdu. Artık gittikçe kapana sıkışmaya başlamıştı.

"Allah'ım sen bana hakkım da hayırlısını ver"diye fısıldadı genç adam.

Hayatın ona oynayacağı oyundan bir haber...



Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın arkadaşlar 🙏🤗

Görüşmek üzere 🤗

İKİ KALBİN OYUNU  (KALP SERİSİ 1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin