12. BÖLÜM 🌼

536 274 40
                                    

Keyifli okumalar ☺️

Burak Bulut: aşk bana yaramıyor

Serkan sinirle üzerine doğru gelen kızdan bakışlarını çekti. Açılan kapıyla bedenini içeri attı. Nehir koşarak geldi ve açılan asansörün içine kapanmadan o da girdi.

Serkan sakin bir şekilde çıkacakları katın numarasına bastı ve ahenkle kapanan kapıya baktı. Yanındaki kızın varlığını yok saymaya çalışıyordu. Ne kadar başarabilirse. Yine nergis kokusu sarmıştı her yanını. Adam kendi iç dünyasında yaşarken, genç kız herşeyden habersiz nefesini düzene sokmak için susuyor derin nefes alıyordu. Kendine biraz gelince bakışlarını tekrar Serkan'a çevirdi.

" Bu ne demek Serkan Bey "dedi dişlerinin arasından.

İşler yormuyordu ama bu adamı anlamak yoruyordu. Serkan böyle bir soruyu bekliyordu beklemesine de cevabı bulamamıştı. Defalarca kendine de sormuştu ama yine yanıtsız kalmıştı. Yine de kendinden emin bir şekilde" ne ne demek anlamadım"diyerek anlamazlıktan geldi.

Genç kız böyle cevap bekliyordu. Adam resmen oynuyordu. Anlaşılan adam her gece koluna taktığı ve tek gecelik ilişkileriyle karıştırmıştı. Aklına gelenler sinirlerini iyice artırdı. İçinden bir yer acımıştı bu düşünceyle. Sebepsizce.

" Benim odam neden diğer çal-" sözünü duran asansör yüzünden tamamlayamadı.

Giden adamın arkasından koşarak yetişti. Cümlesini tamamlandı. " Çalışma arkadaşlarımla aynı katta değil"

Duyduğu soruyla olduğu yerde dururdu. Neden onlarla aynı katta bırakmak istememişti. Belki de o gereksiz herifin kızı yine rahatsız etme ihtimalinden dolayı idi. Hem gözü önünde olacaktı hem de o gereksiz heriften uzak duracaktı. Ne yapıyorum ben yaa diye kendi kendine söylendi. Sinirle ellerini saçlarına götürdü.

Genç kız da Serkan'ın hareketlerini takip ediyordu. Sinirlendiği kahvelerinin siyaha çalmasından anlaşılıyordu. Bir süre kıza baktıktan sonra odasına doğru yürümeye başladı. Odanın önüne gelince cebindeki kartı çıkartıp okuttu. Tam içeri adım attığı sırada Nehir'in konuşmasıyla durmak zorunda kaldı. Yüzünü çevirip diyeceği şeyi bekledi.

"Serkan Bey,ben bir soru sordum cevap vermediniz. Bir açıklama yapmayacak mısınız? diye sordu yine.

Ama bu sefer sakindi. Yoksa savaş çıkacaktı. Serkan sıkılmıştı papağan gibi aynı soruyu sormasından. Bilse zaten önce kendine söylerdi. Daha kendine bile söyleyemezken kıza ne diyecekti. Bakışlarını bir saniye bile kızdan çekmeden bakarken Nehir'in dayanma gücü tükenmişti.

Tam konuşacağı zaman Serkan'ın "odana gir" cümlesiyle olduğu yerde kaldı. Yüzüne kapanan kapıyla kendine geldi. Yarın ilk işi aklına geleni yapacaktı. Evet, evet kesinlikle yarın odasını değiştirmeliydi. Öfkeyle kapalı kapıya tekme atıp, karşı çaprazında ki odasına girdi. Hızla içeri girip yatağa oturdu. Kollarını dizlerine dayayıp elleriyle yüzünü kapattı. Sakin olmalıydı. Aslında böyle şeyleri pek dikkat etmezdi ama nedense bu adam onu korkutuyordu. Duvarlarının yıkılmasından deli gibi korkuyordu. Aklına gelenleri dağıtmak amaçlı gözlerini etrafta gezdirdi.

Oda çok büyüktü. Boydan boya camla kaplı olan odada yatak camın yanındaydı ve denizin görüntüsü müthişti. Yatak çok genişti ve ne kadar rahat olduğunu daha yatmadan belli ediyordu. Kendi zayıflığın da beş kişi sığardı. Yan tarafında komodin bulunuyordu. Yatağın çaprazında makyaj masası vardı. Karşında TV ünitesi ve onun yanında orta boy da bir çalışma masası koymuşlardı. Krem rengi ve beyaz renklerle dekore edilmiş oda insanı boğmuyordu. İçeri de ebeveyn banyosu vardı. Bakışlarını tekrar denize çevirdi. Dalgalar sanki birbirleriyle yarışır gibiydi. En önce kıyıya vuran kazanacak gibi arkası arkasına geliyor geri çekiliyordu. Bu düşüncesi nedense yine Serkan'ı hatırlattı. Adam da aynı dalgalar gibi değil miydi. Biran yakaladığı derin bakışlar, ardından gelen soğuk ve bir o kadar da korkutucu bakışlar... Arkası arkasına yaşadığı duygular aynı denizin dalgası gibi gel gitliydi.

Diğer aklına takılan şey ise, düne gelinceye kadar yüzüne bakmayan adam, şimdi onu parmağında oynatmaya çalışıyordu. Bugün burada kalacaktı. Zaten saat akşam üzeri dört olmuştu. Vaktin nasıl geçtiğini bile anlamamıştı Valizinden ayıcıklı eşofman takımını çıkartıp banyoya gitti. Kısa sürede duşunu almış, saçlarını kuruttuktan sonra yatağına uzandı. Yarına kadar izinlilerdi. Rahatça dinlenebilirdi. Telefonunu alıp annesini aradı. Ardından Melis ile de konuşmuştu. Daha fazla kendini yormamak için uykuya kendini teslim etti.

********

Kulağına gelen telefon sesiyle istemeyerek de olsa gözlerini araladı. Uyku sersemliği ile arayana baktığında patronu olduğunu gördü. Telefonu açar açmaz kulağına dayadı. Genç adamdan gelen sert sesle korkuyla sıçradı. Serkan "dışarı çık"diye bağırarak kapatmıştı. Hemen yataktan kalkıp banyoya koştu.

Rutin işlerini halledip valizden elbise çıkardı ve ütülemeye başladı. Odadan ayrılacağı için valizini de boşaltmamıştı. Sevgili patronu dışarı da onu bekliyordu ama Nehir'in umrunda değildi. Aynadan görüntüsüne baktı. Yakası bağlamalı çiçek desenli siyah elbisesi ince fiziğini ortaya çıkarmıştı. Saçlarını düzleştirip öyle bıraktı. Siyah topuklu ayakkabılarını da giyip oda kartını ve telefonunu alarak çıktı.

Dışarı da kimse yoktu. Koskoca adam onunla dalga geçecek değildi ya. Hole baktı. Bomboştu. Elindeki telefon dan saate baktı. Geç bir vakitte değildi daha sekizi çeyrek geçiyordu. Serkan'ın odasının önüne gitti. Tam kapıyı çalacağı sıra da kapı açılmış eli hava da kalmıştı. Ellerini indirdi. Saygılı bir şekilde " Buyurun Serkan Bey" dedi. Genç adam kapıyı kapatırken kızı da sorguya çekmeyi ihmal etmemişti. "Neredesin sen "diye sordu. Açılmayan kapı ile biran başka odaya taşındığını zannetmişti ve öfkelenmesine sebep olmuştu. Genç kız kaşlarını çattı. Nehir de her insan gibi yorgunluktan uyuya kalmıştı. Nedense açıklama yapmak zorunda gibi hissetti Nehir. "Uyuyan kalmışım" Birşey demeden kızın önününden yürümeye başladı.

Nehir adamın vurdum duymaz tavırlarına gözlerini devirip takip etti. Soruyorsun bari birsey de demi ama nerede" içinden genç adama saydırıyordu. Asansör kendi katların da olduğu için beklemeden içeri girdiler. Nehir otelin yüksekliğini düşünmek istemiyordu ama karşındaki dijital, kat numaralarını gözüne sokuyordu. Serkan'ın sesini duyunca ona baktı. "Yemek yedin mi"diye sordu genç adam. Nehir böyle bir soruyu beklemediği için şaşırdı. "Hayır efendim"dedi kız zarif sesiyle. İstese tatlı diliyle herşeyi yaptırırdı ama işte o yüzünü pek göstermiyordu. Düşüncelerini bir köşeye bıraktı. Şuana odaklanmalıydı. " Tamam önce birşeyler yiyelim sonra açılışın yapılacağı yerde birkaç problem varmış ona bir bakalım"dedi ve duran asansörden indi. Kafasını iki yana salladı Nehir. Bu adamın beş dakikası beş dakikasına uymuyordu. Az önce kükrerken şimdi sakince konuşuyordu.

Yemek salonuna inip patronu için ayrılan yere gittiler ama Nehir en azından yemeğini rahatça yemek için Serkan dan izin istedi. Adam birşey demeden kafa sallamakla yetindi. Bu durum Nehir'in işine gelmişti. Yemeğin ardından açılışın yapılacağı yere geldiler. Sorun neymiş yerinde bakmak istemişlerdi. Problemi çözmeleri için otele ait organizasyon şirketinin yöneticisini bekliyorlardı. Geleli çok olmamıştı ama sıkılmıştı. Bu boşluğun da dışarıda ki güzellikleri keşfetmeyi isterdi. Acaba otelin arkası nasıldı.

Dün odasından deniz manzarası dışında çok sayıda palmiye ağaçları olduğunu gördü. Anlaşılan otelin sahibi çiçek ve ağaç hastasıydı. Yine de bir fırsatta otelin arkasını da gezmeyi aklına not etti. Bu güzel şehire bir daha gelebileceğini sanmıyordu. En iyisi tadını çıkarmak diye düşündü.

Düşüncelerine ara vermesini sağlayan şey arkasından gelen seslerdi. Seslerin yaklaşması adamların yanlarına ulaştığını gösteriyordu. Şükür dedi içinden. Yeşil gözlerin hedefi gelenlereydi ama içlerinden biri dikkatini çekince kavisli kaşları çatıldı. Gördüğü kişiyle gözleri irice açılmış yerine çivilenmişti. Gerçek miydi yoksa hayal mi bilemedi. Tek bildiği çocukluğu geri dönmüştü....

İKİ KALBİN OYUNU  (KALP SERİSİ 1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin