39. BÖLÜM 🌼

410 233 47
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR ☺️

Şarkıyı açmayı unutmayın 😉

ALİŞAN: VEBAL

Aradan kaç gün geçmişti bilmiyordu. Tek bildiği hayatında iki defa böyle yıkılmasıydı. Birincisi babası sessiz sedasız çekip gittiğinde, diğeri de şimdi olandı. Gözünün önünden geçen kâbus gibi koskaca tam sekiz ay. Bu kadar ay Serkan'la sadece dava günleri bir araya gelmişlerdi. Adam yüzüne bakmak bir tarafa dursun aynı ortamda durmamak için duruşma salonuna çağırılıncaya kadar adliyenin içine girmemişti.

İlk zamanlar gerçek ortaya çıkarda Serkan gelir diye beklemiş ama herşey daha kötüye gitmişti. Kayınvalidesiyle bile konuşturmamış kadını kız kardeşinin yanına göndermişti. Gururunu bir tarafa bırakıp kaç kere kendini açıklamak için gittiyse de kapı önüne yaklaşmasına izin verilmeden kovulmuştu.

Aynı durumla şirkete gidince de karşılaşmıştı. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın hiç bir yol kat edememiş o da yetmez gibi magazine de kocasını aldattığı haberleriyle çıkmıştı. O günden sonra bir daha uğraş vermedi genç kadın.

Tek yapabildiği annesi için dayanmak oldu. Eli karnını buldu. Yüzünde mutluluktan yoksun acı bir gülümseme belirdi. Birde bebeği. Asıl onun için hayata tutunup direniyordu. Kavganın olduğu gün öğrenmiş güzel bir sürprizle de Serkan'a söylemeyi planlanmıştı.

Gözünden akan yaşları sildi. O adam için ağlamayacağım dediği çok zamanlar olmuştu ama yine de ağlıyordu. Önündeki meyve suyundan bir yudum alarak kuruyan boğazını ıslattı.

Karşısındaki deniz manzarası genç kadına iyi gelmişti. Aklı bundan sekiz ay öncesine gitti. O akşam yaşanan olaydan sonra bir süre evden çıkmamış geri dönen Melis ile bile konuşmamıştı. Melis ve Aygül hanım ne yapacaklarını bilememiş Nükhet hanımla konuşmak istemişlerdi. Ama Nükhet hanımında İstanbul'dan gittiğini duyunca tüm umutları yerle bir olmuştu.

Bir süre yine kendi imkânlarıyla Nehir'i ayakta tutmaya çalışmışlardı. Fakat Nehir'in hamileliği ağır geçtiği için genç kadın iki lokma yiyor onu da biraz sonra çıkarıyordu. Hâl böyle olunca iyice zayıflamış hastaneden çıkamaz duruma gelmişti.

Melis kuzeninin durumuna daha fazla kayıtsız kalmamış Mert'i aramış Nehir'i Antalya'ya götürmesini istemişti. Zaten kendisi de kaçarak Mert'e sığınmamış mıydı? Mert bu hayatta Nehir ile Melis'e hep abi olmuş koruyup kollamıştı.Nehir'i Antalya'ya gönderen Melis bir kaç kere Serkan'la konuşmak için gitmiş ama genç adamı her akşam farklı kadınlarla görünce o da ümidini kesmişti.

Arkadan gelen ayak sessiyle dikkatini sesin sahibine verdi Nehir. Gelen Mert'in karısı Sibel idi. Onları da üzüyordu ama elinden birşey de gelmiyordu.

" Ne yapıyorsun sen burada?" diyerek karşısında ki sandalyeye oturdu kadın.

Arkadaşının yine eskilere daldığını ve üzüldüğünü görüyordu ama bir şey demiyordu. Gerçeklerle yüzleşmesini ve hayatına devam etmesini istiyordu. Gözlerini hızla silen Nehir, sahte gülümsemeyle arkadaşına baktı.

" Hiç öyle hava almaya çıktım sen hayırdır"dedi kafasını sallayarak.

Sibel arkadaşının şüpheli haline kahkaha attı. Birazda ortamın havasını değiştirmekti amacı.

" Valla Mert'ten kaçtım. Ama aramızda kalsın "

Nehir arkadaşının ne demek istediğini gayet iyi anlamış o da kahkaha atmıştı. Anlaşılan Mert ile Sibel'in kızları yine iş başındaydı.

" Bu sefer kimi seçti küçük hanım?" diye sordu.

Küçük kız nerede yakışıklı bir erkek görsün büyük, küçük demeden peşine takılıp arkadaş olmayı teklif ediyordu. Bu teklifi alan erkekler de büyük küçük demeden kabul ediyor tatil boyunca kız çocuğuyla ilgileniyorlardı. Kuşkusuz bundan tek rahatsız olan Mert'ti.

İKİ KALBİN OYUNU  (KALP SERİSİ 1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin