19. BÖLÜM 🌼

459 254 5
                                    

İYİ OKUMALAR:)

Kaya Giray: yarınım yok

Nehir bu sabah öncekilere nazaran daha mutlu uyandı. Aklında uzun zamandır planladığı piknik gününü yarın yapacaktı. Yarın izinliydi ve aklını başka düşüncelerle yormak istemiyordu. Dün gece internetten hava durumunu kontrol etmişti. Kar olmadığını fakat havanın çok soğuk olacağını belirttikleri hava tahmininde görmüştü. Güneşin ısısıyla çok fazla üşüyeceklerini sanmıyordu. Hem bu piknik annesine ve kendine iyi gelecekti.

Son bir kaç aydır kafası saçma şeylerle meşguldü. Ne zaman kafasını dinlemek istese gözlerinin önüne suya muhtaç toprak gözler geliyordu. Antalya'da yaşananlar, şirkette geçirdiği ve hâlâ çözemediği o bakışlar kafasının içinde derin kuyuların oluşmasına sebep oluyordu. Annesine de üzülüyordu. İşe başladığından bu yana onunla ilgilenememişti. Kadın sürekli evde oturup ev işleriyle uğraşıyordu. Bundan şikayetçi değildi ama Nehir annesine kıyamıyordu.

Banyoya gidip rutin işlerini hallettikten sonra yatağını düzeltti. Üzerine yeni aldığı etek ucu dantel detaylı olan siyah kemerli elbisesini giydi. Elbisenin rahatsız edecek bir yanı yoktu. İş yerinde ki kadınların çoğu dizlerinin üzerinde iki karış boyu olan elbiselerle geliyordu. Rahatça nasıl oturup kalktıklarını da anlamıyordu. Sarı saçlarına su dalgası şeklini verdi. Çok hafif yaptığı makyaj ile işini bitirerek aşağıya annesinin yanına indi.

Mutfakta annesi kahvaltı hazırlıyordu. Bu kadın için canını verirdi. Aygül hanımın yanaklarından öpüp "annelerin bir tanesi günaydın " dedi mutlulukla. Aygül hanım kızının mutlu olmasıyla zaten her günü aydın oluyordu. Son bir kaç gün ki durgun halinden kurtulmuşa benziyordu. Nehir'in gözleri ne zaman bulutlansa kendi canı daha çok yanıyordu.

"Sana da günaydın kuzum" dedi kadın sevgiyle. "hadi kahvaltıya " masayı gösterdi. Yapılan kahvaltıdan sonra Nehir aklında ki plandan bahsetti.

" Kızım saçmalama nereye gideceğiz bu soğukta hem donarız oralarda "

Böyle etkinlikleri severdi ama bu soğuk hava da çıkılması mantıklı gelmemişti. Nehir'in vücut direnci zaten zayıftı hemen hasta olurdu. Bunu bilmesine rağmen nereden çıkarmıştı bunu başlarına anlamadı. Bir grip olsa zor toparladı. Nehir ise annesinin kesin cevabı ile son bir umut yine şansını denedi. Ne kadar başarılı olursa.

" Anne ben araştırdım, dereceler düşük gösteriyor ama hava güneşli fazla durmayız teyzemlerle gidelim lütfen "dedi son bir umut.

Şuan küçük bir kız çocuğu gibiydi. Sonra aklına geleni de söyledi. İşe yarayacağını düşünerek.

" Melis'te son zamanlar durgunlaştı. Ona da iyi gelir "

Çayından bir yudum aldı. Aygül hanım ağzında ki lokmayı çiğnerken kafasıyla da onaylamayı da ihmal etmedi. " Doğru ikinizde durgunsunuz " Tek kaşını kaldırarak dikkatli gözlerle kızına baktı.

" Kız yoksa aşık mı oldunuz "diye şakayla karışık sordu.

Daha doğrusu kızının ağzını arıyordu. Nehir annesinin sorusuyla ağzında ki peynir boğazında kaldı ve öksürmeye başladı. Aygül hanım kızının öksürmesiyle hızla suyu uzattı. Nehir boğazındaki lokma gidince rahat bir nefes aldı. Sorulan soru çok saçmaydı. Aşk ne bilmiyordu ki. Nasıl hissederdi insan,kendini nasıl belli ederdi. Mesela gözlerini kapatınca önüne gelen delici derin bakışlar mı , ya güldüğün de yanağında oluşan gamze mi yada heybetli kendinden emin duruşu ile mi... Annesinin sesiyle kendine gelerek elindeki kalan suyu da içerek masadan kalktı.

Kadın hâlâ telaşlıydı. Bilseydi böyle olacağını sormazdı. Hatta öylesine kızına çatmak için sormuştu. Anlaşılan yanlış zamanda sormuş oldu.

" Kızım iyisin değil mi?" Nehir annesine tebessüm etti. Kadını iyi olduğuna inandırmalıydı.

"iyiyim ben sultanım "diyerek vestiyere doğru gitti.

Biran önce evden çıkmaklıydı. Niyeti hem bulunduğu ortamdan kaçmaktı hem de işe geç kalacaktı. "Ben işe geç kaldım akşama görüşürüz annem "

Evden kaçarcasına çıkmıştı. Otobüs durağına giderken kafası allak bullaktı. Az önce duyduğu şey deli saçmasıydı. 'OF' dedi derince.

Karşıdan yorgun ve uykulu halde gelen Melis'i görünce adımını yavaşlattı. Saat de baya ilerlemişti fakat Melis'in uzaktan yüz ifadesi birşeylerin yolunda gitmediğini gösteriyordu. Yanına gelen kuzeni biranda boynuna sarılıp ağlamasıyla şaşırdı Nehir.
Bir süre yolun ortasında öylece durdular. Sabahın erken saatleriydi ve bu saatte mahalledekilerin çoğu uyuyordu. Sadece tek tük işe gidenler harici kimse yoktu. ortalıkta.

"Ne oldu bebeğim" diye merakla sordu kuzenine. Gözlerindeki kızarıklığa bakılırsa ya uykusuz olduğu içindi ya da uzun süredir ağladığını gösteriyordu. Melis gözünün yaşını silerek

"Efe geldi"dedi fısıltıyla. Nehir duyduğu isimle kaşları havalandı. Daha önce böyle bir isim geçmemişti aralarında. Kafasında ki dönüp duran soruyu sordu. Melis'in dediğinden bir şey anlamamıştı. "Efe kim" Melis akan burnunu çekti. Şuan tam yedi yaşında ki küçük savunmasız Melis idi. Bu görüntü Nehir'i eskilere götürmüştü. Dudakları kıvrıldı. Tabi bunu Melis görmemişti. Kuzenin dediklerini dinlemeye başladı. Ağladığından sesi boğuk olsa da anlamıştı.

" Efe, zorunlu görev için gittiğim hastanede ki mesai arkadaşım. Buraya dönmeme yakın bir zamanda gelmiş benden hoşlandığını hatta ciddi düşündüğünü söyledi. Ben onu arkadaş gözüyle gördüm bir kere başka bir şekilde yakınlaşmamız olamazdı. Ben olmayacağımızı söyleyerek noktayı koydum. Daha doğrusu koyduğumu sanmışım. "Bir nefes çekti. Dünden beri bir şey yememişti ve boğazı kuruluktan acıyordu. Biraz kendine gelince devam etti.

" Akşam çıka geldi biliyor musun? Ben de hemşireler odasında dosyayı hasta bilgilerini yazıyordum. Kapı çalınca doktorlardan birinin geldiğini düşünerek ayağa kalkmıştım. Efe'yi karşımda görünce şaşırdım ben daha ne olduğunu anlamadan geldi sarıldı şerefsiz. Tam onu iteceğim sırada Murat'ı yani Murat hocayı gördüm. Bana bir bakışı vardı ne bileyim,sanki kırılmış gibiydi. Of Nehir ne yapacağım ben şimdi"diyerek başından geçenleri anlattı.

Genç kız kuzeninin anlattıklarıyla başı ağrımaya başlamıştı. Herşey bir yere kadar kafasında oturuyordu ama Murat ne alakaydı. Üstelik Melis, Murat'tan bahsederken ' hoca' kelimesini kullanmadan bahsediyordu. Murat ve Melis'in arasında birşey mi vardı. O kadar şey anlatmasına rağmen beyninde dönen tek soruydu. Dudakları kıvrıldı. Anlaşılan bu olay bazı şeylerin fark edilmesini sağlayacaktı. Nehir, kuzeninin bu durumuna üzülmedi aksine sevinmişti. Çünkü Murat ve Melis birbirine çok yakışırdı. Eğer ileride beraber olurlarsa önlerinde güzel günler olurdu. Bakalım ilerleyen zaman nelere gebeydi. Yaşayıp görecekti....

Not: (bu bölüm ileride Murat ve Melis'in hikayesi için küçük bir tanıtımdı. )

(YILDIZA BASMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN) ⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐



İKİ KALBİN OYUNU  (KALP SERİSİ 1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin