İyi okumalar ☺️
Burak Bulut: gecelere sor
Yine bir akşam iş dönüşünde mahallesinin başında ki fırından taze ekmek almış eve gidiyordu genç kız. Bugün çok yorulmuştu. Ayşenur gideli üç hafta oluyordu ve bu süre zarfında resmen ölmüştü. Hiç değilse Ayşenur varken işi bölüşerek yapıyorlardı. İşler eskisine nazaran daha fazlaydı.
İki hafta sonra Antalya'da çok önemli bir toplantı gerçekleşecekti. Bir sonraki akşam da büyük açılış vardı. Yeni yapılan Çetiner galerisinin açılışını yapıp üretilen arabalar satışa sunulacaktı. O yüzden şirkette ummalı bir çalışma yapıyorlardı.
Antalya'ya kendisi de gidecekti ve yarın izin günüydü. Alışverişe çıkmayı aklına not etti. Melis'e de söyler beraber giderlerdi. Zaten akşama yemeğe davet etmişlerdi. Düşünceleri ile o kadar meşgul olunca eve ne zaman geldiğini fark edemedi. Zile basıp beklemeye başladı.
Allah'tan dedesinden bu ev onlara kalmıştı da kira derdi düşünmüyorlardı. Aslında evi teyzesine vermek istemişlerdi. Sonuçta onunda babası oluyordu ve hakkıydı. Teyzesi kabul etmemişti. Kendisi kocasının anısını taşıdığı evde kalmayı tercih etmişti. İmrenirdi teyzesi ve rahmetli eniştesine. Çocukluk çağında başlamış olan aşkları hâlâ bakiydi. Belki de tek inandığı gerçek aşk onların hikayesiydi. O yüzden gelmemiş oturmaları için annesine vermişti teyzesi. Bir sokak ileride oturuyorlardı.
Dedesinden kalma bu ev müstakil ve iki katlıydı. Çok güzel bahçesi vardı. Evin arka tarafı çeşit çeşit çiçekler ve ağaçlarla doluydu. Anne, kız tam çiçek hastasıydılar. Kapı hâlâ açılmayınca bahçe de olma ihtimaline karşı tam zile basacağı sırada açıldı. Kapıyı açan otuz iki diş sırıtan Melis idi. "Hoş geldin Nehir" diyerek neşeyle sarıldı kuzenine. Nehir'de aynı karşılığı verdi. "Hoş buldum "
Ayakkabılarını çıkarıp terliklerini giydi. Yenen yemeğin ve içilen kahvenin ardından dört kadın sıkı bir muhabbete başladılar. Annesi ve teyzesi mahallenin günlük dedikodusunu yaparken Nehir'de Melis'in hastane de yaşadığı olayı dinliyordu.
"Sorma ya adamı kalp krizi diye hastaneye getirmişler. Halbuki gaz sıkışması sonucu oluşan sancıyı kriz zannetmişler. O da yetmez gibi hastaneye eşi ve metresi aynı anda gelince adamı zor kurtardık iki kadının elinden. "dedi kız gülerek.
Nehir kafasını iki yana sallayıp suyundan bir yudum aldı. "İki kadını da aynı anda mı idare ediyormuş pis sapık. Bırakacaktınız parçalayacaklardı aslında kurtarmasaydınız. "diyerek alnını ovdu.
Böyle konular oldum olası midesini bulandırırdı. Daha fazla bu konuyu konuşmamak için şirkette ki artan işlerden bahsetmeye başladı. Ayşenur gittiğinden bu yana üstüne düşen işlerden bahsetti. Serkan ile o olaydan sonra bir daha yakınlık kurulmaşmıştı. Bu bir yönden iyi de olmuştu çünkü kafası daha fazla karışıyordu. Tabi Melis'e bahsetmemişti.
Aklına iki hafta sonra ki açılış gelince onu anlattı. Melis zaten açılış kelimesini duyar duymaz yönünü Nehir'e dönerek bağdaş kurdu.
"Demek iki hafta sonra açılış var"gözleri parladı duyduklarıyla.
Alışveriş demek Melis demekti. Yarından sonra nöbet tutacağı için yarın izinliydi. Bu fırsatı kaçıramazdı.
Nehir sıkıntıyla soludu. "Evet ama ben ne giyeceğimi bilmiyorum"
Aslında böyle şeyleri dert etmezdi. Sade her zaman tercihiydi ama o kadar alımlı ve güzel kadınların arasında sönük kalacağını biliyordu. Şirkette ki kadınlar normal günde bile podyumdan fırlamış gibi giyiniyorlardı. Kaldı ki açılışta normal giyinsinler. Melis şimdi anlamıştı kuzeninin neden bu denli morali bozuk olduğunu.
"Tamam yarın benimlesin ve yeni bir Nehir yaratacağız. "dedi göz kırparak.
Genç kız uzaylı görmüş gibi bakıyordu Melis'e. Bir an arafta kaldı. Söylemese miydi acaba. İyi mi etti kötü mü etti şuan karar veremedi.
"Korkmalı mıyım" diye sordu tereddütle.
Melis kafasını iki yana salladı. "Hayır"derken o bir kelimenin içinde bin tane yakalamıştı Nehir.
*******
"Allah seni bildiği gibi yapsın, sana uyan aklıma etsinler bittim ben yaa "diyerek yan tarafta duran bankın üzerine attı kendini.
Melis, Nehir'in feryatlarını duymazdan geldi. Kadın dediğin alışveriş delisi olurdu bun da öyle bir şey göremiyordu. Gözlerini devirdi.
"Hadi ya ayakkabı bakacağız daha"derken diğer yandan da Nehir'i oturduğu yerden kaldırmaya çalışıyordu.
Genç kız başındaki delinin dedikleriyle artık çıldırma noktasına gelmişti. "Ne ayakkabısı be evdekilerden birini giyerim uzak dur benden". Kolunu Melis'ten kurtardı. Açlıktan başı da dönmeye başlamıştı.
Sabah erken uyandırılmış, yetmezmiş gibi kahvaltı da tek iki lokma yiyebilmişti. Sağolsun Melis hanım izin gününde ne ağız tadıyla uyutmuş ne de kahvaltısını yapmasına izin vermişti. Saat öğleden sonra üç olmuştu ve ağzından şu ana kadar bir yudum su bile geçmemişti. Onca saat aç ve susuz kaldığına değecek bir elbise ancak bulabilmişlerdi.
Kuzeni ne girdiği mağazaları beğeniyor ne de içinde ki kıyafetleri bu durum delirmesi için geçerli bir sebepti. Biraz dinlendikten sonra kalktı. Şu lanet alışverişi bitirip eve gitmek istiyordu. Ama ilk önceliği acıkan karnını doyurmaktı. Yoksa bayılacaktı. AVM'nin yemek katına çıkıp kahvaltı yaptılar. Geriye kalan vakiti de takı ve ayakkabı bakarak harcadı iki kız.
Nehir eve geldiğinde kendinden bir haberdi. Resmen canlı cenazeye dönmüştü. Odasına çıktı. Aldıklarını yatağın üzerine koyduktan sonra banyoya gidip duş aldı. Duşun verdiği rahatlık vücuduna biraz daha dinç tutması gerekirken ters etki yapmıştı. Uykusunun geldiğini ağırlaşan göz kapaklarından anlıyordu. Annesini bugün görmemişti. Uykusuna inat aşağı annesinin yanına gitti.
Aygül hanım TV den sürekli takip ettiği diziyi izliyordu. Gözlerini hiç kırpmadan izliyordu. Genç kız annesinin bu hâline gülümseyerek gidip yanına uzandı. Başını annesinin dizlerine koyarak diziyi izledi. Zaten çoğu yerlerini uyuklayarak geçirdiği için birşey anlamamıştı.
Kızının yorgunluğunu geldiğinde girişten fark etmişti. Melis'in alışveriş sevdası kızını acayip vurmuşa benziyordu. Tebessüm belirdi dudaklarında kadının.
"Hadi kızım yatağına yat saat geç oldu. Yarın kalkamazsın "
Diğer yandan da kızının saçlarını okşuyordu. Ne çok seviyordu Nehir saçlarının okşanmasını, ne zaman annesi böyle yapsa vücudu rahatlıyor herşeyi unutuyordu. "Allah kimseyi annesi ve babası ile sınamasın "diye içinden geçirmeden edemedi Nehir.
Hiç istemese de annesi doğruyu söylüyordu. Eğer uykusunu aldırmazsa yarın vaktinde kalkamayacaktı.
"Tamam sultanım "diyerek annesini öpüp odasına çıktı.
Yatağın üzerinde ki poşetleri çalışma masasının üzerine koydu. Gözleri zaten uykusuzluktan kapanmak üzereydi. Yastığa kafasını koyar koymaz uykunun en derinine dalmıştı bile. Bakalım yarınlar onun için neler getirecekti....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KALBİN OYUNU (KALP SERİSİ 1)
Lãng mạnHerşey küçük bir oyunla başlamıştı.Ama karşılarına çıkan büyük oyundan bir haberlerdi. İki genç hem yaralı hem korkakken bu oyun herşeyi silmişti. Annesine karşı çevirdiği oyun bir gün gelipte canını yakacağını bilse belki de hiç bu işe girmezdi. Fa...