Dava

12.9K 831 129
                                    

Selamun aleyküm ve rahmetullah! Hakkınızı helal edin iki hikayemde de uzun zamandır bölüm paylaşamadım. Bilgisayarım bozuldu, telefonum kafayı yedi. Anlayacağınız kalakaldım öyle ortada. YGS sebebiyle arkadaşlarıma gidip yazmakta nasip olmadı! Çok kızmayın bana ne olur ^^


Bugün büyük gündü! Camiide tanıştığımız birkaç arkadaş, Gülsüm ve ben elimizdeki pankartların üzerinden geçiyorduk. 

"Bence harflerin etrafını kırmızıyla boyayalım. Daha bir belirgin olsun, ne dersiniz!" derken Akmar'ın yüzündeki heyecan ve mutluluk hepimizi gülümsetmişti. Akmar, Hacer ve Nisa'yla camiide tanışmıştık. Sağolsunlar, dernekte de ellerinden gelen yardımı yapmışlardı. Bugün Times Meydanı'nda bir etkinlik yapacaktık. Elimizdeki pankartlara; "Bir Müslüman'a danışın!" , "Başörtüsü denemek ister misiniz?" gibi cümleler yazmıştık. Meydanda ufak bir stant açacaktık. 200 şal, 250 İngilizce meâl almıştık. İnsanları bilinçlendirmeyi planlıyorduk. 

Fotoğraf ya da video çekilmesi ihtimaline karşılık Akmar, Hacer, Nisa ve ben peçe yapacaktık. Gülsüm zaten peçeliydi. 

Pankartların üzerinden son kez geçerken koltuğun üstünde çalan telefonum beni oturduğum yerden kaldırdı. Mus'ab arıyordu.

"Alo? Efendim canım?"

"Hazır mısınız diye aradım canım. Biz stantı hazırladık. Sizinkini de hemen yanımıza açtık. Gelebilirsiniz yani."

"Tamam hayatım, çıkıyoruz o zaman biz. Allah'a emanet ol. Görüşürüz."

Kızlar merakla bana bakarken, "Kızlar. Tebliğ yapmamız gereken bir durum var. Haydi çıkıyoruz!" dedim gülerek.

Aslında hepimiz biraz korkuyorduk. Sürekli okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz sohbetler bize tebliğin ince ayrıntılarını öğretmişti ama.. Ama bu farklıydı. Bu zamana kadar bir şeyler anlatmaya çalıştığımız insanların görüşlerini biliyorduk. Şimdi sokağa çıkacaktık ve kimin ne düşündüğünü bilmeden yalnızca İslam'ı anlatacaktık. 

Gülsüm arabayı sürerken arkada Akmar peçesini düzeltmeye çalışıyordu. Akmar Arap ve Müslüman bir ailede doğmasına rağmen henüz 1 sene önce İslamiyet'i seçmişti. Hacer Müslüman bir ailede doğmuş, Mısır'lı güzel bir kızdı. Nisa ise İslamiyet'i sonradan seçenlerdendi. Ama onun hikayesi çok farklıydı. Çünkü Nisa müslüman olmaya karar verdikten sonra bütün ailesi de -abisi hariç- onunla birlikte müslüman olmuştu. Anne ve babasının fotoğraflarını gösterdiğinde hepimiz çok olmuştuk. Annesi burka giyiyordu. Ablası daha 2 ay önce müslüman bir beyle evlenmiş ve peçe yapmaya başlamıştı. Böyle güzel hikayeler duymak insanın kalbini yumuşatıyordu gerçekten.

Gülsüm arabayı yolun kenarına park ederken ben de gözlerimle bizimkileri aramaya başladım. Etrafa kısa bir göz gezdirdikten sonra nerede olduklarını gördüm. 

"İşte bakın oradalar  kızlar! Standımız çok büyük maşaAllah!" Elimle işaret etmemin üzerine kızlar da nerede olduklarını gördüler. 

Bagajdaki poşetleri bir bir alıp standa doğru yürümeye başladık. Standa geldiğimiz gibi herkes ellerindeki poşeti standın üzerine koyuverdi. Mus'ab, "Zehra, bir dakika gelir misin?" dediğinde kızlardan müsaade isteyerek arkaya doğru Mus'ab'ın peşinden gittim.

Mus'ab arkadaki banklardan birine oturunca ben de yanına çöküverdim. Bir süre öylece bana baktıktan sonra, "Peçe çok yakışmış?" dedi. Cümlenin sonundaki soru vurgusunu anlayamamıştım. Kaşlarımı kaldırıp görmesini bekledim. Biraz sonra peçeli olduğum aklıma geldi ve konuşmayı akıl edebildim nihayet.

"Yakışmış mı gerçekten?"

"Evet. Bunu bu akşam biz bir konuşalım. Hayatım, şimdi şu işi bir konuşalım. Biz sizin tarafınıza bir erkek gelirse müdahale edeceğiz. Siz cevap vermeyin. Bizim tarafımıza gelen bayanları da size yönlendireceğiz. Biz başörtülerini dizdik. Siz de meâlleri dizin. Başörtüsü takmak istemese bile meâl hediye edin ve derneğin kartını vermeyi unutmayın. Arkada arabada 150 tane daha meâl var."

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin