Bir Duâ

14.8K 1.2K 152
                                    

"Zehra, biraz konuşabilir miyiz?"

Mus'ab kapıdaydı. Gülsüm'e cevap vermeden telefonu kapattım. Başörtümü düzeltip kapıya doğru gittim. Kapıyı açıp, "Evet, buyur?" dedim.

Biraz sonra büyük bahçenin arka tarafındaki çardakta karşılıklı oturmuş, öylece duruyorduk.

"Yani çocuklar okulu sıkıntı çıkardığı için bir kızın burada kalacağını anlatıp duruyorlardı ama senin olabileceğin aklımın ucundan dahi geçmemişti.."

"Eh, Enrique yeğeninden bahsederken ben de onun sen olduğunu düşünemedim. Okulu sıkıntı çıkardığı için kalacak yeri olmayan tek kız ben değilimdir herhalde."

"Öyledir tabi. Şey, ne yapmayı planlıyorsun peki? Yani eğer, biliyorsun, okul şu sorunları halledemezse? Ki halledemeyecek gibi görünüyor."

"Halledemeyecek gibi görünüyor derken? Son gördüğümden beri hiçbir ilerleme kaydedilmemişse gerçekten halledemeyecek demektir. Hmm, hiç bunu düşünmemiştim. Sanırım Türkiye'ye dönerim. Ama yok yok, babam asla böyle bir yola girmişken geri dönmeme izin vermez. Başka bir okul bulur. Evet evet, kesin sıkıntı yaşayabileceğim başka bir okul bulur ve beni oraya yollar."

Bütün konuşma boyunca çardağın arkasında ağaçları izlemiş olacağım ki bir ara Mus'ab'ın yüzüne bakınca gördüğüm düşünceli tavır beni çok şaşırttı. Çok ciddi bir şekilde dinliyordu.

"Peki sen Türkiye'ye dönmek istiyor musun?" Bunu ekstra aşırı sakin bir sesle sormuştu.

Cevabım kısa ve netti.

"Bilmiyorum."

**

Sabah kahvaltıya yardım etmek için giyinip aşağı indiğimde çalışan kızlar buna çok şaşırdılar. Evde 5 kız çalışıyordu. Bütün gün oradan oraya koşturmalarına rağmen hiç şikayet etmiyor, çocuklardan biri gecenin bir yarısı onları uyandırsa da güleryüzlerini kaybetmiyorlardı.

Kızlardan birinin adı Beth, diğerinin ise Brenda idi. Diğer üç kız nedense hiç tanışmaya bile yanaşmamışlardı. Beth ve Brenda mutfaktan, diğer 3 kız evin geri kalanından sorumluydu. Kızlarla kahvaltıyı hazırlarken, diğer 3 kızın müslümanları pek sevmediğini öğrendim. Bu yüzden bu evde onlara en iyi davranan Mus'ab'dan bile hoşlanmazlarmış. Pek umursamadım.

Enrique ve Lisa gülüşerek aşağı inerken beni ellerimde kahvaltılıklarla görünce oldukları yerde kaldılar, gözleri şaşkınlıktan kocaman açıldı. Lisa kızlara sinirli birer bakış attıktan sonra,

"Zehra, ne yapıyorsun canım? Ah lütfen, bırak. Kızlar hazırlarlar. Sen yorulma." dedi.

"Hayır hayır, yanlış anladınız. Ben yardım etmek istedim kızlara. Çok uğraştılar yaptırmamak için ama ben yardımcı olmak istedim işte. Sorun değil. İnsanlara yardım etmeyi severim."

Lisa duyduklarına o kadar şaşırmış olacak ki sadece eşine doğru dönüp bakmakla yetindi.

Biraz sonra hepimiz kahvaltı masasına oturmuştu. Yemeğe başlamadan önce besmele çektim kısık bir sesle. Yanımda oturan Leo duymuş olacak ki, "Az önce ne dedin sen?" dedi.

"Besmele çektim Leo. Biz müslümanlar her işimize Rabbimizin adıyla başlarız. Buna da besmele deriz."

Leo aldığı cevaptan memnundu. Kafasını sallayıp kahvaltısına devam etti. Hepimiz kahvaltımıza devam ederken Enrique,

"Hmm Zehra, bir şey sormak istiyorum ama umarım yanlış anlamazsın. Bu sabah neden kızlara yardım ediyordun? Bu onların işi, sonuçta bunun için para alıyorlar?" dedi. Gülümsedim.

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin