Gazze..

13.5K 1.1K 126
                                    

Sıradan bir gündü. Akşam yemeği için herkes sofradaydı. Leo'yla Mus'ab önümüzdeki tatilde ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Lisa bana geçen gün gittiği tiyatroda tanıştığı garip kadını anlatıyordu.

"Sanırım kadın da müslümandı Zehra! Ama görmen lazımdı. Çok korkunçtu. Bütün yüzü kapalıydı. Simsiyahtı. Sadece gözleri görünüyordu. Bir kadının kendini öyle soyutlamayı isteyebileceğini düşünmüyorum. Bence zorlanıyorlar. Zaten Orta Doğu'da kadının bir değeri olmadığı ortada."

Peçeli bir kadından bahsediyordu. Söyledikleri gözlerimin dolmasına, canımın yanmasına sebep oldu. Onca zamandır bu insanların içindeydim ve hala onlara İslam'ın kadına bakış açısını bile anlatamamıştım. Ben nasıl bir müslüman olmuştum böyle? Tebliğ için harika bir ortamdaydım. Yanlarında bulunduğum aile hristiyandı, okulumdakiler hristiyandı, sokakta yürüyen insanlar ya ateist ya hristiyandı. O an anladım! Buraya gelmem, yolumun böyle güzel bir şekilde şekillenmesi belli bir sebeptendi. Ben hayatımın sınavını yaşıyordum. Ya burada kendi keyfime ya da dertlerime dalıp huzur içinde yaşayacaktım; ya da bu nimeti değerlendirip tebliğ yapmak için bir yol bulacaktım. Bu yolda sonuna kadar uğraşacaktım. Cihad edecektim. Gerekirse tırnaklarımla kazacaktım ama Allah için yapacaktım.

Engelleyemediğim bir damla gözyaşı sol yanağımı ıslattığında düşüncelerimden sıyrıldım.

"Keşke onunla konuşmayı deneseydin Lisa. Eminim düşündüğü gibi biri değildir. Bazen önyargılarımızı yıkmayı öğrenmemiz gerekiyor. Aksi taktirde hep gözlüğümüzün gösterdiği kadarını görüyoruz. Bütün hayatı boyunca özgür, devrimci, yenilikçi olduğunu sanıp daha kendi duvarlarını yıkamayan o kadar çok insan var ki.. Allah hakikati hakkıyla görebilmeyi nasip etsin..."

Konuşmam bitince farkettim ki beni dinleyen tek kişi Lisa değildi. Telefonuyla ilgilenen Enrique telefonunu bırakmıştı. Leo ve Mus'ab konuşmayı kesmiş pürdikkat beni dinliyordu.

O an karar verdim. Tebliğ için elimden geleni yapacaktım. O an benim için en ve tek önemli şey buydu. Müsaade isteyip odama çıktım. Bu akşam hava çok güzeldi. O yüzden defterimi, renkli kalemlerimi, Ku'an'ımı, İngilizce meâlimi, dosya kağıtlarımı ve makasımı alıp bahçeye indim. Çardağa geçmedim, evden biraz daha uzakta bir yerdeki ufak masaya oturdum. Oturduğum masa evden bayağı bir uzaktaydı. Bahçeleri çok büyük demiştim değil mi? Gerçekten çok büyüktü. O bahçeye 2 ev daha sığardı. Rahat sığardı.

A4 kağıtlarını küçük küçük kesmeye başladım. İçlerine bazı ayetlerin meâllerini yazacaktım. Yarın da okulda dağıtacaktım. Haftasonu da sokakta. Buraya geldiğimden beri birkaç kez başörtülü kadınlar görmüştüm ama burası büyük bir yerdi. Arasam da bulamazdım. Fakat biraz araştırıp bu çevrede bir camii olduğunu öğrenmiştim. Clifton Yeni Dünya Camii.

Haftasonu oraya da gitmek istiyordum. Gitmeliydim.

Ben ufak kağıtlara yazacağım ayetleri seçerken yanıma biri oturdu. Gelen Leo'ydu.

"Hey, ne yapıyorsun?"

Tam açıklamaya başlayacaktım ki Mus'ab gelip Leo'nun yanına oturdu ve;

"Kur'an'daki bazı cümlelerin ingilizce anlamlarını yazıyor. Büyük ihtimalle insanlara dağıtacak." dedi.

Leo kağıtları şöyle bir inceledikten sonra, "İyi de niye?" dedi.

Mus'ab atlamadan önce konuşmaya başladım,

"Çünkü benim dinim tek başına kurtulma dini değil. Benim dinim beni çevremdeki her bir insandan; okulda gördüğüm kızdan, sokakta yanımdan geçen adamdan, hatta sokakta beni sözle taciz eden bayandan bile sorumlu tutuyor. Anlatacaksın diyor. Anlatmalısın diyor. Benim dinim bencillik dini değil. Çevremdeki insanlara İslam'ın nimetlerini anlatmamak, onları bu mucizeden mahrum bırakmak bencillik değil de nedir?"

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin