Zor Karar

16.8K 1.1K 64
                                    

** Bu bölümde Gülsüm'ün anlattığı kısımlarda olacak. Başlarına Gülsüm yazıp, belirteceğim inşaAllah. **

O gün çok düşündüm. İçimdeki huzuru anlatacak kelime yoktu. Ama nedense Eren'in gidişi, arkadaşlarımın benden uzaklaşması, ailemin tepkileri aklımı çok kurcalıyordu.

Düşüncelerin arasında kaybolmuş bir halde sınıfa girdim. Gözüm hemen Gülsüm'ü aradı. Yoktu. Sırama geçtim. Kızlar her zamanki gibi etrafıma toplandı. Bir ara o kadar sıkıldım ki istemsizce yan sırada konuşan çocukların konuşmalarını dinlemeye başladım.

O sıra Gülsüm'ün hala gelmediğini farkettim. Sınıftan çıktım. Telefonumu çıkarıp Gülsüm'ü aradım. Çaldı, çaldı, çaldı ama açan olmadı. Tam sınıfa geri giriyordum ki telefonum elimde titremeye başladı. Gülsüm arıyordu.

"Gülsüm neredesin? Ders başlamak üzere gelmiyor musun?"

Gülsüm gayet sakin bir sesle;

-"Ben de tam sana haber vermek için arayacaktım. Selamun aleyküm Zehra. Dayım kaza geçirmiş 2 gün önce. Yalnız yaşıyor burada. Biraz toparlanana kadar ben bakacağım dayıma. Okulun haberi var, babam gelip konuştu" dedi.

"Aa, anladım. Çok geçmiş olsun. Ne kadar kalacaksın peki?"

"İki hafta kalacağım. Sonrasında teyzem gelecek. Neyse ders başlıyor herhalde. Ben seni tutmayayım. Allah'a emanet ol. Görüşmek üzere."

Telefonu kapatıp sınıfa girdim. Ardından sınıfa öğretmen girdi. Yoklama alırken sıra Gülsüm'e gelince;

"Gülsüm 2 hafta yok arkadaşlar. İzmir'e gitmiş. Haberiniz olsun." dedi.

Yan sırada oturan Burak ve grubu hemen konuşmaya başladı.

"Ah be! 2 hafta kiminle uğraşacağız biz şimdi? Üzüldüm bak şimdi! Okulda başka yobaz da yok ki ona takılalım!"

"Aynen kanka ya. 2 hafta boyunca sıkılacağız desene! İyi alışmıştık Gülsüm'le uğraşmaya!"

"Yalnız beyler. Gülsüm. İzmir'e. Gitmiş. İzmir'e gitmiş ulan! Ahahaha. Onun gibi yobazın ne işi var İzmir'de. Gariban İzmir'in özgür gençlerini görünce kafayı yemese bari ahaha!"

Hoca belli ettirmemeye çalışsa da gülmemek için kendini zor tuttuğu her halinden belli oluyordu. Ağızlarından çıkan her harf daha da sinirlenmeme sebep oluyordu. Ama şimdi durduk yere Gülsüm'ü savunup bağırıp çağırsam sınıftakiler ne düşünürdü? O yüzden konuyu değiştirmeye karar verdim.

"Üf yeter bu kadar geyik. Haydi ders işleyeceksek işleyelim. Yoksa susun uyuyalım."

Sınıftakiler onları terslememe alışkınlardı. Kimse garip karşılamadı. Hoca ders işlemedi. Ben de kulaklığımı takıp başımı sıraya yaslayıp uyumaya çalıştım.

**GÜLSÜM**

Dayımın kaza geçirdiğini duyunca elim ayağım birbirine dolanmıştı. Dayımı o kadar seviyordum ki... Ne zaman uçağa bindim, ne zaman dayımın evine gelmek için taksiye bindim, ne zaman dayımı hastaneden eve getirdim hiç bilmiyordum.

Neyse ki şimdi iyiydi. Ağrısı yoktu, kanaması yoktu. Huzurluca uyuyordu.

Açıkçası 2 hafta dayımla benim ilgilenecek olmam benimde işime gelmişti. İstanbul'dan, daha doğrusu o okuldan uzaklaşmak çok iyi gelecekti. Ben sabırlı bir kızdım, kolay kolay sinirlenmezdim. Fakat şu sınıftaki çocuklar yok mu! O kadar üstüme geliyorlardı ki, sinirden kuduruyordum. Bu 2 hafta yıpranan sinirlerime çok iyi gelecekti.

Tevafuklar..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin