Fatih'in Gül Yüzlüsü

Mehmet'in Gözlerinde Gözlerim

Çok geçmedi şehzade Mehmet'in odasının kapısındaydım. Meczup ağa kaideleri anlatıyordu içeri girince önce şehzadenin eteğini öpecektim o başımı kaldırmadan yüzüne bakmayacaktım anlamıştım lakin meczup ağa tekrar tekrar anlatmaktan bıkmadı. Sonunda kapıyı çaldım ve içeri girdim heyecandan ayaklarım tutmaz hale gelmişti. Şehzade "gel hatun" diye seslenince durduğumu anladım ve ona doğru tekrar yürüdüm. Eteğini öptüm kaidelere uygun şekilde selam verdim ve başımı kaldırmasını bekledim. Eliyle çenemi tuttu parmaklarındaki değerli yüzükler üzerindeki parıldayan kaftan tam bir padişahı andırıyordu evet o padişah bende sultandım Gülsüm gibi hayal kurmaya başlamıştım heyecanımı yatıştırmak için, kulağıma eğilip "Gülbahar'ım hoşgeldin" dedi yeşil gözlerimle gözlerinin içine baktım ismimi unutmamıştı kendisi kurduğu ismi nasıl unutsunki zaten, "hoşbuldum şehzadem" diyebildim sadece ve aşkıyla yandığım şehzadenin kollarındaydım artık. Sabaha karşı çok üşüdüm ve uyandım şehzade yatakta yoktu etrafa bakındım. Terasın kapısı açıktı bende üzerime birşeyler giyinip hemen terasa gittim "sabah şerifleriniz hayırlı olsun şehzadem" beni görünce heyecanlandı elimi tuttu Manisa'ya bakan terasın köşesine gittik şehir öyle güzel görünüyordu ki saatlerce onun kollarında bu manzarayı seyretsem sıkılmazdım. Öyle güzel muhabbet etmiştikki gece boyu ben ilk defa bu kadar mutlu olmuştum. Üşüyünce içeri geçtik yanan şöminenin önünde kahvaltı hazırdı minderlere oturduk ona ellerimle reçeller, cevizler yedirdim. Sonra kollarına girdim, ve Mehmet'im başladı;
"Ağlasa derd-i derunum çeşm-i giryanim sana, aşikardır olurdu galip raz-ı pinhanim sana, mesned-i hüsn üzere sen ,ben hak-ı pehde paymal mür halin nice arz ede sana" o şiir dudaklarından dökülürken benim gözlerim dolmuştu aşktır bunun adı derun aşk hemde "ben seninim şehzadem, bu gözler, bu beden senin, senin aşkın için varım ben" dedim ve tekrar birbirimize sımsıkı sarıldık.