Gülsüm'ün sesiyle yatağımdan irkilerek uyandım.
Gülsüm;
- Sultanım akşam için hazırlanmanız gerek
Gülbahar Sultan;
- Hava kararmış bile Gülsüm geç kalacağım hem hünkarımın yanına gideceğimden haberi varmı?
Gülsüm;
- Hatice Sultan söylemişler sultanım akşam sizi bekleyecek hünkarımız.Heyecanla daireden ayrıldım. Başım felaket ağrıyordu. Papatya çayı içip hamama girdim. Hazırlandım kadife pelerinim altına tül beyaz bir kaftan giydim. (Görseldeki gibi). Heyecandan ellerimin hatta yüreğimin titrediğini hissettim yıllardır görmediğim aşkımı görecektim bu gece. Son olarak Fatih'in en sevdiği leylak kokusunu sürdüm ve hazırdım.
Aynaya baktım yıllardır böyle gülmemişti yüzüm. Meğer hasret ve aşk çoktan yaşlandırmış beni. Lakin şuan aynada gördüğüm kadın dünkü Gülbahar değil FATİH'İN GÜL YÜZLÜ GÜLBAHAR'I...-Gülsüm sen kapıda beni bekleyeceksin. Fatma sende Bayezid ve Gevherhan'dan bir an bile gözünü ayırmayacaksın. Ben yokken dairelerine kimse gelmeyecek ve evlatlarımda çıkmayacaklar.
Ve altın yolda yürümeye başladım. Has kapıya yaklaştıkça dolu bir koku bana yaklaşıyordu. Ben adım attıkça bu koku ciğerlerime nakşediyordu. Bu koku Fatih'imin yıllar geçsede unutmayacağım keskin kokusu..
Kapıya yaklaştım kesik kesik nefes alıyordum. Heyecandan istemsizce kasılıyordum. Ve kapı ağasının sesiyle irkildim.
- Hatun efendi içeri giremezsiniz!
Ne? Ne diyor bu adam Fatih bu gece beni bekliyor neden giremem!
- Çekil ağa hünkarım beni bekler!
- "Sultanım dairenize dönün" dedi bir ses arkamı döndüm bu sesin sahibi Prens Drakula! Fatih'in kan kardeşi Drakula gelmiş.
- Siz? Ne zaman geldiniz??
- Akşam üzeri geldim sultanım. Gelir gelmez ilk görüştüğüm kişi Fatih Sultan Mehmetti ve geleceğimden bir tek o haberdardı şaşırmanızı doğal karşılıyorum. Mehmet Han şuan kendisine bugün gönderilen Trabzon Rum imparatoru David Comnenus'un kızı Anna ile birlikteler. Kendisi ile az evvel tanıştık gayet güzel ve asil bir prenses..
- Görüşmek üzere Drakula...
Nefesim kesildi kelimeler boğazıma düğümlendi. Öyle hiddetlendim ki kendimi hasbahçeye attım. Sıklıkla nefes alıp vermeye ve titreyen ellerimi durdurmaya çalıştım. Sonunda dayanamayarak durduğum yere çöküp istemsiz şekilde bağıra bağıra ağladım. Beni böyle mi karşılayacaktı! Ne ümitlerle ne hasretle geldiğim kapıdan böyle mi çevrilecektim. Çiçek denen yılan kesin Anna'yı biliyor... Bilerek yaptılar bunu bana lakin ödeyecek!
Gülsüm;
- Sultanım toparlanın lütfen bir gören olacak bu hâlinizi
Gülbahar Sultan;
- hemen çiçek hatunun dairesine gidiyoruz!
Sinirle ağlayarak gittiğim odanın kapısının önünde durdum. Önce gözyaşlarımı sildim ardından kapıyı çalmadan içeri daldım. Çiçek şehzadesiyle ilgileniyordu.
Çiçek Hatun;
- Destursuz içeri girmekte nedir Gülbahar Hatun!?
- Sen bu gece Hünkara cariye gideceğini biliyor muydun?
- Hayır bir malumatım yok ayrıca has odaya giren çıkan tek gecelik cariyelerde de ilgilenmiyorum ne o kapıdan çevrilmiş gibisin?
Kahkaha attı. Ben sinirimi iliklerine kadar hissediyor ve bu kadına saldırılar boğazlayıp öldürmemek için kendimi zor tutuyordum.
- Hayır gitmedim has odaya.
Odadan çıktım. Ve kendi daireme yenilgiyi kabul etmiş biçimde sallanacak yürümeye başladım. Haremden geçerken meraklı bir kalfanın neyiniz var sultanım demesiyle kendime çeki düzen verip, o kalfanın suratına sert bir tokat indirdim..
Bütün harem uyanmış buraya bakıyordu. Ben sinir krizi geçirmiş bir halde daireme yürümeye devam ettim. Karşımda güzel giyimli bir hatun belirdi yanındaki cariyeden de anladığın üzere bu hatun Helene idi. Eğilecek selam verdi bana. Ona saldırmamak için kendimi zor tuttum. Bir gecede bir Sultan için çok fazla tepkiler olacaktı çünkü. Daireye döndüğümde herkesi dışarı kovdum.
Ardından hazırlanırken geçtiğim aynaya tekrar döndüm ve dağılmış halimi gördüm. Ağladım haremin sessiz koridorunun sonunda olan dairemde bağıra çağıra ağladım. Sonra elime geçirdiğim koca bir mumluğu aynaya fırlattım....Uyandığımda sinirden boşalmış gibiydim. Başımda Hatice Sultan ve hekimler vardı.
- Ne oldu bana?
Hatice Sultan;
- Sinir krizi geçirmişsin, tüm haremi ayağa kaldırdın gece, sakinleştiriciler ile ancak kendine geldin.
Yutkundum nasıl böyle birşey yaptım ben cevap veremedim ve gözlerimi tekrar kapattım. Tam o esnada Bayezid ve Gevherhan kucağıma atladı. Hiç bir tepki veremedim.
Hatice Sultan;
- Gelinn çocuklar valideniz biraz rahatsız dinlenmeli
Gevherhan;
- ne oldu validem iyimisiniz?
Bayezid;
- neyin var anacığımm?
Gülbahar Sultan;
- Biraz başım ağrıyor dinlenirsem geçer hadi çocuklar halanız ile gidin.
Hatice Sultan ve çocuklar çıkınca, istediğim papatya çayı da geldi beni rahatlatan tek şey.Tam daireme sessizlik çökmüştü ki bir Destur sesi ile irkildim.
- Destuuuuur!! Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri!
Yatakta toparlandım.
Mehmet Han;
- Neyin var Gül Yüzlüm? Gece rahatsızlandığını söylediler.
Elimi tutup, keskin bakışları ile tedirgin bir şekilde gözlerime bakıyordu.
- Yolculuk yorucuydu Hünkarım. Başım ağrıdı biraz. Mühim birşey yok.
- Dinlenesin bir güzel Gülbahar. Evlatlarımda çok tedirgin gelince korktum sana birşey olmasından.
Ellerini saçlarım arasında gezdiriyordu. Kokusu ise beni benden almıştı çoktan. Alnımdan öpüp;
- Akşam yemeğe seni ve evlatlarımı beklerim iyi olursan gelesin.
- Peki Hünkarım.
Daireden ayrıldı. Lakin kokusu bütün odaya yayılmıştı ve ben mest olmuştum. Bir süre gitmesine rağmen o yumuşak narin parmaklarını saçlarımda hissediyordum. Tam o sırada kapı çaldı;
- Gel!
- Çiçek Hatun gelmişler sultanım.
- Gelsin
Çiçek Hatun;
- Yüzün kaskatı kesilmiş Gülbahar Hatun yoksa Desturlu girmem mi seni şaşırttı ? malum saygı kurallarına pek alışkın değilsin.
- Ne var Hatun?
- Gece haremi dağıtmışsın, bir kalfama suçsuz yere tokat atmışsın, halin hal değil anlayacağın, geçmiş olsun yazık sana
Gülbahar Sultan;
- Bir Hatun Efendi ye hesap mı sorarsın sen?
Çiçek Hatun;
- Hatun efendimi dediniz? Hahahahah hiç güleceğim yoktu hasta halinize rağmen böyle güldürdünüz ya. Bana bakın Gülbahar Hatun gözlerime dikkatlice bakın ve dediklerimi iyi dinleyin sonra da orda burda kendinize hatun efendi dedirtmekle yetinin. Mehmet Han bizzat beni Hatun Efendi seçti. Anladınız mı?
Hiç tepki vermedim..
- O halde geçmiş olsun kapıdan daha çok çevrilirsiniz!
Papatya çayımı yudumladım ve sakin bir şekilde hamama gittim akşam için hazırlanmaya başladım. Gözlerimdeki kimi saklamak için daha çok kokular sürdüm ve en güzel kaftanımı giydim. Ben Gülbahar Fatih'in GüL Yüzlüsü.. Kimseye mahçup olmam hünkarımdan gayrı.. Sonra daireme Gevherhan ile Bayezid geldi ikisininde ellerinden tutup. Haremde asil bir şekilde yürüdüm. Herkes bizi selamladı ve altın yolda yürümeye devam ettik. Her yıkıntı insanı daha dik tutar derdi Hüma Sultan. Evet başım daha dik yürüyordum şimdi.
- Buyrun Hünkarımız sizi bekler sultanım dedi ağa
İçeri geçtim şehzade Bayezid ve Gevherhan Sultan babalarına sarıldı.
Güzel bir akşam yemeği ardından Bayezid ve Gevherhan babalarını ve beni selamlayıp odadan çıktılar.
Mehmet Han;
- Bayezid çok yiğit, Gevherhan ise benim minik meleğim çok güzel bir Sultan dedi ve ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı sonra saçlarımı koklayıp kulağıma eğildi;
- ve ben biricik evlatlarımın anası Gül Yüzlü sultanımı gönlümün gülünü çok seviyorum
- gözlerimiz birbirine değdikçe ve ben senin Gül Yüzlün olarak kaldıkça huzurlu olurum.
Ve o gece halvet oldu Sabah'ta Mehmet Han ile birlikte kahvaltı ettik ben ise bu mutlu gecenin ardından haremden daireme gidene kadar güldüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fatih'in Gül Yüzlüsü
Ficção HistóricaFatih Sultan Mehmet'in zevcesi 2. Bayezid Han'ın ve Gevher Sultan'ın validesi Gülbahar Hatun ( hikayemiz tarihi kurgudur karakterler dışında hayal/kurgu dan oluşmaktadır)