Gustavo Santaolalla, Alan Umstead, All Gone
Bu dünyada galip gelenler acımasız kalplerdi.
Akuamarin taşlarının saklı olduğu gözlerin titreyişine şahit oldu genç kız. İki elinde de taşıdığı uzun, kartondan ibaret silindirler parmaklarından su gibi kayıp giderken kulağına dolan çığlıklar bedenine kesikler bırakıyordu. Boğazlı kazağı, bir intihar ipi kadar güçlü bir şekilde kavramıştı kızcağızın cılız boynunu. Vücudunda dolaşan kanın çekildiğini, ona hayat veren damarlarının teker teker koparıldığını iliklerinde hissederken dizleri boşlukta savruluyordu. Yedi adım ötesindeki varlığına hayat katan adamın kan çekilmiş yüzünde gezinen gözleri buğulanmaya başlamıştı. Güçlükle attığı küçük adımlarla yanına vardığında kırmaya kıyamadığı adamın bin parçaya ayrılmış donuk gülümsemesini izledi.
Gerçekleşen en büyük rüzgarlı günlerin birinde, çığlıklar atmosfere karışırken iki çift göz acının en derinini hissederek bakıyordu birbirine. Soluk alıp verdiğini hissetmeyen genç kız, kalbinin damarlarında kan yerine kurşunun dolaştığı adamla bir kaldırımın üstünde durmaya çalışıyordu. Kulaklarında hala silahın sesi yankılanırken gözleri daha da buğulaştı rüzgarın şiddettiyle kızıl saçları tokatlanan kızın. Karşısında duran, bedeni çoktan ölmüş ruhunun ise yaşamak için sadece bir kaç dakikası belki de birkaç saniyesi olan adama bakmaya devam etmeye çalıştı gözlerine inen sislere rağmen.
En bilindik bir yerin en unutulmuş kaldırımı olmuştu durdukları yer. Bir kaç dakika öncesinde tek bir saniyede gerçekleşen her şey, bulundukları yeri ıssızlaştırmıştı. Soğuk bir ter indi kızın ensesinden sırtına. Saliseler içinde kesik kesik oluşan bedeninin yarıklarından akan kanın içine doğru aktığını hissederken kucağına doğru düşen ağırlıkla dizleri soğuk ve boyası kavlamış tuğlalarla buluştu. Gözlerini tek bir kere kırptı ve iki gözünden de bir çift yaş süzülüverdi kızıl olmasına rağmen çillere sahip olmayan yanaklarından.
Gözleri netleşmeye başlarken buz kesen tuğlaların üstündeki katlanmış bacaklarına kafasını koyan sevgilisinin tir tir titremekte olan turkuaz gözleriyle göz göze geldi. Aşkla baktığı o gözler, bir bıçak gibi deşiyordu dört odacığının da ona ait olan kalbini. Giymekten nefret ettiği ama sırf kız arkadaşı onu böyle daha çok yakışıklı bulduğu için giydiği beyaz gömleği, kurşunun ortaya çıkardığı vücudundaki tüm kanı gösteriyordu. Sevgilisinin ona özenerek yaptığı bileklikleri bileğinde taşıdığı elini güçlükle dünyanın tüm güzelliklerini sakladığı gözlere sahip olan sevgilisinin yanağına götürdü adam. Ölümün santim santim yaklaştığı ruhundan sadece bir kaç saniye daha istedi.
Beyazlamaya yüz tutmuş dudaklarından hiçbir şey dökülemedi önce adamın. Son kez bir şeyler fısıldayabilmek için nefesini çevirmeye çabalıyordu ruhunun ona fazladan sunduğu bir kaç saniye içinde. Zamanı daralıyordu. Gözleri bulanıklaşıyor, ses telleri yok olmaya hazırlanıyordu. Altı aydır aşina olduğu, kucağında son kez yattığını bildiği o renkli gözlü sevgilisine baktı. Genç kızın, bedeninin ölümünü çoktan tamamlamış olan kendisinden daha da ölü olduğunu gördü. Artık gerçekten bir şeyler mırıldanması gerekiyordu vücudundaki tüm kanın bedenini terk etmesinden ve ruhunun ayırdığı zamanın sonuna gelmeden önce.
Nihayet dudaklarını tekrar aralayıp, sesini bile temizlemeden cılız çıkan erkeksi sesiyle, "Ay tenli kadınım...Teninin güzelliğini aldığın yere gidiyorum. Dolunaya. Her Dolunayda göğe baktığında beni, senin hasret kalacağım yüzüne bakarken göreceksin," dedi kendisine ayrılan vaktin sonuna geldiğini gerçekten anlayarak. Karın kaslarında akışı hissettiği kanın sıcaklığını hissettmeyi bıraktı önce. Yere düştüğünde katlanan ve diğer bacağının altında kalan dizinin acısı dindi sonra. Şiddetli rüzgarın uçuşturduğu beyaz gömleğinin içerisinden giren soğukluk kayboldu bedeninde. Bilinci açıkken burnuna dolan sevgilisinin kokusuyla birleşen kan kokusunu duymayı bıraktı. Göz kapakları olan biteni kavrayamadan, gerçekleşen olaylar karşısında bir paravan gibi örttü sevgilisinin aşık olduğu dalgalı denizi andıran gözlerini. Hak etmediği bir sona geldiğini düşünürken, ruhu da bedenini terk etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL VE KARA
Lãng mạnGrinin en koyu tonunu içinde saklayan yağmur bulutları, tam da o anda bir şimşek bıraktı yeryüzüne iki yabancı da acılarını yaşarken. O gün ikisi de ruhlarının öldüğünü düşündüler. Fakat o gün, ikisinin de ruhları görünmez bir iple birbirine bağlan...