3 • "Ormanın Bilinmeyen Senfonisi"

69 14 80
                                    

Selam Canlar!!

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır ve tatiliniz güzel geçiyordur. Bölüm saati için kusura bakmayın, biraz geç oldu ama ne demişler, geç olsun, güç olmasın :) klsjds

Sonunda esas oğlanımızla tanışacağınız bir bölüm, bakalım neler düşüneceksiniz onun hakkında. Vote etmeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizleri seviyorum, iyi okumalar <3

 Vote etmeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizleri seviyorum, iyi okumalar <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

The Neighbourhood, W.D.W.F.M?

Ormanın Bilinmeyen Senfonisi

Kaçmak zayıflık mıdır?

Hiçbirimiz alışageldiğimiz hayatlarımızdaki yaşanan değişiklikleri ilk seferde kabullenecek kadar olgulanmış insanlar değiliz. Yaş olsun yirmi, kırk ya da yetmiş. Yenilik insanı her daim korkutur. Bu hayatımızı olumlu yönde değiştirecek olsa bile. Çünkü bunun ne kadar güzel süreceğini bilemeyiz. Belki bir yıl, bir gün veya bir saat sürecek. Hayat diye tanımladığımız beş harften ibaret o kelime bir saniye bile gözünü kırpmadan insan mahvedebilir. Vücuda değil, ruha dikiş tutmayan kesikler atar. Toparlanmamızı bile beklemeden yeni yaralar açmaya da hiç gocunmaz. Çoğu zaman vicdansızdır bize karşı. Belki de her zaman keyfinin kahyası olduğundan böyle davranıyordur ama bilemeyiz. Biz de kaçarız. Çok uzaklara. Mahvolan benliğimizi korumak, her ne kadar zarar görse de bir umut daha da beter olmaması adına koşarak kaçar gideriz.

Tıpkı şu anda benim yaptığım gibi.

Nereye gidiyordum bilmiyordum ama emin olduğum tek şey yerle bir alon her şeyi geride bırakarak koşuyor, kaçıyor ve kendime gelmeye çalışıyor olmamadı.

Zayıf mıydım ben şimdi?

Siyah kelimesinin bile geceyi tanımlamaya yetmeyeceği kadar zifiri karanlıkta, var olan tüm gücümle koşarken aklımdaki bu düşünceleri durduramıyordum. Ciğerlerim patlayacak duruma çoktan gelmişti ama bir kez bile durmaya yeltenmemiştim. Boğazıma dolay soğuk havanın etkisiyle bir kuruluk ve bir de şiddetli bir yanma hissi belirdi, ama yine durmadım. 'Varabileceğin en uzak eve var'. Pera'nın dediği ediği bir kez daha yankılandı kafamda. Varılabilecek en uzak ev...

Kapıdan çıkarken aklıma nereye gideceğim veya kime gideceğim hakkında en ufak bir belirginlik yoktu. Sadece hızla attığım adımlarıma uymuştum. Bir sürü evin yanından, önünden, sağından, solundan geçmeme rağmen sanki varacağım yere varamamışım gibi durmadan devam etmiştim. Ne yapacağımı bilmesem de bir konuda kararım kesindi; tanımadığım, tanınmadığım bir yere gidecektim.

Adımlarım yavaşlamaya başlarken gözden çok ıraktım. Üzerimdeki siyah kapanı düşürmüş, sadece ince bir uzun kolluylaydım. Saçlarım dağınık topuzdan çıkmış, üstüne tokayı düşürmüştüm. Ayağıma giydiğim ayakkabı iki numara büyük olsa da ayakkabılar vuruyorlardı. Ağzımdan buharlar çıkarken ellerimi dizlerimin üzerine koydum ve bir ağaca yaslanıp soluklanmaya başladım. Koştuğum için çok terlemiştim ve içim bir yangın gibi cayır cayır yanıyordu ama rüzgar serinletiyordu. Şiddetli bir rüzgar olmasına rağmen içimdeki yangına kıyasla beni kesmiyordu.

KIZIL VE KARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin