-14-

2.2K 251 71
                                    

Taehyun'ı geçirdikten sonra Junwoo'ya beraber kahvaltıya gittik. Junwoo önünde ki tabağı yerken telefonum çalmıştı. Minho arıyordu. Kahretsin bugün Minho gelecekti. Unutmuştum.

-Merhaba Jisung
-Merhaba
-Ben eve geldim fakat yoksunuz.
-Ah Minho ben senin geleceğini unuttum. Junwoo'yu kahvaltıya getirdim.
-Ben bekliyorum o zaman sizi.

-Üzgünüm Minho gerçekten çıkmış aklımdan ama şey mutfak tarafında ki sürgülü kapının açık olması lazım ordan girebilirsin.
-Tamam Jisung görüşürüz
-Görüşürüz.

Evleri iki katlı ve bahçeliydi. Bahçenin etrafı kapalıydı. Bahçe kapısında şifreyle açılıyordu o yüzden o kapıyı açık bırakıyordu.

Minho eve girdiğinde biraz evi incelemeye başladı. Buzdolabının üstünde asılı olan Junwoo'nun küçüklük fotoğraflarını gördü. İçinde bir burukluk oluşmuştu.

Gözünden yaş düştüğünde kendine gelip gözyaşını sildi. Bir tane fotoğraf alıp çantasına koydu. Oğlunun fotoğrafıydı sonuçta. Evi biraz daha incelemek istiyordu.

Üst kata çıktığında duvarda asılı fotoğraflar görmüştü. Jisung fotoğrafları seven biriydi ve üst katta her yerde vardı. Her yer Junwoo'nun fotoğrafıydı.

Kapısı aralık odaya baktığında burası Junwoo'nun odasıydı. Tam Jisung'un tarzını yansıtıyordu. Renkliydi ve derli topluydu. Bir köşede oyuncakların olduğu oyun alanı, diğer köşede de bir sürü çocuk kitabının ve çalışma masasının olduğu alan vardı.

Jisung oğluna gerçekten çok güzel bakıyordu. Onu en iyi şekilde eğitmeye çalışıyordu. Minho bir süre sadece odaya baktı.

Bu odayı Jisung tek başına düzenlemek yerine ikisi düzenleyebilirdi. Beraber çocuklarına oyuncak, kıyafet, kitap alabilirlerdi ama Jisung bunları kendi yapmak zorunda kalmıştı. Minho yüzünden.

Onu gerçekten seviyordu ama terk etmişti. Ona zarar verdiğini düşündü. Her gün istisnasız her gün kavga ediyorlardı. Onu üzdüğünü düşündüğü için ayrılmıştı.

Gittikten sonra onu gerçekten aramaya çalışmıştı fakat Jisung tüm yolları kapatmıştı. Çocuklar ve Minho deli gibi pişmanlardı. Onu hiç bilmediği bir ülkede yalnız bırakmışlardı.

Minho yere çöküp ağlamaya başladı.
-Hyung neden ağlıyorsun?
Korkarak arkasını döndü. Jisung ve Junwoo ona bakıyordu. Ne ara gelmişlerdi?

Minho, Junwoo'yu kendine çekti. Ona sımsıkı sarılıp ağlamaya başladı. Jisung aralarına girip onları ayırdı. Minho'nun kulağına fısıldadı.

-Korkuyor yapma.
Minho, Jisung'un uyarısıyla gözyaşlarını silip lavaboya gitti.
-Hadi bebeğim sen oyun oyna ben Minho'ya bakacağım.

Jisung lavabo'nun kapısına gitti. İçeri girmek istiyordu ama yapamıyordu. Minho'nun ağlama sesini duymuştu. İçi gidiyordu. En sonunda içeri girmişti.

-İyi misin?
Minho yaşlı gözlerle ona döndü. Kafasını iki yana salladı. Jisung, Minho'yu lavaboda çıkarıp bahçeye götürdü.

-Ne oldu Minho? Neden ağlıyorsun?
-B-ben çok üzgünüm Jisung. Yanınızda olamadım. Her yerde ikinizin fotoğrafı var. O fotoğraflar 3 kişilik olabilirdi. Benimde oğlumla fotoğrafım olabilirdi. Seninle olabilirdi ama ben hepsini elimin tersiyle ittirdim.

Jisung yutkunup yere bakmaya başladı.

-Hiç mi şansımız yok Jisung? Tekrardan beraber olamaz mıyız? Bir aile kuramaz mıyız? Seni öpmeyi, sarılmayı, ellerinle oynamayı, göğüsümde yatmanı o kadar özledim ki. Ben senin her şeyimi özledim.

-Minho biz asla bir aile olamayacağız.
-Neden Jisung? Herkes aile olabilirken biz niye olamayalım?

-Bana yaşadıklarımı nasıl unutturucaksın? Tek başıma Junwoo ile uğraştığım o geceleri. Tek başıma olduğum o doğum gecesini. Çektiğim acıları, hamileyim dediğimde bana inanamayışını nasıl unutturacaksın Minho?

-En önemlisi Junwoo'ya nasıl söyleyeceksin 2.babası sen olduğunu?
Minho başını yere eğmişti. Jisung ise ona bakıyordu.

-Minho Hyung benim babam mı?


Destiny|MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin