İkisi şaşkınca Junwoo'ya döndüler. Jisung içinden kendine sövüyordu.
-Baba bana neden söylemedin?Jisung sadece ona bakıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu.
-Junwoo, bak babanın suçu yok. Ben istemedim söylemesini. Biz sana hazır olduğumuzda söyleyecektik.-Neye hazır olmayı bekliyordunuz?
Jisung ayakta zor duruyordu. Minho, Junwoo'nun yanına gitti.
-Peki sen neden bizi bırakıp gittin?Minho olduğu yerde kalmıştı. Ne diyecekti. Seni istemedim mi diyecekti. Resmen Junwoo ikisini de mahvetmişti.
Junwoo hızlıca odasına çıktı. Ağlıyordu ve kapıyı kilitlemiş. Jisung bunu fark ettiğinde koşarak yanına gitti.
-Junwoo.
-Git istemiyorum seni baba. Git!Jisung odanın kapısının önüne oturmuştu. Şimdi herşey daha kötü olmuştu. Minho yanına oturup konuşmaya başladı.
-Sokmuyor mu içeri?
-Hayır içeri girmem gerekiyor. O daha çok küçük ya birşey olursa.
-Halledeceğim ben.Minho, Chan'ı aramıştı. Gelmelerini söyleyip telefonu kapadı. Jisung içini çekerek ağlıyordu. Minho daha fazla dayanamayarak ona sarılmıştı.
Jisung afallamıştı.
-Dokunma bana.
Jisung yanından kalkıp karşıya geçmişti.
Bir süre sadece oturuyorlardı. Jisung sürekli Junwoo ile konuşmaya çalışıyordu. Kapı çaldığında Minho aşağı inmişti. Hepsi gelmişti.Hızlıca Minho olanları anlatmıştı. Chan yukarı çıkıp Junwoo'nun kapısını çaldı.
-Junwoo benim Chan Hyung.
-Chan Hyung gerçekten sen misin?
-Evet Junwoo yanına gelebilir miyim?
-Sadece sen gelebilirsin Hyung.Junwoo kapıyı açmıştı ve Chan içeri girmişti. Jisung bir nebzede olsa rahatlamıştı. Seungmin ve Jeongin, Jisung'un yanına gitmişlerdi.
-İyi misin Jisung?
Kafasını salladı ve ayağı kalktı.
-Hiç birinizin yüzünü görmek istemiyorum.
Hızlıca aşağı inip bahçeye çıktı.Onlar Jisung'a hak veriyorlardı. 5 yıl boyunca tek kalmıştı. O yüzdendi bu siniri ama onlar onun yanında olmak istiyordu. Seungmin onun yanına aşağı indi.
-Jisung konuşabilir miyiz?
-Konuşacağımız bir şey yok Seungmin.
-Bir sürü şeyimiz var Jisung. Bak Chan onun yanında konuşacaktır onunla.-Jisung ağlama artık. Ne oldu tam olarak?
-Minho'yla bağırışıyorduk. Bende Junwoo'ya nasıl babası olduğunu söyleyeceğini sordum ve Junwoo bunu duydu.Jisung daha da ağlamaya başladı. Seungmin yanına gidip ona sarıldı.
Jisung kendini geri bile çekememişti. Bu sarılma ona iyi gelmişti. Çocukluk arkadaşına 5 yıl sonra sarılıyordu...Jisung ellerini seungminin beline sarıp ağlamaya devam etti. Her ne kadar ona kızgın olsa da ona ihtiyacı vardı. Bir tek Seungmin onu anlayabiliyordu.
Bir süre sonra Jisung artık gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu ve en sonunda uyuyakalmıştı. Minho ve diğerleri de dışarı çıktı. Chan hala Junwoo'nun yanındaydı.
-Jisung uyudu Minho.
Minho ona baktığında gözleri şiş bir şekilde uyuduğunu gördü. Hızlıca yanına gidip yanağını okşamıştı.-Minho seninde rahatlama lazım.
-Oğlum bana onu neden terk ettiğimi sordu? Nasıl rahatlayabilirim Hyunjin?
Hepsi yere oturup konuşmaya başladılar. O sırada Chan ve Junwoo dışarı çıkmıştı.-Junwoo iyi misin?
-Chan Hyung bana her şeyi anlattı baba.
Baba.... Minho o an gülüşüne engel olamadı. Baba demesi kalbini ısıtmıştı.-Ben çok üzgünüm Junwoo gerçekten.
Junwoo gidip ona sarılmıştı.
-Hadi gel Jisung'u uyandıralım.
Junwoo, Minho'yu durdurmuştu.-Ben artık onunla kalmak istemiyorum. O bana yalan söyledi. Ben seninle kalmak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny|MinSung
Fanfic[Tamamlandı] "Ben artık onunla kalmak istemiyorum. O bana yalan söyledi. Ben seninle kalmak istiyorum." Jisung'un en çok kalbini kıran söz buydu. 5 yıldır gözü gibi baktığı oğlu, onu başta istemeyen ve şimdi 2 haftadır onun için ölüp biten babasını...