-Beni gerçekten sevdiğini düşünmüyorum Minho.
-Neden düşünmüyorsun?
-5 yıl Minho. Hiç mi birini sevmedin? Hiç mi hayatında biri olmadı?-Hiç kimseyi sevmedim Jisung. Seni aradım gerçekten evine geldim ama taşıdığınız öğrendim. Numarana ulaşmaya çalıştım. Değiştirmiştin hiç bir seçeneğim yoktu. Sadece gelmeni bekledim. Niye gittin Jisung? Niye bıraktın beni?
-Ben seni değil sen beni bıraktın. Bir anlık sinirle gittim oraya. Herkes beni bırakıp gitmişti. Ailem destek olur sandım fakat onlarda bıraktı.
-Ailenle konuşmuyor musun?
-Hayır konuşmuyoruz.-Sen bu zamana kadar Junwoo'yu yalnız mı büyüttün?
Jisung başını öne eğip kafasını salladı. Ağlamamak için zor duruyordu ama ağlamayacaktı. Bu sefer değil.-Ben gerçekten pişmanım Jisung. Bak bunu nasıl kanıtlarım bilmiyorum ama gerçekten çok pişmanım.
Jisung bir süre düşündü. Artık yalnız kalmak istemiyordu. Artık oğlunu yalnız büyütmek istemiyordu. Zaten onu gördükçe nefreti sevgiye dönüşüyordu.
-Sana şans vereceğim ama öncelikle bana zaman vermelisin.
-Nasıl yani?
-Barışacağım seninle ama bir süre sonra barışacağım, düşünmek istiyorum Minho birşeyleri.-Teşekkür ederim Jisung.
Minho Jisung'a sarılmıştı. O an ikisi içinde dünya durmuştu. Jisung kendine gelip Minho'yu itmişti.-Hasta olmasın diye Junwoo'yu gönderdim sen gelmiş sarılıyorsun.
-Umrumda değil hasta olman.
-Ama benim umrumda.Onlar böyleydi işte. Hiç bir şey Minho'nun umrunda değildi. Kafasına ne eserse onu yapardı. Jisung tam tersiydi. Sürekli Minho'ya akıl verirdi.
-Hadi bir şeyler izleyelim.
-Ne izleyeceğiz?
-Bilmem bakalım internetten.Beraber film aramışlardı ve sonunda buldular. Minho bir şeyler hazırlayıp içeri geldi. Minho gelmeden önce Jisung'a Cheescake almıştı. Jisung, Cheescake'i çok seviyordu.
Cheescake'i gördüğünde gülümsemişti.
-Unutmamışsın.
-Senin hakkında ki hiç birşeyi unutmadım Jisung.
Jisung yutkunarak televizyona dönüp filmi başlatmıştı.Her zaman olduğu gibi yine Jisung uyuyakalmıştı. Minho onu omzuna yatırıp burnunu saçlarının arasına sokmuştu. Kokusu çok güzeldi ve o koku onu sarhoş etmeye yetiyordu.
Ellerini ellerinin arasına aldı. Film umrunda bile değildi. O Jisung'u izlemeyi tercih ediyordu. Bir süre sonra o da uyuyakalmıştı.
Jisung sabah boynunun ağrısıyla kalkmıştı. Boynu tutulmuştu. Yanına baktığında Minho üstünde yatıyordu.
Akıllanmayacaktı bu çocuk. Hasta olacaktı ama Jisung'u dinlemiyordu.Jisung hızlıca kalkıp Minho'yu yatırdı ve dışarıdan yemek için bir şeyler söyledi. Telefonuyla Chan'ı aramıştı ce Junwoo'yla konuşmuştu.
-Minho babam orada mı?
-Burada Junwoo.
-Emin misin baba?
-Junwoo tam karşımda uyuyor.
-Siz beraber mi uyudunuz?
-Hayır Junwoo koltukta uyuyor.Bu soruları Junwoo'ya Seungmin ve Felix sorduruyordu.
-Babamla naptınız akşam?
-Birşey yapmadık Junwoo. Film izledik sadece.
-Sadece film mi izlediniz?
-Evet Junwoo söyle o yanındakileri aramızda birşey olmadı.Seungmin ve Felix gülmüştü. Junwoo ise ne olduğunu anlamamıştı. Hepsi Minho ve Jisung'un barışmasını istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny|MinSung
Fanfiction[Tamamlandı] "Ben artık onunla kalmak istemiyorum. O bana yalan söyledi. Ben seninle kalmak istiyorum." Jisung'un en çok kalbini kıran söz buydu. 5 yıldır gözü gibi baktığı oğlu, onu başta istemeyen ve şimdi 2 haftadır onun için ölüp biten babasını...