Burada ömür boyu yaşamak veyahut ölmek arasındaki ince çizgide düşünürken , hayatımın o anlamsız döngüsünde dolaşıp duruyordum. Hiç bir farklı bir şey yoktu.Sabahları sayım için toparlanıp daha sonra herkes görev yerine gidiyordu.Barış arada sırada bana burası hakkında bilgiler verip hayatımı kolaylaştırıyordu. Boş olduğumuz vakitlerde vardı. O aralarda yeni yaşıtlarımla tanışıyordum.Genelde haftada bir buraya çocuk getiriyorlardı.Ayrıca burada kendimizi güçlendirmemiz için bize sürekli tavsiyede bulunan motor kullanan değişik tipli insanlarda vardı.Genelde motorları buraya tamire getirir yemek hanede birşeyler içer veyahut çocuklarla dalga geçip kendi aralarında eğlenirlerdi.Onun haricine silah taşıyan araba ile buraya gelen adamlarda vardi. Genellikle bu tip insanların vücut yapıları oldukça iyi görünüyordu hepsi iyi eğitilmiş insanlara benziyorlardı.Bu nedenden dolayı kimse onlara karşı çıkamayıp hatta kendi aralarında kavga olunca bile aralarına girmezlerdi.Ölen ve yeni gelen çocuklar birbirini sıralardı.Her ölen adamın yerine ertesi gün bir çocuk gelirdi.Hayat böyle akıp gidiyordu
...
Yıllar sonra değişen pek bisey olmamıştı.Buranın kasvetli boğucu döngüsünden kurtulamamıştım.Kurtulanlar vardı bunların arasında birisi ise Barış'dı.Onu farklı bir bölgeye götürmüşlerdi.O gece fazlasıyla ağlamıştım.Her ne kadar ona aglamamam için soz versemde sözümde duramadım.Şuan 19 yaşındayım bir şeyler fazlasıyla değişti.Eskisi kadar masum duran bir yüz ifadem yok.Gamzelerim yüzümde kaybolmuş gibi.İçten bir gülümseme bekliyorlar.Saçlarım fazlasıyla uzadı insanlar kesmemi söylüyor ama kesme taraftarı değilim.Artık yemekhanede getir götür işleriyle uğraşıyorum.Bu yaşıma kadar fazlasıyla umut ettim.Bir gun beni bulacak kurtaracaklar diyerek. Ancak bu hiç bir zaman gerçekleşmedi.Annemin kokusunu unutalı yıllar geçti...
Peki ya abim? Onun ölmediğine dair kanıtlar arıyorum kafamda ama hiç bir yol bunu düzeltmiyor.Barış her seferinde onun ölmediğini düşünmem için beni ikna etsede pek fazla umudumun kalmadığını ona anlatamıyorum. Eskisi kadar çocuk gelmiyor buraya ayda yılda 1 veya 2 en fazla geliyor.Düşünüyorumda acaba benide öldü diye göstermişler midir?Bu yüzdenmi aramıyorlar bunca insani?Yine bir gün yemekhanede getir götür işi yaparken özel bir konuğun geleceğini ve onun için hazırlıklar yapıldığını öğrendim.Hizmet konusunda ise beni görevlendirmişlerdi.Bu gün yorulma günüydü anlaşılan.Yemekhanenin klasik gürültüsü ile beraber ayrımcılığı da vardı örneğin normal çocuklar vesayre farklı bir bölmede , motorcular ise bahçe ve yemekhanenin tam yanında oturmaları için alan bırakılmıştı. Genelde onlara hizmet ediyordum. Çünkü diğer topluluğun yemek için belirli süreli vardı.Bu süreler dışında yemek yemeleri yasaktı.
"A Blok 2. Kat daki oda Ece 2 kişilik"
Bu sözleri söylerken dolaptan soğuk bir şişe çıkarıp tepsiye koydu.Bende denildiği gibi dolaptan iki adet ince uzun saplı bardak çıkardım. Tepsiye koyup yanına da bir kaç ıvır zıvır ekledikten sonra etegimi , saçımı düzeltip tepsiyi alıp yola koyuldum. Genelde etek pek tarzım degilir genellikle şort veya pantolon takınırım.Bulunduğum iş bölgesinden dolayı mecburi olarak siyah etek ve beyaz gömlek giyinirim.Tepsiyi dikkatlice götürdükten sonra boğazımı temizlemek için biraz öksürdüm. Kapıyı işaret parmağımın arkasıyla tıklatırken
"Müsait misiniz?"
diye seslendim bir süre bekledim.
"Gel!"
kapıyı yavaşça açıp içeri girdim.İçerisi biraz kasvetli bir havaya sahip orta boylarda bir odaydı. Mobilya bakımından odada yatak ve dolap ayrıca bir adet etrafı 2 adet sandalyeyle kaplanmış masa vardı.Adam tamamen kapı ile aynı hizaya denk gelen sandalyede oturuyordu.Duyduğum kadarıyla isminin Niyazi olduğu bu adam ortalama 27-34 yaşlarında iyi yapılı bir adamdı.Saçları çok uzun değildi.Beni iyice süzdükten sonra çapkınca bakış attı görmemezlikten gelerek masaya tabakları bardakları dizmeye başladım.
"Acele etmene gerek yok ne de olsa gece uzun"
gözlerimi masadan ayırmadan sakinleşmeyi bekledim. Elini elimin üzerine koyduğunda o anki panik ile Şişeyi kafasına geçirdim.
"Hayır , hayır bu olmamalıydı gözlerini ac ve şaka yaptığını söyle lütfen!"
Çırpınışlarim bir el vermedi. Şimdi ne yapacaktım? Bu halde adamı gorurseler yaşatmazlar beni! Sinirden ve korkudan aklımı kaybetmişcesine koştum.En azından kaçabilirsem ufak bir şansım olurdu. Merdivenlerden hizla assagiya indim.Kapı tahmin ettiğim gibi açıktı ve herkes işte güçte olduğundan bahçede az insan vardı dikkat cekmemek için kapının oraya yürüyerek gittim.Kapıya yaklaştığımda
"Kaçak var!!"
sesi duyunca o korkuyla ne varsa koştum. Bir kaç silah sesi benle beraber eşlik etti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 İLERİ 1 GERİ
Teen FictionSaklambaç:Kimine göre gayet eğlenceli kimine göre sıkıcı bir geleneksel oyun. Peki bana göremi? En son 4 yaşındayken çok iyi hatırlıyorum."22,23,24,25 Seni bulmaya geliyorum abi bu sefer benden kaçamayaksın!" Bahçede ağaçların arkasına iyice bakarak...