laboratuvar

525 30 2
                                    

Çokta uzun olmayan bir yolculuk sonucunda laboratuvara gelmiştik aslında Mike ile yaptığımız plan da beni buraya sokmak içindi ama daha kontrollü olacaktı ve şimdi kötü olan burada olduğumdan haberleri yok...

Yarı baygın gibiydim, etrafımda olup bitenleri duyuyor ve görüyordum ama tepki veremiyordum. Belli bir süre sonra başımdaki çuvalı çıkardılar ve bana bir hasta önlüğü giydirdiler. Küçük bir odaya alındım bir masa bir sandalye ve bir sürü kablo vardı. Odaya beyaz saçlı adam girdi.
Dr. Martin: Merhaba Mary. Ben Dr. Martin Brenner ki sen bunu zaten biliyorsun.
Mary: Beyaz saçlı adam daha samimi bir isim senin için.
Dr. Martin: Neden burada olduğunu biliyor musun?
Mary: Deneyler için. Eleven'a yaptığınız gibi...
Dr. Martin: Demek sana her şeyi anlattılar. Güçlü ve savaşmaya hazır bünyelere ihtiyacımız var. Çoğu denek hayatını kaybetti ama korkma çünkü senden umutluyuz. Sayemizde daha da güçleneceksin.
Birden boynuma bir iğne sapladılar.

Gözlerimi açtığımda kablolar her tarafıma bağlanmıştı neredeyse kıpırdayamıyordum ve hepsi aynanda batıp çıkıyordu.
Dr. Martin: Sonunda uyandın.
Mary: Ne kadar süredir uyuyorum?
Dr. Martin: 1 hafta. Şuana kadar yapılan sağlık testlerine olumlu yanıt verdin ama henüz güç testi yapılmadı. Zorluk çıkarmazsan canın yanmaz.
Mary: Demogorgonları ne için tutuyorsunuz?
Dr. Martin: Bir çeşit savaş silahı onlar. Zekaları yok sadece itaat edebiliyorlar. Biz de elimizdeki aletlerle itaat etmelerini sağlıyoruz.

Tekrar ilk getirildiğim odaya geldim ve sandalyeye oturdum önünde bir saksı duruyordu.
Dr. Martin: Şimdi son gücünle saksıya odaklan. Ve nefret ettiğin anlardan bir tanesini düşün.
Dikkatlice saksıya baktım ve annemin öldüğü gün babamın bana olan bakışlarını hatırladım, birden başıma çok güçlü bir ağrı girdi, sanki patlayacak gibiydi. Burnumdan ve kulaklarımda kan geldiğini ve vücudumun titrediğini hissettim ve sonra tüm aletler ötmeye başladı. Bitki ise sanki ruhu çekilmiş gibi soldu ve döküldü. Artık dayanamayıp kendimi bıraktım.

Jane: Mary! Mary uyan!
Mary: Jane?
Jane: Evet, evet benim. Konuşmalıyız.                                                                                                                         Gözümü açtığımda kapkaranlık bir sonsuzlukta gibiydim, sadece ben ve Jane vardı.
Mary: Babam onun laboratuvarında çalışıyor, üstümde bir sürü deney yaptılar.
Jane: Biliyorum. Seni almaya geleceğiz sadece bir yolunu bulmaya çalışıyoruz. Merak etme.
Mary: Bir yolu yok. Her yerde güvenlikleri çok sıkı. Adamlar peşimi hiç bırakmıyor.
Jane: O zaman korkarım ama senin yapman gerekecek, deliği sen kapatmalısın...
Mary: Gücümü kullanmakta zorlanıyorum, bana ihtiyaçları olandan fazlasını öğretmiyorlar.
Jane birden ortadan kayboldu karanlıkta tek başımaydım.
Mary: Jane! Jane! Nereye kayboldun?!
Jane: (Yankı ile) Tekrar geleceğim Mary. Merak etme!

Dr. Martin: Nasıl hissediyorsun Mary?
Mary: Gücümü nasıl yöneteceğimi ve hepsini nasıl kullanacağımı öğretmelisiniz. Kontrolsüz kullanım bünyeme zarar veriyor...
Dr. Martin: Üzgünüm ama sana şuan o kadar güvenmiyorum, seni kaybetme riskini göze alamayız.                                                                                                                                                                                    Mary: İyi de bana neden ihtiyacınız var? Zaten demogorgonlar var.

Dr. Martin: İlk geldiğinde demogorgonları kontrol ettiğimizi söylemiştim ama sadece teker teker kontrol edebiliyoruz. Bu yüzden delikten teker teker çıkarıyoruz ama topluca çıkarmayı planlıyoruz ve sadece üstün bir güç onları ordu halinde kontrol edebilir. Biz seni o üstün güç yapmaya çalışıyoruz.
Mary: Amacınız ne?        
Dr. Martin: Sen biraz daha uyu ve dinlen Mary.
Daha sonra odadan çıktı ve Jane ile nasıl tekrar konuşabileceğimi düşünmeye başladım. Bir yolu yoktu. Ancak Jane istediğinde bu olabilirdi.

Saat gece 03.08:
Yangın alarmı sesi ve tavandan gelen su ile uyandım, etrafta insanlar koşuşturuyordu ve birden odamın kapısı açıldı, Jane odaya girdi.
Mary: Jane! Buradasın.
Ve arkasında da Dustin girdi. Koluma girerek beni oradan çıkardılar. 2 tane demogorgon üzerimize gelmeye başladı.
Dustin: Eleven!
Arkamızı döndük ve hızla koşmaya başladık. Demogorgonlar çok hızlıydı.
Mary: Dustin, Jane savaşmalıyız.
Jane beni onayladı ve  kavga etmeye başladı. Oda gücünü kullanmakta zorlanıyordu. En son yere düştü ve bir tanesi Dustin'e saldırırken öbürü de Jane'e saldırıyordu. Olaya el koymalıydım ve iki elimi iki demogorgona doğru uzattım, o an hayatta tek sahip olduğum şey arkadaşlarımdı ve bu da beni yeterince motive etmişti. Demogorgonların ikisi de patladı.
Mary: Çocuklar iyi misiniz?
Dustin: İyiyiz ama senin-
Gözlerimden kulaklarımdan ve burnumdan kan geliyordu. Vücudumdaki tüm damarlar acıyordu.
Mary: Sorun yok. Göründüğü kadar kötü değil. Jane'i deliğe götürmeliyiz.
Deliğin olduğu yere geldik her yer demogorgon doluydu.
Dustin: İçeri giremeyiz...
Jane:Ne yapacağız?
...

☆YORUMLARINIZI BELİRTMEYİ UNUTMAYIN!

Stranger Things MaryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin