Bunlar kafamın içinde saliseler içinde geçti. Ateş elementini düşündüm. Düşündüğüm gibi elimde hissettim. Elimde küçük bir ateş topu oluşuyordu. Gözlerim mordu. En azından ben mor görüyordum her yeri. Adamlara kolaylıkla atacakken arkamdan biri boğazımı sıkmaya başladı.
_________________________________
"N-nabzı atmıyor..."
Yazarın Anlatımından:
Genç kızın konsantresi ayaklarının yerden kesilmesiyle ve boğazında hissettiği çok keskin bir acıyla bozuldu. Göz bebekleri büyürken arkasındakinin kalan son kişi olduğunu biliyordu. Bütün kardeşler bağırmaya başlamıştı. Hepsi çırpınıyordu. Aynı zamanda hepsi çok yorgundu da. Güçlerini kullanamıyorlardı.
Bütün sevdiği insanlar gözlerinin önündeydi Zero'nun. Kendinden daha çok sevdiği üvey kardeşleri, erkek arkadaşı... Ellerini onlara doğru uzatıyordu ama tutunamıyordu. Nefes alamıyordu. Bağıramıyordu. Tek hissettiği şey... Acıydı.
Sadece boğazının acısı değildi bu. Onlardan ayrılacak olmanın acısı da vardı üstünde. Daha yeni gelmişti oysa akademiye. Daha yeni kavuşmuştu Five'a.
Zero'ya ulaşmaya çalışan kardeşler avazları çıktığı kadar bağırıyordu ama gözlerinin önündeki insan; Zero, artık onların sesini boğuk duyuyordu. Su altındaymış gibi...
Tepkileri zayıflamıştı. Boğazındaki elleri çekmeye çalışan elleri gevşemişti. Gözleri yukarı doğru kayıyordu. Son bir söz söylemek isterdi aslında. Onları ne kadar çok sevdiğini, üzülmemeleri gerektiğini... Ya da sarılmak... Sonsuza kadar sarılmak isterdi onlara.
Aslında baktığında çok da üzülmemeliydi. Birçok kez ölümden dönmüştü Zero. Ve o anların hiçbirinde dünyada ona ilk kez değer veren kardeşlerinin hepsi bir arada değildi. 8 yaşında ilk kez dışarı çıkmıştı. Nedenini hala bilmiyordu. Babası Reginald'ın onu hiç sevmediğini biliyordu ama mesela. Babası hariç ilk gördüğü insan onlardı. Kısacası kardeşlerinin yanında ölüyordu. Burası ölmek için güzel bir yerdi.
Yıllar önceki olay geçti gözlerinin önünden...
FLASHBACK:
—————
Çocuklar 9 yaşındayken:
Zero tüm gün son güne bıraktığı Fransızca ödevini yapmıştı ve sonunda bitmişti. Büyük, kocaman bir iç çekti küçük kız. Deneyimlerinden söyleyebilirdi ki, yapmazsa babası onu mahsen denilen korkunç yere 3 gün boyunca kapatırdı. Günde sadece 1 bardak su, 1 parça ekmek... İlk gidişinde yani 6 ay önce 3 günü tamamlayamadan ölüyordu küçük kız çocuğu.
Açlıktan değil,
Susuzluktan değil;
Yalnızlıktan...
Kız çocuğu en son geçen yıl kontrol ettiği ateş elementi gücü ile buradan kurtulmayı ümit etti. Bir insan evladı evlatlık da olsa sadece Rusça ödevini yapmadı diye ses geçirmeyen bir odaya kapatıp aç susuz bırakamazdı. Babası Reginald insanlık kurallarına aykırı davranıyorsa Zero da ev kurallarına aykırı davranabilirdi. Ellerini yavaşça yumruk yapacaktı ki odanın etrafındaki dikene benzeyen sivri şeyler ona doğru gelmeye başladı. Kız birden olduğu yerde sıçradı. Burası ölmek için güzel bir yer değildi. Burada ölemezdi. Birden dışarı doğru çığlık atmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Number Zero
Fanfiction"Mankafa mı? İlla mankafalı biri görmek istiyorsan aynaya bakman yeterli!" "Oh, bu acıttı?!"