Korna sesleri geliyordu. Evet, başkan birazdan gelecekti. Hızlı bir hareketle tüfeği çantadan çıkardı. Çitlerin arasından ayarlama yapmak amacıyla silahın belirli yerlerinde oynama yaparken gözü karşıdaki adama ilişti...
__________________________________
"İsmimi nereden biliyorsun?!"
Zero'nun Anlatımından:
Bu o adamdı. 2 yıl önce yaramı saran kişi... Adam da gördü beni. Yeşil gözleri Five'ı anımsatıyordu. Ağzım açıktı. Normalde oradan topuklardım ama komisyon denilen yerdeki hayatım şu anki halinden daha iyiydi. En azından orada birileri canımı yakmıyordu.
Korna sesleri iyice yaklaşınca işime odaklanmam gerektiğini farkettim. Adama sonra bakacaktım. Ondan bilgi almam gerekiyordu.
Silahımı korna seslerinin geldiği yere doğrulttum. Tek gözümü ateş etmek için kapadım. İşte, Başkan gözükmüştü. Tetiğe basacaktım ki biri arkamdan tuttu beni. Eliyle ağzımı kapadı. Şok olmuştum ama ondan kurtulmalıydım. Derste öğrendiğim taktiği kullanarak parmağımı şıklattım. Güçlerim hala duygularıma göre değişiyordu ve şu anki korku duygumla bunu yapabilirdim. Elimden su çıktığını hayal ettim ve boşta olan sağ elimi arkamdaki kişiye savurdum. Her kimse beni bıraktı, geri çekildi ve suyun şiddeti canını acıtmış olacak ki yüzünü tutmaya başladı.
Arkamı ona döndüm. O adamdı. Ama nasıl... Daha 10 saniye önce tam karşımdaydı ve bahçe genişti. Yani öyle koşarak hemen gelemezdi.
Zero: Nasıl hemen buraya geldin lan moruk mankafalı?!
Adam yüzünü tutmayı bırakmıştı. Bana bakıyordu. Ona "Ne bakıyorsun" tarzı bir bakış attım. O beni takmadan üstüme gelmeye başladı. Ben ise geri gidiyordum. En sevdiğim bıçağımı cebimden çıkardıktan sonra ona doğrulttum.
Zero: Söylesene sen! Benim kardeşime ne yaptınız?! Söylemezsen seni öldürürüm!
Adam durdu. Hala bana bakıyordu. Cidden yaşlılar aklını kaçırıyordu bazen. Göz devirdim. Zaten başkanı da vuramamıştım. Korna sesleri uzaklaşmıştı ama şu an umrumda değildi bu. Tanıyor olmalıydı Five'ı.
Zero: Son kez söylüyorum ihtiyar. Duyamıyorsun herhalde. Kardeşim ne-re-de!
Five'ın Anlatımından:
Karşımdaki kardeşim miydi... Benim dizlerimde ölmüştü ama bu kızın güçleri vardı. Aynı Zero'nunki gibi... Ateş ve su elementini kontrol edebiliyordu. En azından az önce yüzüme suyla yumruk atmıştı. Denemekten zarar gelmezdi. Konuşmak zorundaydım onunla.
Five: Zero?
Kız birden tökezledi. Ne diyeceğini bilemedi. Sonra hala bana dönük olan bıçağını cebine koydu.
Zero: İsmimi nereden biliyorsun?!
Evet, bu oydu. İsmi Zero'ydu işte. Kendime inanamıyordum, gördüklerime inanamıyordum. Hızla yanına gittim. Geri çekilmeye çalıştı ama ona elimle dur işareti yaptım. Yine de gergin gibiydi. Hızla kolunu tuttum. Çekmeye çalıştı ama böyle bir şey yapınca daha çok sıktım. Giydiği siyah kıyafetin bir kolunu korkuyla sıyırdım.
Kolundaki şemsiye amblemini gördüğümde gözlerim ardına kadar açıldı. Tabi... Kolundaki morluklardan dövme zor görülüyordu. Kız bu sefer kolunu ani bir hareketle elimden kurtardı. Gözleri dolmuştu.
Zero: Kardeşimin sizde olduğunu biliyorum! Nerede o!
Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Bacaklarımın titrediğini hissediyordum.
Zero: SÖYLE!
Bir şey diyemiyordum. Kardeşim dediği kişi ben miydim? Nasıl olurdu bu... O ölmüştü.
Bütün sorularımı bir kenara atmak istedim o an. Kardeşimi 45 yıldır görmüyordum. Aslında en son 6 ay önce görmüştüm ama... O büyümüştü. Komisyon saati yine fark yaratmıştı. Kendime gelip usulca yanına gittim ve hiçbir şeyi umursamadan ona sarıldım. Ben o öldüğünde ona sarılabilmiştim sadece. Bir daha bu şansı kaçıramazdım.
O bana sarılmıyordu ama. İçine attığı hıçkırıkları hissediyordum. Gözümden bir yaş düştü. Sonra hemen onu silip Zero'dan ayrıldım.
Zero: Bak, nasıl bir delisin bilmiyorum ama ben senden de deliyim! Kardeşim nerede?! Lütfen...
Five: Kardeşin... Tam karşında kardeşim...
Çimlere bakarken kafasını birden bana çevirdi. Güneş gitmiş, yağmur başlamıştı.
Zero: Sen Five değilsin yalancı!
Five: K-kanıtlayabilirim bak!
Yanındayken biraz daha geriye sıçradım. Ardından yine karşısına geldim. Bana çatık kaşlarla bakıyordu. Gözlerinden düşen yaşlar yüzüne damlayan yağmur damlaları yüzünden zor seçiliyordu.
Zero: Sana inanmıyorum!
Nasıl yani. Bunu gösterdim ama inanamıyordu bana. Başka bir yol bulmalıydım. Takım elbisemi sıyırdım ve kolumu açtım. Şemsiye dövmemi gösterdim ona.
Five: Ben akademi üyesiyim kardeşim... Ben Five'ım.
Dudağını ısırdı. Kafasını sağa sola salladı.
Zero: K-kıyamete düştüğümüz tarih ne?
Bana inanmaya başlamıştı demek. Bu tarihi adım gibi biliyordum zaten, söylemekte tereddüt etmedim.
Five: 10 Kasım 2002...
Hala çatık olan kaşlarıyla bana iyice yaklaştı. Aramızda biraz boy farkı olduğundan kafası az buçuk yukarı dönüktü.
Zero: Five...
Başka bir şey diyemedi. Bu sefer o bana sarıldı. Ben de arkasından ellerimi sardım. Onu özlemiştim...
__________________________________
(660 kelime)
Evet buraya yazacak bir şey bulamadım çok güzel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Number Zero
Fiksi Penggemar"Mankafa mı? İlla mankafalı biri görmek istiyorsan aynaya bakman yeterli!" "Oh, bu acıttı?!"