Bölüm 1- Saat

219 21 18
                                    

"Bay Gapalon! Bay Gapalooon uyanın lütfen yine bir ton azar işiteceksiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bay Gapalon! Bay Gapalooon uyanın lütfen yine bir ton azar işiteceksiniz. Gergin bir ortam istemiyorum, artık yeter. İşinize odaklanın istirham ediyorum."

Nawal Fono tam ayağa kalkıyordu ki Gapalon'dan ses yükseldi.

"Başımı masaya koyduğum her vakit uyuyor olmuyorum bay Fono, ama yine de düşünceli davranışınızdan ötürü size teşekkür ederim."

Gapalon'un sesinde gizemli, karmaşık bir hava vardı. Kibirli mi acaba diye düşünsen kibirli, sinirli mi diye düşünsen sinirli, yorgun mu diye düşünsen yorgun gibi geliyordu. Fono bu sözlerin üzerine bir şey söylemedi. Gapalon, üst üste koyduğu iki elinin üstündeki başını yavaşça kaldırdı, sağ elini ensesine, sol elini masasının kenarına koydu ve sağına doğru gerindi. Biraz fazla gerinmiş olacaktı ki tekerlekli koltuk altından fırlayıverdi ve Gapalon ani bir refleksle iki eliyle masaya sıkıca tutundu. Oluşan sarsıntıyla beraber masanın üzerindeki her şey masayla beraber alaşağı oldu. Gapalon kendisini hiç bozuntuya vermedi ve kendisinin üzerinde olduğunu bildiği iki çift gözün farkında değilmişçesine sakin bir biçimde ortalığı toplamaya başladı. Fono olan bitenden sonra telaşla ayağa kalkmıştı ama sesini çıkarmamıştı. Suskunca olan biteni izlemiş ve ardından tekrar yerine oturmuştu. Gapalon yerdeki dosyaları topluyordu. Dosyaları hallettikten sonra düşen notebookun çalışıp çalışmadığını kontrol etti ve sorun olmadığını anlayıp yeniden masasının başına geçti. Gözlerini saate dikti ve dönen yelkovanı bir süre takip etti. Yelkovan bir tam tur attıktan sonra odaklanmayı bıraktı. Gözleri artık başka diyarlardaydı, gördüğü kesinlikle baktığı şey değildi. Fono da bunun farkındaydı ve sürekli uzaklara dalıp giden bu adama üzülmeden edemiyordu. İçinden durmadan "yazık" çekiyordu ama ne sebepten yazık olduğunu bilemiyordu. Onunla konuşup konuşmamak konusunda sürekli kararsızdı çünkü Gapalon'un başını nadiren yukarı kaldırmasından dolayı fazla görünmeyen yüzü kutuptan bile soğuktu, sanki bir cesedi andırıyordu. Fono bu ve bunun gibi daha bir çok sebepten ötürü onunla derinlemesine bir muhabbete cesaret edemiyordu. Ve o yine bu dünyadan kopmuştu. Onu bu uzak diyarlardan bir süreliğine de olsa alıkoyan bir bildirim sesi oldu. Ekranda müşteriden gelen geribildirim vardı.

Müşteri, aldığı ürünün değişimini veya iadesini talep ediyor, ayıplı ürün aldığını beyan ediyordu. Kol saatinin sürekli geride kaldığını ve zamanın saatte yavaş aktığını da ekliyordu. Gapalon bu son cümleleri okuyunca gülümser gibi oldu. Ardından müşteriye, iade talebi oluşturması gerektiğini söyledi. Ürünün müşteri kaynaklı bir arızası olmadığı tescil edildiği takdirde değişiminin veya iadesinin yapılacağını iletti.

Gapalon, müşteriyle işi bittikten hemen sonra Fono'ya doğru döndü ve gözlerine odaklandı.

"Nawal, zaman daha mı hızlı aksın isterdin yoksa daha mı yavaş?"

Nawal Fono böyle bir soruyu hiç beklemiyordu ve Gapalon ilk defa bu kadar uzun ve dikkatli bir şekilde kendisine bakıyordu. Birden heyecanlanır gibi oldu ama fazla uzun sürmedi. Hemen duruşunu dikleştirdi ve gözlerini sorunun sahibine dikti.

Sonu Olmayan MüzikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin