Tüm kitaplarım arasında yazdığım en uzun bölümdü oku oku bitmez umarım emeğimin karşılığını verirsiniz🧡 keyifli okumalar
BİR ÇİFT AYAKKABI
Kim Jisoo;
"İyi misiniz?" diyerek bana elini uzatan kişi ile kendime gelirken uzatılan eli tutarak destek aldım ve ayağa kalktım. "İyiyim teşekkür ederim" dedim ve hızla ji wooya doğru koştum. Jung Hae In bir şey ji wooya bir şey yapmadan bana bakıyor olsada etraflarını saran takım elbiseli adamlar beni korkutmuştu. Yanlarına geldiğim anda hiç kimseyle hiçbir diyaloğa girmeden tekrar dizlerimin üstüne çöktüm. Mavi dizlerimin üstünde bir elbise giymiştim dizlerimin yandığını hissediyordum fakat onlarla sonra ilgilenecektim. "Ji woo-" deyip cümleme başlayacaktım ki ji woonun biri tarafından çekilmeye çalışılmasıyla kaşlarım çatıldı ve ona dokunan kişi daha onu çekemeden ben ayağa kalkıp o kişiyi sertçe iktirdim. Koruma olduğu belli olan kişi benim bu tavrımı beklemediği için yalpalamıştı. "Ona istemediği şekikde dokunamazsınız" kaşları havaya kalkan korumanın bedeni zayıf duruyordu. Sarı saçları vardı. Sinirli bir şekilde güldü.
"O dokunuyor ama" diyerek karşılık verdiğinde şaşkınca ona baktım.
"O bir çocuk" Jung Hae In'in ise hâlâ sessiz kalması korkutucuydu. Ji woo onu babası sandığı için böyle yapıyordu biliyordum. Gözlerimi tekrar açtığımda Jung Hae In'e döndüm. "Bana birkaç dakika verin, lütfen" o da hâlâ şu an olanları algılayamıyor olacak ki birkaç saniye sonra beni başıyla onaylayabildi. Yüz hatlari keskindi. Önemli biri olduğu sadece yüzünden bile belliydi. Bu dünyaya ayrıcalıklı gelmiş gibiydi. Ji eun'un gösterdiği fotoğraftaki adama benziyordu evet ama garip bir şekilde çokta farklıydılar. Bu ikilinin kaderleri doğmadan önce yazılmış gibiydi. Biri yetiştirme yurduna biri ise ülkenin en iyi ailesine. Birkaç saniye sonra tekrar dizlerimin üstüne çöktüm.
Ji woonun sımsıkı sardığı kollarına baktım. Yüzünü de hae in'in bacağına bastırıyordu. Etrafta kalabalık oluşmaması için birkaç korumanın harekete geçtiğine sahit oldum. Dudaklarım titredi. Ji eun , i woonun babasının ölümünden dolayı böyle hayata küstüğünü söylemişti. Yani sarıldığı kişinin babası olmadığını biliyordu. Babasını cidden çok seviyorsa çoktan anlamış olmalıydı.
Az önceki koruma ve Jung Hae In'in bakışları üstümdeyken araladım dudaklarımı "Ji woo sende biliyorsun, o değil" dediğimde sesim titremişti. Dizlerimdeki sızıyı nedense daha çok kalbimde hissettim. "Lütfen ji woo" diye yalvaran sesim yüzünü haein'in bacağına bastıran ji wooyu harekete geçirmişti. O an tanıştığımızdan beri ikinci defa göz göze gelmiştik. İlki müzik kutusunu verdiğim ilk andı. Göz yaşlarım onun gözleri bana deydiği anda akmaya başlarken kendimi durdurmaya çalıştım. "Özür dilerim o olmadığı için" gözleri ağlayan bendeyken sıkı tuttuğu kolları gevşemişti. Bildiği şeyleri ona söylerken annesini kaybetmiş çocuğun canını bir kez daha acıtıyordum. "Senin için çok zor biliyorum ama o, gitti" kollarını artık tamamen ondan çektiğinde yanıma gelip bana sarılmıştı. Dudaklarımı ısırırken minik bedenin sarılışına karşılık verdim ve sırtını okşadım. Ji eun, ji woo için çok akıllı bir çocuk derken haklıydı. O dünyanın en uslu ve en akıllı çocuğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost | Kim Jisoo
Fanfiction"Yaşadığım zor şeyleri sırtımda hep bir kambur olarak görürdüm. Canımı yakan, her geçen gün daha da ağırlaşan, nefesimi kesen, adımlarımı yavaşlatan bir kambur. Hayatıma giren iki kişiyle fark ettim gerçeği. Bir kambur olarak gördüğüm acılarım aslın...