sixteen

170 22 13
                                    

bayramınızı kutlarım ballarımm iyi okumalar yorum yaparsanız mutlu olurum🦋🦋

Kimsesiz

Kim Jisoo;

O gün uyandığımda çocukken yaşadığım şeyler kadar kötü bir şey olacağından habersizdim. Bilmiyorum, hissetseydim ya da başka bir şey olsaydı elimden gelen her şeyi yapardım. Fakat bilmiyordum. Ve o kötü son kaçınılmaz olmuştu.

"Limonatanı bitir" dediğimde bardağında az kalan limonatasını eline almış ve iki eliyle tutarak sonuna kadar içip bitirmişti ji woo. Bu tatlı görüntü karşısında gülümsemiş ve dudağının üstüne bulaşan limonatayı elimle silmiştim. "Saçlarına bugün şekil verelim diyorum, güneşte rengi çok açıldı şekilde verirsek bayağı yakışıklı olursun" gözlerini bana çevirdiğinde kıkırdadım.

"Tabii her zaman yakışıklısın ama yenilik güzeldir. Eminim herkes bayılır yeni saçlarına" dediğimde kafasını olumlu anlamda sallayıp bana tepki vermişti. Tepki vermesine hâlâ alışamadığım için bir an çığlık atıp ona sarılmak istesemde kendimi zar zor tutmuş ve saçlarını karıştırmıştım. "Mingyuyu affetmen güzel bir davranıştı. Ama canımızı çok yakan insanları hemen affetmemeliyiz" dediğimde gözlerini bana bu sefer deydirmemişti. Demek ki benim gibi düşünmüyordu. Sesimi çıkarmadım.

Ji wooyu sonuçta ben büyütmemiştim. Babasıyla diyaloğu çok iyi olduğu için büyük ihtimalle çoğu şeyde onu örnek alıyordu. Annesi vardı bir de o mükemmel zarif kadın. Onlara benzemesi normaldi. Ki bende böyle olsun isterdim onları unutmak yerine onlarla yaşamayı öğrenmesi daha sağlıklıydı.

İkimiz beraber küçük kahvaltı soframızı topladıktan sonra lavaboya girdik. Ben ji woo için aldığım küçük mavi tabureyi kendini daha iyi görmesi için aynanın önüne çektiğimde minik adamım hiç beklememiş ve minik tabureye çıkmıştı. Bende arkasında dururken aynada onunla göz göze geldiğimde gülümsedim. "Dişlerimiz bakım ister" deyip diş macununa yöneldiğimde o da diş fırçasını eline almış ve macunu koymam için bana uzatmıştı. Fırçaya macunu koyduktan sonra kendi fırçamada aynı işlemi yapmış beraber dişlerimizi fırçalamıştık. Ağzım köpüklüyken ji wooyu öpmeye çalışıyordum o ise benden kaçıyordu. Bir süre böyle eğlendikten sonra sıra saçlarımıza geldiğinde sinsice gülümsedim.

Ji woonun saçları kıvırcıktı. Elime fön makinasını alıp çalıştırdığımda ji woonun makinadan çekindiğini yüz ifadesinden anlarken makinayı kendime çevirmiş saçlarım uçuşurken şarkılar söylemiş ve rahatlamasını sağlamıştım.

Sonunda saçlarını düzleştirip lavabodan çıktığımızda onu tekrar süzdüm. "Düz saçlı halini seungcheol bile görse amcana benzetir" dediğimde gözlerime ilgiyle baktı. Haein'e dair her şeye çok ilgiliydi. Haein öyle bir adamdı ki çevresindeki herkesi kendine bağlayabiliyordu. Bir bakışıyla tutuşuyla gözleriyle cümlesiyle kendinizi ona kaptırmış olarak buluyordunuz. E minik adamım içinde öyleydi. Amcasına olan ilgisi bariz belliydi. Haein arada onu alıyor bensiz dışarıda geziyorlardı ve asla ne yaptıklarını bana anlatmıyorlardı.

Bilmek istesemde amca ve yeğenin özeline saygı duyuyordum.

Zaten günler sakin neşeli ve kalabalık geçiyordu. Mingyu sürekli hediyelerle geliyor evimizden gitmiyordu mesela. En son onu alıp götürsün diye lalisayı aramak zorunda kalıyordum. Ayrıca sadece terapi gören ji woo değildi. Haein'de terapilere başlamıştı. Taeyong ji woo ve benim bir yere kadar iyi geldiğimizi ama bazı şeylerin bilinçaltında olup doktor ile halledilmesi gerektiğini anlattığında haeini ikna etmiş ve tekrar terapilere başlatmıştım. Çocukluğuyla barışmalıydı. Sessiz çocuğu affetmeliydi. Kendine olan öfkesi sonu olacaktı yoksa.

Lost | Kim JisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin