eleven

232 38 15
                                    


Katil İblis

Kim Jisoo;

"Şu anda olmaz" dedim sakince ama içim hiçte sakin değildi jung misoo'nun kaşarı havalandı. "Kim olarak engelliyorsun" kadına derdimi anlatamayacağımı ses tonundan anlarken arkamda bize doğru geldiğimi bildiğim haein'e döndüm. Umarım gözlerimden ne demek istediğimi anlardı. Ji woo şu an iyi değildi. Gitmemiz gerekiyordu. Bakışlarımla adımları daha da hızlandı. Yanımıza geldiğinde tam konuşacaktım ki ablası misoo benden önce davrandı. "Haein ne oluyor burada? Bu küçük hanım kim ki çocuğu görmemi engelliyor?" küçük hanım? Ji woo şu an yüzünü boynuma gömdüğü için bir şey göremese de seslerini duyuyordu. 

"Sonra konuşalım" diyen haein ardından arkasını döndü. Mingyuya karşı baş parmağını kaldırdı. "Seninle ise uzun bir süre görüşmek istemiyorum" mingyu ağzını açıp bir şey diyecekti ki otoriter sesi tekrar gergin ortamdaki tek ses oldu "sakın ağzını açayım deme" yanıma geldiğinde gözlerinden aldığım cesaretle adım atarken karşımdaki kadın yeniden önümde durmuştu. "Ben mingyu değilim haein. İstediğim şey sadece konuşmak. Başkalarının yanında böyle davranmayı kes!" bağırmıştı. Ji woo kucağımda irkilirken geriye doğru bir adım atmıştım. Bunu fark eden haein ji woo'nun sırtında olan elimi tuttu. Gözlerim açılırken o tuttuğu elimle beni yanına çekti ve beraber yürümeye başladık. 

Kim misoo bize engel olmadıysa sebebi kesinlikle ellerimizde olan şaşkın gözleriydi. Haein beni çektiği için birkaç adım ötemden giderken geride olan ben birleşmiş ellerimize bakıyordum. Yürüyen merdivenlere geldiğimizde elimi çekmek için hafifçe oynattığımda tutuşu sıklaştı. Elimi bırakmadı yüzümede bakmadı. Muhtemelen sinirliydi şu an. Güzel bir gün geçiriyorduk ji woo iyidi. Fakat herkesin mükemmel sandığı ailedeki çürükler yüzünden yine sorun çıkmıştı. Kendini suçluyordu. Ji woo'ya onunda güzel bir hayat vermek istediğinin farkındaydım ama şu anda bunu yapamıyordu. Sorumlulukları çoktu. Kucağımdaki ji woo'nun titremeleri durmuşken otoparka gelmiştik. Haein sadece susmuştu. Akşam ailesiyle baya tartışmalı bir gece olacaktı belliydi. Ailenin büyükleri ji woo'yu yanında istiyordu. Haein ise hepsinin karşısında durarak benim yanımda kalmasını sağlıyordu.

 Arabasının yanına geldiğimizde sonunda bana dönmüştü. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Gözlerimden bakışlarını zar zor çekip hala birleşik olan ellerimize baktığında bende baktığı yere baktım. Elim kesinlikle büyük elinde kaybolmuştu fakat güzel bir görüntüydü. "İyi misin?" dedim sakince. Kendine gelmiş gibi ilk önce ellerimizi ayırdı ardından "o iyi mi?" diyerek ji wooo'yu sordu. Yavaşça kucağımdaki minik adamımla yere çöktüm ayaklarını yere değdirdim. Birbirimizden ayrıldık. Yüzü terlemişti. Gözleri gözlerime korkarak bakıyordu. Elime suratını sildim. 

"Böyle korktuğun için kırılıyorum ama ben seni hiç verir miyim? Başına kötü bir şey gelmesine izin verir miyim? Hem amcanda vermez" diyerek bizi izleyen haein'e baktığımda o da benim yanıma çöktü.

 Kendini suçlu hissettiği için zorlanıyor gibiydi. Elim istemsizce onun omzuna gitti ve destek olmak istercesine sıvazladım. Bana baktı. O da az önce ji woo'nun korktuğu gibi bakıyordu. Ji woo ile iletişim kurmaktan korkuyordu. Güven vermek istercesine gülümsedim. Dudakları titreyerek gülümsedi bana o da. Ardından derin bir nefes alıp ji woo'ya döndü. "Vermem. Üzgünüm ji woo her şey her zaman benim istediğim gibi gitmiyor ama elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin" ji woo titrek bakışlarını amcasının gözlerine çevirdi. Ardından ona doğru bir adım attı. Haein ve ben bu adıma şaşırırken ji woo bizi daha da şaşırtacak bir şey yaparak haein'e yani amcasına sarıldı. 

Lost | Kim JisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin